Aylardır bilinen El Kaide videosu neden şimdi servis edildi?

Medyada çıkan "Türk mallarını El Kaide militanları Suriye'de dağıtıyor" videosu, aslında aylardır dolaşımda. AKP hükümetinin El Kaide ile olan ilişkilerindeki soru işaretleri de sır değil. Peki bu video neden bugün yaygınlaştı?

Erman Çete - soL

Bugün, Doğan Haber Ajansı (DHA) mahreciyle birlikte bir video Türk medyasında dolaşıma sokuldu. DHA'nın haberine şunlar söylendi:

"Türkiye'nin çeşitli kentlerinde toplanan yardımlar Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay ve Kilis'teki sınır kapılarından Suriye'ye gönderilmeye devam ediyor. Suriye'nin çeşitli kentlerinde depolarda toplanan yardımlar, muhalif güçler tarafından vatandaşlara dağıtılıyor. Suriye'de, Türk markalarından oluşan gıda malzemelerinin depolardan paketlenerek, vatandaşlara dağıtılmasıyla ilgili sosyal paylaşım sitelerinde video paylaşıldı. Videoda, son günlerde Türkiye sınırına yerleşen Irak Şam İslam Devleti'ne mensup yüzleri maskeli ve silahlı kişilerin, kamyonetlere yükledikleri paketleri ev ev dolaşarak Suriyelilere teslim ettiği görülüyor."

Videodakilerin Irak-Şam İslam Devleti militanları olduğu doğru. Haberde atlanan bir ayrıntı ise, yardımların Halep'te dağıtılması.

Bir başka "ufak" ayrıntı ise, "sosyal paylaşım sitelerinde paylaşıldığı" iddia edilen videonun yeni olmaması. Zira, DHA'nın mahrecini koyarak paylaştığı video, aylar önce El Kaide'ye yakın siteler tarafından paylaşılmış ve tamamı soL Haber Portalı'nda "El Kaide bu 'Türk mallarını' kimden aldı?" başlığıyla haberleştirilmişti.

Bayram değil, seyran değil...
Türkiye'nin birçok ülkeden Suriye'de cihada gelen El Kaide'lilere nasıl yataklık ettiğini neredeyse bilmeyen yok. Konu hakkında dünya basınında da, Türk basınında da onlarca haber, makale ve görüntü yayımlandı. Bunun dışında Antakya, Kilis, Antep gibi Suriye ile doğrudan bağlantılı kentlerde yaşayanların tanıklığı da, El Kaide'nin ülkemizde nasıl barındığını tüm çıplaklığıyla defalarca ortaya koydu.

Peki, ne oldu da, en azından Kasım ayından bu yana dolaşımda olan bir video Türk medyasında haber değeri taşımaya başladı?

Birkaç hatırlatma
AKP hükümetinin hem Haziran direnişinden, hem de Suriye halkından yediği tokat nedeniyle hem içeride hem de dışarıda işinin bittiğini artık herkes dillendiriyor.

İşin Suriye kısmında ise, AKP kurmaylarının uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya gelme ihtimali. Şimdilik yalnızca tehdit ve koz olarak kullanıldığı anlaşılan bir "teröre destek" iması bulunuyor. Tayyip Erdoğan da, bugün büyükelçilere yaptığı konuşmada bu olasılığa değindi.

Suriye'de ordunun ve halkın direnişi nedeniyle, 3 yılın sonunda gelinen nokta tüm ittifakların yeniden gözden geçirilmesi oldu. Batı basınının bir süredir "El Kaide tehidi"ni hatırlaması da bunun sonucu. Oysa, Muammer Kaddafi'yi linç ederek öldüren İslamcı çetelerin El Kaide bağlantısı en başından beri biliniyor, ama NATO bombardımanı ile onlara yardım ediliyordu. Libya, şimdi tüm Ortadoğu'ya cihadcı ihracının birkaç aracı ülkesinden birisi.

Türkiye ve El Kaide
Dahası, Türkiye ile El Kaide arasındaki ilişkilerin ne olduğu da sır değil. Küçük bir örnek: Radikal gazetesinden İdris Emen, geçtiğimiz Eylül ayında oğlu Suriye'ye cihada giden bir babanın hikayesini anlatmıştı.

Baba Cemal Kılıçparlar şöyle diyordu:

“Oğlum Mehmet Yılmaz El-Kaide’ye katıldıktan sonra üç kez Türkiye’ye giriş çıkış yapmış. Ancak emniyet oğlumu yakalamak için hiçbir girişimde bulunmadı. Sesimi duyurmak için Ankara Güven Park’ta açlık grevine girdim. Emniyet oğlumu bulacağına beni gözaltına aldı. Açıkçası oğlumdan umudumu kestim. Ama başka gençlerin de kandırılıp götürülmemesi için devlet harekete geçsin.”

Yeni Harman dergisinin Kasım-Aralık 2013 sayısı, "Türkiyeli El-Kaide/El-Nusracıları Bulduk" manşetiyle yayımlandı. Dergide cihadcılarla/Selefilerle veya onların aileleriyle yapılan görüşmeler var. Hiç de gizli-saklı değiller. Kürt illerinin, özellikle de Adıyaman ve Bingöl'ün El Kaide için pilot kentler olarak seçildiği de aynı derginin yaptığı mülakatlardan anlaşılabiliyor.

Yalnızca bu da değil. Türkiye'nin Suriye ile olan neredeyse bütün sınır kapıları El Kaide'nin elinde. Üstelik bu yeni bir haber de değil. Birkaç önce IŞİD'in İslami Cephe ve diğer "muhalefet" fraksiyonlarından aldığı Bab el-Hava'yı saymazsak, Bab el-Selam, Cerablus ve Tel Abyad sınır kapıları uzun süredir El Kaide'nin elinde. Antakya'nın 50 kilometre kadar doğusunda, El Kaide varlığını pekiştirmiş durumda.

Yine yakın zamanda soL'da yayımlanan bir haberde, Libyalı cihadcıların İstanbul'a nasıl sahte belgelerle seyahet ettiklerini, buradan da Suriye'ye cihada gittikleri anlatılıyordu.

Haberdeki önemli bir ayrıntı, Libyalı bir havaalanı görevlisinin, cihadcıların belgelerinin sahte olduğunun çok belli olduğunu söylemesi. Belgelerin sahte olduğunu Libyalı bir görevli anlıyorsa, İstanbul'daki görevlilerin de bunu fark edebileceği bir sır değil.

Türkiye'nin elinde patlayan saldırı
Cenevre-2 öncesi, Türkiye-Katar-Suudi Arabistan üçlüsünün planı, geçen aylarda oluşturulan İslami Cephe ile Katar'ın bir süredir "yerli" ve "IŞİD kadar vahşi değil" diyerek parlatmaya çalıştığı Nusra Cephesi'ni IŞİD'in üzerine saldırtarak hem uluslararası planda, hem de Suriye özelinde ellerini güçlendirmekti.

Ancak IŞİD'in birçok bölgede çetin ceviz olduğu ortaya çıktı. Son Bab el-Hava ile birlikte, Türkiye neredeyse tamamen El Kaide ile komşu haline geldi. Ülke içinde ise, "uyuyan" El Kaide hücreleri cabası...

AKP ülkeyi ateşe attı
Bu durumda, medyada çıkan "IŞİD'in Türk mallarıyla yardımı" haberleri büyük bir ikiyüzlülüğü resmediyor. Hem AKP, hem de yandaş olsun olmasın tüm medya, yıllardır göz yumdukları El Kaide belasına, şimdi karşı çıkar gibi yapıyorlar.

Üstelik, şimdi Türkiye iki ucu pis değneği tutmak zorunda. Bu kadar yemlediği El Kaide'ye şimdi karşı çıkmaya başlarsa, Türkiye de El Kaide'nin operasyon sahası olacak. Yok, Kaide varlığını karşı çıkmazsa, uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya gelecek. Her halükarda, kabak halkın başına patlayacak. Bunun sorumluları arasında AKP olduğu gibi medya da yer alıyor.

Ama Türk medyası ve AKP için, Suriye ve Türkiye halklarının başına gelen felaketler değil, kendi siyasi bilek güreşleri önemli olacak. Bu vesileyle de, aylar önceki görüntüleri, "haber" diye yutturacaklar.

Demek ki, "halkın çıkarları" ile iyi habercilik arasında kopmaz bir bağ bulunuyor.