Cengiz Çandar Halep'teki tarih katlinin failini bilmiyor mu?

Cengiz Çandar dün Halep'in tarihi ve kültürel dokusunun iç savaşla birlikte yok oluşunu yazdı. Romantik bir yazı yazan Çandar'ın yazısının sonunda verdiği "Esad rejimi devrilince her şey daha güzel olacak" mesajı ise, Çandar'ın Halep sevgisinin gerçek anlamını ortaya çıkarttı.

Türkiye'nin Suriye'ye yönelik saldırgan politikalarının mimarı AKP hükümetinin yandaşları şimdiye dek Suriye'deki silahlı muhalefetin yaptığı eylemlerin meşrulaştırılması için ellerinden geleni ardına koymadı.

Fakat bunlar arasında öyle bir kişi var ki, Ortadoğu'da ne tür gelişmeler yaşanırsa yaşansın kendi kişisel geçmişine atıfta bulunmadan yapamayan, geleceği inşa edenlerin arasında kendisinin de bulunduğunu varsayan yazılarıyla, savaşın çirkin yüzünün en önde gelen temsilcilerinden biri oldu: Cengiz Çandar.

Ortadoğu'nun siyasi tarihi kadar kültürel tarihi konusunda da "iddialı" olduğu ve "savaşların yeni ve daha gelişkin medeniyetler inşa edeceği" iddiasını kanıtlamak üzere işe soyunduğu anlaşılan Çandar'ın Radikal gazetesindeki köşesinde dün "Halep" başlıklı bir yazısı yayımlandı.

Çandar, Suriye'deki insani ve ekonomik yıkımdan olduğu kadar kültür varlıklarının yıkımından da, aksi yöndeki tüm haberlere rağmen, Suriye yönetimini sorumlu tutarak, silahlı muhalefetin ülkeyi yakıp yıkmasını normalleştirmeye çalıştı.

Halep yerle bir olurken, hâlâ "devrim" diyenler...
Oysa ABD'nin liderliğindeki kimi ülkelerden profesyonel savaş ve istihbarat elemanlarının eğitim ve strateji belirleyerek yardımcı olduğu Özgür Suriye Ordusu, son haftalarda sık sık tarihi ve kültürel varlıkları yakıp yıkıyor. Ülkenin tarihi ve kültürel varlıklarının tahrip edilmesinin en son örneği, UNESCO dünya mirası listesinde yer alan Halep'in tarihi kapalı çarşısı ve Büyük Emevi Camisinde görülmüştü.

Her iki tarihi mekânın da silahlı muhalif gruplar tarafından yakılıp yıkıldığı ve sonrasında bütün suçun Suriye ordusuna atılmaya çalışıldığı internete düşen video görüntüleriyle de açığa çıkmıştı. ÖSO militanlarının Halep'teki Emevi Camisinden çekilirken caminin bir bölümünü ateşe verdikleri ve bazı tarihi eserleri yağmaladıkları açığa çıkmış, olay Anadolu Ajansı tarafından Suriye ordusunun camiyi bombaladığı ve içindeki tarihi eserleri tahrip ettiği şeklinde duyurulmuştu. Daha sonra internete yansıyan görüntülerde ise camideki eserlerin, Suriye ordusu camiyi ele geçirmeden önce tahrip edildiği görülmüştü.

Eylül ayı sonunda ise Halep'in 13. yüzyıldan kalma ünlü kapalı çarşısı El Medine Suk küle dönmüştü. The New York Times gibi muhaliflere açık destek veren ABD gazeteleri bile, yangının muhaliflerin savaş taktiği nedeniyle başladığı yönünde iddialara yer vermişti. Bir başka Amerikan gazetesinde, The Boston Globe'da 30 Eylül'de yayımlanan haberde, "barışçıl muhalefeti" desteklediğini söyleyen Halepli bir eylemcinin kapalı çarşının küle dönmesinden ötürü duyduğu öfkeye ve olayla ilgili muhalifleri suçlamasına yer veriliyordu. Muhalif Tevhid Tugayı'nın çarşının yanmasından bir gün önce büyük bir saldırı planı yaptığını ilan ettiğini söyleyen eylemci, "büyük ölçüde hükümet yanlısı olan mahalleleri 'kurtarmayı' planladıklarını söylediler. Ancak yaşananlar [muhaliflerin] taktik becerileri ve niyetleri konusunda büyük kuşkulara neden oldu" diyordu. Dima adlı eylemci, tevhid Tugayı'na bağlı silahlı kişilerin 12. yüzyıldan kalma caminin ve kapalı çarşının hemen girişinde ordu birliklerini kışkırttığını ve çatışma çıkarttığını sözlerine ekliyordu. Tevhid Tugayı'nın komutanı Beşir el Hacı ise saldırının başarılı olduğunu ve çarşıda büyük bir öfke olduğunu, ama bu öfkenin Beşar el Esad ve işbirlikçilerine yönelik olduğunu söylüyordu.

