Balık baştan kokuyor...

Hürriyet gazetesinden Ali Dağlar’ın Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin, Ahmet Hakan ve Enis Berberoğlu ile yaptığı röportaj, ana akım medyada seviyenin daha ne kadar düşürülebileceği sorusunu akıllara getiriyor.

Ali Dağlar’ın, Hürriyet Gazetesi için hazırladığı “Pazar röportajı” konusu ve işleniş biçimi ile ana akım medyanın düştüğü seviyeyi göstermesi açısından arşivlik bir nitelik taşıyor. Dağlar 4 isme, röportajının ana eksenini oluşturan “gıcık” başlığı üzerinden sorular sorarken, en gıcık oldukları 10 ismi gerekçeleri ile saymalarını istiyor. Yüz binlerce kişinin okuduğu bir gazetede böyle bir işin yapılmasının açıkça kişilere hakaret anlamına geldiğini ise, her biri yıllardır medya da boy gösteren bu isimlerden hiç biri “aklına getirmiyor” ya da umursamıyor.

Röportajda sorulan ve nasıl bir haber değeri taşıdığı anlaşılmayan sorular sırasıyla şöyle:

1-Sizi gıcık eden insan profilini tanımlar mısınız? Gıcık olduğunuz davranış biçimi nedir?

2- Sizi gıcık eden bir yönünüz var mı? Çevrenizdekilerin gıcık bulduğu bir yönünüz var mı?

3- Gıcıklık tedavisi gereken ya da tedavi edilebilir bir şey midir? Bulaşıcı olabilir mi?

4- Gıcık kaptığınız kişilere karşı ne tür önlemler alıyorsunuz?

5- 4 YÜZ ekibinde gıcık olduğunuz biri ya da birileri var mı, varsa kim ve nedenleri?

Haberde ismi geçen gazeteciler soruları kendilerince yanıtlıyorlar. Ancak cevapların değil, yapılan “tuhaf röportajın” haber değerini taşıdığını düşündüğümüz için bunları vermeyi gerekli görmüyoruz.

Bundan sonrası ise röportajı daha da vahim hale getiriyor. Çünkü her bir isim kendi istenildiği üzere kendi “top 10” gıcık listesini hazırlıyor ve yaptığı açıklamalarda ismi geçen insanlara açıkça hakaret edildiği görülüyor. Bu noktada verilen cevapların seviyesini ve olayın vehametini göstermesi açısından okurlarımızdan ve ismi geçen şahıslardan özür dileyerek bazı örnekleri vermek zorunda kalıyoruz

Ertuğrul Özkök soruya verdiği cevapta kendi “gıcık” listesini yapıyor ve şu ifadeleri kullanıyor: "Sinan Çetin: Eğer onun için ‘gıcıkların anası’ ifadesini kullanamasam, rahatlıkla ‘bütün gıcıkların ve gıcıklıkların babası’ deyimini kullanırım. Serdar Ortaç: Türkiye denen bu tuhaf memleketin, dışarıdan bakınca büyük bölümünü, genci yaşlısı, kadını erkeği demeden gıcık eder. Bedri Baykam: Erdoğan iktidarının en gıcık muhalifi kim diye bir yarışma yapılsa, Fazıl Say’la yarışır ama kıl payı da olsa Bedri Baykam kazanır. Hıncal Uluç: Ah, onsuz her gıcık listesi eksiktir, eksik... İlk 5’e yazmıyorsam, bilin ki, rakip gazeteden olduğu içindir. Aynı meslekten olduğu içindir. Biraz da hasetten, kıskançlıktandır.
Yoksa gıcıkların hasıdır şeref listesine adı altın harflerle yazılacak adamdır."

Ertuğrul Özkök'ün "hakaret ederken öven" listesinin yanında, Ahmet Hakan'ınki de anmaya değer: "Emine Ayna: Onun gıcıklığı BDP’liliğinden kaynaklanmıyor. MHP ya da Ak Parti milletvekili olsa da gıcık olurdu. Mesele şu: Hiçbir duyarlılığı dikkate almıyor. Politik bencil yani... Kamer Genç: Siz bakmayın son zamanlarda Ak Parti iktidarına karşı verdiği şanlı mücadele nedeniyle kazandığı itibara... Aslında hep gayriciddi bir figür olarak algılandı. Böyle algılanmak için elinden geleni yaptı: Hep ağzına geleni söyledi, dobralıkla nezaket arasındaki çizgiyi koruyamadı, bazen skandalların ortasına düştü. Çiller’in partisindeyken karşı tarafa nasıl yükleniyor idiyse, CHP’de de Ak Parti’ye öyle yükleniyor."

Bu kadarı yeter de artar bile. Medyanın "4 atlısı"nın böyle konuştuğu bir toplumda "gıcıklık" müessesesinin bir vakıa haline gelmemesi, balığın baştan kokmaması mümkün mü?

(soL)