Barışın gazetecileri haklı çıktı

Suriye’deki savaşta AKP’nin parmağını deşifre eden, cihatçı çetelerin katliamlarına dikkat çeken gazeteciler, çıkan son kaydı soL’a değerlendirdi. Barış gazeteciliği ile 3 yıldır yaşananları deşifre eden ve hedef haline gelen gazeteciler “suçlular yargılanmalı, halklardan özür dilenmeli” diyor.

Ali Ufuk Arikan - soL

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Türkiye Feridun Sinirlioğlu ve Orgeneral Yaşar Güler arasında yapılan toplantının oraya çıkan kayıtları AKP’nin Suriye’de nasıl kirli bir savaş yürüttüğünü gözler önüne serdi. Üç yıldır süren savaşta barışın gazeteciliğini yapan ve Suriye gerçeklerine işaret eden gazeteciler AKP’liler tarafından sürekli hedef haline getirilirken, çıkan son kayıt bu isimlerin haklılığını da ortaya çıkarmış oldu.

“Savaş suçuyla yargılanmalarını yazacağım”
Suriye’ye giderek önemli haberlere imza atan ve “Suriye Denklemi” isimli kitabın da yazarı olan Cumhuriyet gazetesinden Mustafa Kemal Erdemol, barışın sesi olan, Suriye gerçeklerini deşifre eden gazetecilerin üç yıldır hedef haline getirildiğini belirterek, çıkan kaydın ardından her iki ülke halkından ve barış gazetecilerinden özür dilenmesi gerektiğini söyledi. Üç yıldır ağır hakaretlere uğradıklarını ama bu kayıtla birlikte “haklı çıktıklarını” belirten Erdemol, “burada önemli olan bizim haklı çıkmış olmamız değil. Önemli olan ülkenin nasıl bir çete eliyle yönetildiğinin net şekilde ortaya çıkmış olması” dedi.

Bu işte parmağı olan isimlerin savaş suçları mahkemesinde yargılanmasını keyifle haberleştireceğini ifade eden Erdemol, siyasetin geldiği noktaya ilişkin de önemli tespitlerde bulunarak “Türkiye hiçbir zaman sol bir alternatife bu kadar hazır olmamıştı. Şimdi sol alternatifin güçlendirilmesinin tam zamanı” dedi.

“İşimizden edilme noktasına getirildik”
Bölgede yaşananlara ilişkin önemli haberlere imza atan gazetecilerden Radikal gazetesi muhabiri Fehim Taştekin, konuşma kayıtlarına ilişkin ilişkin soL’a değerlendirmelerde bulundu. Suriye’de yaşananlara farklı yaklaşımlar sergileyen gazetecilerden biri olduğunu belirten Taştekin, “silahsız sivil muhalefetin yanında oldum, konferanslarına katıldım, destek verdim. Ancak silahlı sürecin çıkmaz yol olduğunu, bölgeye düşmanlık getireceğini söylediğim de tepki çektim. Fanatik gruplara işaret ettiğim de abarttığımı söylediler. Gerçekleri yazdığımız için baskı gördüm, dışlandım, işimden olma noktasına geldim. TV’lerde yayın yasaklarına maruz kaldım” dedi.

“İktidar hırsı ve kibir”
Önce Çerkes olduğu için bu tarz yazılar yazdığının öne sürüldüğünü, sonra Alevi olduğunun söylendiğini aktaran Taştekin, “benim yazılarımı soran yabancı gazeteci ve diplomatlara Türk Dışişleri yetkililerinin ‘Fehim Alevi olduğu için böyle yazıyor’ dediğini biliyorum. Ortaya çıkan tapelerle kimin kirli ilişkiler içinde olduğu görüldü” ifadelerini kullandı.

Gelinen noktada “haklı çıktım” demediğini, çünkü haklı olduğunu bildiğini belirten Fehim Taştekin, “hiçbir zaman gerçekleri manipüle etmedim, gördüklerimi ve bildiklerini olduğu gibi yazdım. MİT’in Suriye’de neler yaptığını biliyorduk, şimdi bunun tapesi çıktı. Ülkem adına çok üzgünüm. Bu kadar pespaye politika ile bu ülke Lahey’e gidecek boyuta geldi. Bundan dolayı tedirgin ve üzgünüm. İktidar hırsı ve kibir ülkeyi bu noktaya getirdi” diye konuştu.

