Basın özgürlüğünde bir kayıkçı dövüşü

ABD ile AKP, "basın özgürlüğü" konusunda atışıyorlar. AKP'nin sicili zaten ortada, ancak ABD'nin de bu konuda söz söylemeye hakkı yok.

Tartışma Odatv tutuklamalarıyla başladı. ABD Büyükelçisi’nin tutuklamalardan sonra “Anlamaya çalışıyoruz” açıklamasına AKP tepki göstermiş, bir “basın özgürlüğü” tartışması başlamıştı.

Ardından, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, “Türkiye, basın özgürlüğü açısından Amerika'dan daha çok basın özgürlüğünün olduğu bir ülkedir” dedi.

Atalay’ın bu sözleri üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip Crowley, kendisine Atalay’ın bu sözünü soran bir gazeteciye önce “ABD'den daha mı ileri?” diye sordu, ardından da “O halde anket düzenlemeliyim. Eğer Türk medyası geniş kâr getiriyorsa, bu ülkedeki bazı medyadan daha ileride olabilirsiniz. Bence bu ülkedeki birçok gazeteci, sürdürülebilir bir iş modeli bulmaya çalışıyor” diye espri yaptı.

Crowley’nin esprisinin altında aslında tam da ABD’de basının niye özgür olmadığının tarifi yatıyordu. Piyasaya bırakılmış, sermayenin elinde tekelleşmiş basında, başka önleme pek gerek kalmıyordu. Sermaye, gazete ve televizyonlara kendisine hizmet edecek kişileri toplamayı biliyordu zaten.

Ancak Crowley, muhtemelen esprisinin bu anlamı üzerinde hiç düşünmeden ciddileşti ve yanıtını şöyle sürdürdü: “Bu ülkedeki (ABD'deki) özgür ve canlı basından çok gurur duyuyoruz. Bir istisna dışında, ABD'de son zamanlarda gazetecilerin hapse atıldığı bir ânı hatırlayamıyorum. Sözlerimi şunu söyleyerek bitireceğim demokrasinin önemli bir temel sütunu olarak özgür ve canlı basını da içeren evrensel hak ve ilkeleri tanıyor ve kuvvetle destekliyoruz.”

Crowley, AKP’yi hem biraz pohpohlayıp, hem de kulağını çekerek, “Türkiye'nin çok güçlü bir demokrasiye sahip olduğunu farkındayız. Türkiye'de yaşamış biri olarak, Türkiye'de çok canlı ve özgür bir basın olduğu gerçeğini teyit edebilirim. Ancak gazetecilerin spesifik vakalarda yıldırılmakta olduğunun görüldüğü belirli durumlara dair kaygılarımızı dile getirdiğimiz açıklamalarımızın da arkasındayız” dedi.

"En özgür basın" NYT’nin editörü ne yazdı?
Basın özgürlüğü konusunda istisnai dönemler dışında hiç iyi bir karneye sahip olamamış Türkiye’de AKP döneminde bu başlıkta nereye gidildiği herkesin malumu. Peki ABD, AKP’yi bu başlıkta eleştirme hakkına sahip mi?

Sermayenin gücünün çok daha fazla olduğu ABD’de, çoğu zaman AKP’nin aldığı hapis, kapatma gibi fiziksel önlemlere gerek kalmıyor. Ancak basının “özgürlüğü” gerçekten tartışmalı.

ABD’nin en saygın gazetelerinden biri, Obama yönetimine de yakın duran The New York Times gazetesidir. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Bill Keller, 26 Ocak’ta kaleme aldığı bir makalede Wikileaks konusundaki görüşlerini kağıda döktü. Keller, “gazetenin amacının haberlerin sunumunda tarafsızlığı korumak” olduğunu söylese de, “bu konulara [Wikileaks] yaklaşımlarının kayıtsızlıktan çok uzak” olduğunu vurguladı.

NYT’nin çoğunluğu New York’ta yaşayan editör ve muhabirlerinin “ülkenin güvenliğinde büyük ve kişisel bir kaygıları” olduğunu belirten Keller, “katliamcı aşırılığa karşı mücadelenin içinde” olduklarının altını çizdi.

Keller, NYT’nin “teröre karşı savaş”ta, yani Bush yönetiminin yalanlar üzerine kurulu birtakım savlarla başlattığı dünya çapındaki saldırıda “ABD’nin yanında” olduğunu yazdı.

Keller, Wikileaks belgelerinin ilk yayınlandığı günlerde de, belgeleri ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yetkililerle birlikte yayına hazırladıklarını, onları istemediği belgeleri yayınlamadıklarını, yayınlanacaklarda da istedikleri değişiklikleri yaptıklarını söylemişti.

(soL - Dış Haberler)