Suriye'de yaşananların "devrim" olduğu iddiasını koruyanların savunmalarının iyiden iyiye saçmalaştığı bu dönemin Cengiz Çandar'sız olması elbette düşünülemezdi ve Çandar nihayet dün bu konuya da el attı.

Geçmişte Beyrut ve Saraybosna'da yaşadığını söyleyen Çandar, "iç savaşların acımasızlığının ve tahrip gücünün ölçüsüzlüğünün" kendisini şimdi de Halep'le ilgili olarak korkuttuğunu yazdı. Halep'i daha önce görmüşlüğü olduğunu ifade eden Çandar, Halepli olan ama uzun zamandır Beyrut'ta yaşayan Agos gazetesi yazarı Vahakn Keşişyan'dan bahsederek, "Halep'in gerçekten de yıkılmakta olduğu"na ilişkin tanıklık şartını yerine getirdiğini göstermek isterken, yazısının asıl mesajını Keşişyan'ın şu satırlarını alıntılayarak vermeye çalıştı:

Bir şeyi öğrenmek istiyorum. Bundan kim sorumlu? Baas rejimi ve Dr. Beşar Esad mı? Babası mı? Her şeyi ama her şeyi yıkmadan alaşağı edilemeyecek kadar sert ve otoriter bu rejimi kim inşa etti?

Fakat Keşişyan başka bir şey daha yazmıştı. Çandar'ın Keşişyan'ı kullanarak vermeye çalıştığı mesajını geçersiz kılan o alıntı ise şöyleydi:

Burası Stalingrad mı bilmiyorum ama Halep ve Haleplilere acıyorum. O sokakların, dünyanın en güvenli yerleri olduklarını zannetmiştim, hatta sokaklarımızda hiçbir olay çıkmamasından şikayet etmiştim...

Başka bir ifadeyle Keşişyan, Çandar'ın mesajının aksine, Suriye'nin son 2 yılına damgasını vurarak ülkeyi yıkıma götüren olaylardan önce kentin huzurlu olduğunu anlatıyordu.

Tarihin yok edilmesini savunurken nasıl faka basılır?
Timsah gözyaşları döktüğü Halep'le ilgili yazısında tarihi-kültürel yamaların dışında "edebi tatlar"a da yer vermeden edemeyen Cengiz Çandar'ın, Halep'le komşu olan Antakya'da yükselen TOKİ konutlarının şehrin tarihi dokusunu nasıl ortadan kaldırdığını vurguladığı, ama bu konuya dair rahatsızlığına rağmen AKP'nin tarihi-kültürel birikime olan kayıtsızlığını eleştirmeyi aklından bile geçirmediği satırları ise şöyleydi:

Halep'e Antakya üzerinden gittiğim her seferinde Halep'in güzelliği gözümün önüne gelir, "ikiz kardeşi" Antakya'ya acırdım. Antakya'yı bundan 40 yıl önceki haliyle hatırlamaya çalışır, özellikle son 10-15 yılda şehre karşı TOKİ tipi yapılaşmayla dünyanın bu en kadim yerleşim ve medeniyet merkezlerinden birine karşı modernleşme namına girişilen "mimari katliam"a isyan ederdim.

Ardından Halep'in tarihine ilişkin okuma yaptığını belirten Çandar, 1260 yılında Halep'te taş üstünde taş bırakmayan Moğollar'ın gidişinden sonra kente geri dönen Müslüman ve Hıristiyanların çok güzel bir semt inşa ettiğini aktararak, bugün hâlâ ayakta olan Jdeydeh isimli o semtin şimdi ne halde olduğunu bilemediğinden yakındı.

Tüm bunlardan sonra, Cengiz Çandar'ın ABD planlarıyla uyumlu şu satırlarının "iyi bir gelecek" mesajı verdiğine inanan çıkar mı?:

Tarih gösteriyor ki, (Suriye) yeniden eski "canı"na ve "şanı"na kavuşabilir. Zulüm rejimini yıkıp, Türkiye-Suriye-Irak sınırlarını anlamsız kıldığımız vakit. Haleplilerle bir de "gelecek"te buluşabilmek mümkün olacak...

(soL-Haber Merkezi)