“Sanki Kurtlar Vadisi oyuncuları”
Suriye konusunda önemli haberlere imza atan Yakın Doğu Haber sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Alptekin Dursunoğlu, üç senedir bu konuya ilişkin yazıp çizdiklerini, bu süreçte uğramadıkları hakaretin, tehdidin kalmadığını dile getirdi. Kayıtları dinlendiğinde bu işi yapanların bu kadar amatör olduğunu görmenin kendisi açısından şaşırtıcı olduğunu vurgulayan Dursunoğlu, “konuşanlar sanki Dışişleri Bakanı, MİT Müsteşarı ve General değil de Kurtlar Vadisi, Şefkat Tepe oyuncuları” dedi.

Kayıtların 3 yıldır devam eden insanlık dışı savaşın nasıl desteklendiğini gözler önüne serdiğini belirten Dursunoğlu, uzun süredir anlatmaya çalıştıkları gerçeğin apaçık ortaya çıktığını söyledi.

“Yazıp, çizilenlerden öte...”
1.5 yıla yakın bir süredir, medyasafak.com ve yakındoğuhaber.com’da, başta Türkiye'nin bu krizdeki aktif rolü olmak üzere Suriye krizi ile ilgili çevri makaleler ve haberler yayınladıklarını belirten Hasan Sivri ise, “Bu ses kayıtları ile birlikte Ortadoğu medyasında Türkiye ile ilgili yazılıp çizilen iddiaların büyük bir kısmının doğru olduğunu görüyoruz. Bu haberler ve çeviri-makalelerden sonra sosyal medyada sürekli Esadçı-Baasçı-Diktatör sevici gibi söylemlerle hedef alındık. Oysa ses kayıtlarıyla birlikte doğru olduğunu gördüğümüz bu verileri sadece rejim yanlıları değil tüm Ortadoğu basını dillendiriyordu” diye konuştu.

Ses kayıtlarıyla, yazılıp çizilenden çok daha öte planların ifşa olduğuna dikkat çeken Sivri, “bu ilişkilerin vebali ağır olacak. Antakya halkı olarak bizlerin, laik sünnileri bile ‘müşrik’ olarak gören IŞID ve cihadçı gruplardan çok etkileneceğimiz açık” dedi.

"Bu girdaptan çıkmaları zor"
“Suriye 2011 öncesinde Ortadoğu’da Batı’ya en kapalı ülkelerden biriydi. Türkiye’nin 1999’dan beri ‘iyileşen’ ilişkileri ne yazık ki ‘Suriye’yi bilmek’ olarak yorumlandı” diyen Al-Monitor yazarı Pınar K. Tremblay, “ancak daha ilk günlerdeki ‘Suriye’ye demokrasi getireceğiz, paket sunduk kabul etmediler, 10 saat konuştuk Bashar ile anlamadılar, halka özgürlük vermediler’ söylemlerinden anladığımız Suriye'nin yönetim sistemini, ordunun yapısını 3-5 klişe cümle ötesinde bilmedikleriydi. En kötüsü de PKK’ya yıllarca ev sahipliği yapmış Suriye’nin silahlı örgütlerle olan karışık ilişki sistemini okuyamamış olmalarıydı” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin Suriye’deki milli menfaatlerini tespit etmeden, açıklamadan koruduğunu iddia etmesinin oldukça zor olduğunu belirten Tremblay, “son sızan kayıtlardan da anladığımız devletin en üstündekiler yaşanan sıkıntının farkındalar ama çözüm üretemeyecek durumdalar. Yeni ve farklı fikirlere itibar etmeyen, içeriden olamayan her unsuru ‘tehlikeli’ gören içe kapanık siyasi elitlerin ne yazık ki bu girdaptan yaratıcı çözümlerle çıkmaları zor görünüyor” diye konuştu.

*Yurtdışında bulunması dolayısıyla gazeteci Ceyda Karan'dan görüş alamadık...