‘Evet’çilerin “elbette böyle” taktiği

Evet’çilerin taktiklerinden birisi daha belirginleşti: Tamamen yanlış tezleri, öyle olmaması mümkün değilmiş hissiyatı veren bir üslupla aktararak, “Öyle değil mi ama?” dedirtmek. Zaman’dan Hüseyin Gülerce, bunun örneklerinden birini verdi.

“Evet” cephesinin medyadaki amiral gemisi, aslında Türkiye’deki tüm siyasi grupların “gerçek” üyelerinin evet dediğini kanıtlamak için yılmaz bir mücadele veren Zaman gazetesi’nin kıdemli yazarı Hüseyin Gülerce, “‘Hayır’cıların sustuğu yer”i yazdı bugün.

Gülerce, evet cephesinin en klişe teziyle başlamış yazısına: “Yan yana gelmeleri asla mümkün görünmeyen partiler, sivil toplum kuruluşları "hayır" için birlikte çalışıyorlar: CHP, MHP, DP, DSP, İşçi Partisi, Türkiye Komünist Partisi (TKP), Haydar Baş'ın genel başkanı olduğu Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, DİSK, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV), Cumhuriyet mitinglerinin etkin katılımcılarından Cumhuriyet Kadınları Derneği ve Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Halkevleri. Son olarak da yol kesip "hayır" için insanları silahla, öldürmekle, köylerini yakmakla tehdit eden PKK... Bir de "hayır" demeyi göze alamadığı için seçmeni sandığa gitmemeye zorlayan BDP... Listeyi çoğaltmak mümkün.”

Gülerce, arkasından ekliyor: “Bu listeyi, ‘gördünüz mü, kimlerle kimler kol kola’ demeye getirmek için asla yapmadım. Evet demek ne kadar demokratik hak ise hayır demek de o kadar demokratik bir haktır.”

Gülerce’ye göre “hayır” fotoğrafında görülenlerin ortak noktası, AKP iktidarının sona ermesi. Gülerce, “Ama bu seçim değil ki, referandum. Bir defa burada bir tutarsızlık var. Fakat siyasî hesap belli. Hayır çıkarsa, AK Parti yıpranır diye düşünüyorlar” diyor.

Ancak Gülerce, referandumun konusu olan Anayasa değişikliğinin AKP iktidarının başta yargı olmak üzere diğer alanlar üzerindeki tahakkümünü artırmak amacıyla hazırlandığından bahsetmiyor. Gülerce’ye göre, “evet” diyenlerin meselesi hiç siyasi değil.

Gülerce, “Evet diyenler ise meselenin siyasi olmadığını, vesayetin zayıflayacağını, demokratikleşmenin güçleneceğini söylüyorlar” diyor. Gülerce’nin sözünü ettiği “vesayetin zayıflaması” ve “demokratikleşmenin güçlenmesi” tamamen siyasi tartışma konuları olmasına rağmen, Gülerce bunları adeta “herkesin doğal olarak kabul etmesi gereken, evrensel doğrular” olarak sunuyor. Böylece, referandumda hayır diyeceklerin bu siyasi kavramların içeriğine dair yaptıkları eleştirilere yanıt verilmeden, bunlar kestirmeden “mutlak doğru” olarak sunuluyor.

Bir defa “mutlak doğru”ları sıralamaya başlayan Gülerce, devam ediyor: “‘Hayır’ denmesini isteyenleri sorguladığım bir husus var. Sorguluyorum, çünkü "hayır" diyenlerin topluca sustukları, hiç üzerine gitmedikleri, görmezden geldikleri bir yer var. Son örneğini 27 Nisan 2007 muhtırasında gördüğümüz, askerin demokrasiye müdahale etmekten vaçgeçmemesi, Ergenekon davasının yargı süreci, Balyoz davası, Deniz Kuvvetleri içinde amirallere şantaj için kurulan fuhuş çetelerinin varlığı, intihar eden subayların sır ölümleri, Danıştay saldırısı... Uğur Mumcu'nun, Abdi İpekçi'nin, Savcı Doğan Öz'ün, Hrant Dink'in katillerinin yakalanmaması... Neden bu konularda vurdumduymazlar? "Hayır"cılar, bu konuları yüksek sesle neden konuşmuyor, ciddi olarak neden sorgulamıyorlar?”

Gülerce, bu doğal diliyle tartışmadan iki noktanın kabul edilmesini istiyor: “Hayır” diyenlerin hepsini aynı torbaya dolduruyor, ve bu torbaya doldurduklarının sözünü ettiği konularda hiç konuşmadıklarını öne sürüyor.

Oysa 12 Eylül darbesinin öncesinde de sonrasında da asker sevdalısı olan, önce orduyu darbeye çağıran, sonra da “Hızır gibi yetiştiler” diyen Fethullah Gülen’in Türkiye’deki sözcüsü konumundaki Hüseyin Gülerce’nin mensubu olduğu siyasi hareket, diğerleri bir yana, Uğur Mumcu’yu, Doğan Öz’ü uzun süre nefretle anıyordu. 30 sene sonra Zaman gazetesinde “Savcı Doğan Öz, 31 yıl önce rapor etmişti: Kontrgerilla, Seferberlik Dairesi’ne bağlı” başlıklı haberler yapsalar da, 31 yıl önce Doğan Öz söz konusu raporu yazdığı için öldürülürken, kendilerinin öldürenlerle aynı safta olduklarından bahsetmiyor.

Gülerce, “evet”çilerin taktiklerinden birinin örneğini veriyor: özünde yanlış olan tezleri, içeriğini hiç tartışmadan, sanki kimsenin karşı çıkamayacağı tezlermiş gibi sunuyor, ardından da soruyor: “Görüyor musunuz hayır’cıların çelişkisini?”

(soL - Haber Merkezi)