AA'dan eski katliama yeni senaryo

AKP hükümetinin Suriye politikasını meşrulaştırmaya çabalayan Anadolu Ajansı bir yıl önceki katliamı, farklı bir senaryoyla yeniden abonelerine geçti. Ancak ajansın haberindeki bilgiler, muhaliflerin daha önceki iddialarıyla çeliştiği gibi, insanlık suçunun failleri konusunda da şüpheler bulunuyor.

Ali Örnek - soL

Anadolu Ajansı, “Suriye Adalet Enstitüsü” (SAE) adlı daha önce adına rastlanmamış bir grubun sağladığı fotoğraflarla eski bir katliamı yeni bir senaryoyla gündeme getirdi. Habere göre 29 Ocak-15 Mart 2013 tarihleri arasında Kuveyk Nehri'nden toplanan 220 sivile ait yeni fotoğraflar ve görüntüler ortaya çıktı. Ajansa açıklama yapan SAE yetkileleri bu cenazelerin Suriye Ordusu'nun kontrolündeki kuzey bölgesinden sürüklenerek militanların kontrolündeki bölgeye ulaşmıştı. Ajans fotoğrafların “rejim tarafından işlenen savaş suçu ve insanlığa karşı suç tartışmalarına yeni boyut kazandıracak görüntüler” olduğunu iddia etti.

SAE Müdürü Avukat Yusuf Havran, “İlk gün 90 cesedi toplayarak bir okula naklettik ardından günlük cesetler gelmeye devam etti” diye konuştu. Bu açıklamadan bir gün sonra SAE tarafından İstanbul'da düzenlenen basın toplantısında konuşan avukat Nebil el-Halebi, “Elimizdeki bu görüntüleri Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne götüreceğiz Bu suçu işleyenlerin hakim karşısına çıkması gerekiyor” diye konuştu.

Haberdeki gariplikler silsilesi
Söz konusu katliam 29 Ocak 2013'te Bostan el-Kasr sakinlerinin nehirde yüzen cesetler görmesiyle ortaya çıktı. Ancak katliamı ortaya çıkaran muhalif kaynaklar oldukça çelişkili bilgiler verdiler. Örneğin İngiliz Guardian'a konuşan muhalifler nehirden 90 cenazenin çıkarıldığını söylediler. El Cezire'ye konuşanlar ise 65 rakamında ısrar ediyordu.

El Cezire'ye konuşan muhalif kaynaklar, 10 Mart'ta nehirden 23 cenaze daha çıkarıldığını söylemişti. Buna göre, 11 Mart'a kadar nehirden çıkarılan cenaze sayısının 88'di. