Boyun Eğme'de bu hafta: İşçi kardeş gücünün farkında mısın?

Haftalık siyasi dergi Boyun Eğme'nin yeni sayısı yarın okurlarıyla buluşuyor.

soL - Haber Merkezi

Haftalık siyasi dergi Boyun Eğme'nin 174'üncü sayısı yarın "İşçi kardeş gücünün farkında mısın?" manşetiyle çıkıyor. 

15-16 Haziran büyük işçi direnişinin yıl dönümünü konu alan derginin bu sayısının değerlendirme yazısı şöyle:

Bundan 49 yıl önce yüzbinlerce işçi gücünü birleştirip sokaklara dökülerek Meclis’te oynanan bir oyunu bozdu. İşçi sendikalarını teslim almak için hazırlanmış bir yasa taslağı iki gün boyunca sokakları dolduran işçilerin eylemiyle geri çekildi.

Artık çok uzak bir tarih sayılabilir. 

Unutmamamız gerekense şu: Aradan geçen 49 yılda Türkiye işçi sınıfı büyüdü, güçlendi. Artık bu ülkede, işçilerin güçbirliği yapıp “olmayacak” dediği bir şeyi kimse olduramaz. İşçiler örgütlü olarak hareket ettiğinde bu ülkede her şey durur.

Patronlar da bunu bildikleri için, işçileri düzen partilerinin kuyruğuna takıyorlar. O yüzden işçileri sarı sendikacıların insafına bırakıyorlar.

SENDİKALAR: BEĞENMİYORSAN DEĞİŞTİR

Türkiye’de SGK’da kayıtlı işçilerin sadece yüzde 14’ü sendika üyesi. Sendikasıyla patronun karşısına çıkıp toplu sözleşme imzalayanların oranı ise yüzde 7,4.

Patronlar işçilerin sendikalaşmasına izin vermiyor. Sendikaların da işçileri örgütlemek için ellerinden geleni yaptıkları söylenemez. 

Patronlarla uyum içinde örgütlenip, yüklü bir maaşla gemisini yürüten sendikacılar çoğunlukta.

Sendikalar, işçilerin hak arama örgütleri olmaktan uzak. İşçileri örgütlemekten uzak, hak aramak için mücadele vermekten uzak.

Oysa, sendika da, hakkını aramak için işçilerin dayanışmasını örgütlemek de hayati önem taşıyor.

ASLOLAN İŞÇİNİN ÖRGÜTLÜ GÜCÜ

Bunun için yapılması gerekenler nedir?

Birincisi, her şey işyerinde başlıyor. İşçilerin alınteri döktükleri yerde örgütlenmeleri gerekiyor. Sınıf mücadelesi sendika odalarında değil tezgah başında verilebilir.

İkincisi, sendikalaşmak için de, sendikaları adam etmek için de işe işçilerin kendisinden başlamak gerekiyor. Daha bilinçli, daha örgütlü, daha mücadeleci olmaktan başka yol yok.

Üçüncüsü, işçinin hakkını almak için asıl gücünü kendi birliğinden ve politik örgütlenmesinden aldığını artık ezberlemek gerek. “İşçileri sendikalar temsil eder, sonra partiler gelir” diyen sınıf ve örgüt düşmanlarına kulak asmayın. Bir sendikanın başında yükselip, maçı düzen ve patron partilerinin sunduğu mebus koltuğunda tamamlayanları boşverin. İşçi önce işçi sınıfının partisinde örgütlenir. Bugün, işçinin işçiliğini bilmesi bile komünist partiden geçer.

AYNI GEMİDE DEĞİLİZ, AYNI PARTİDE DEĞİLİZ

İşçilerin düzen partilerine ihtiyacı yok. Sermayenin kulu olmuş, TÜSİAD kapılarında kuyruğa giren partilerle değil, işçilerin çıkarları için örgütlenen, işçi iktidarını hedefleyen bir partiyle yürüyebiliriz.

“Aynı gemideyiz” masalının arkasında ne yattığını öğrendik. Kriz fırsatçısı patronların “gemi batarsa mazallah” tehditleriyle kendi gemilerini nasıl yüzdürdüklerini gördük. 

Öyleyse görmemiz lazım: Patronlarla aynı gemide değilsek, aynı partide de olamayız.

İŞÇİLER İKTİDARA

İşçiler gücünü bildiğinde şunu da bilecek: Bir işçi iktidarı mümkündür. Asalak patron sınıfını sırtımızdan atıp, bu ülkeyi kendimiz yönetebiliriz. 

Bunun yolu, işçilerin patronlardan bağımsız, düzenden bağımsız örgütlenmesinden geçer. İşçi iktidarı için, işçi sınıfı partisinde örgütlenmek gerekir.

İşçi iktidarı, gerçekten işçilerin kurtuluşu için kurulacaksa, komünist bir iktidar olmalıdır.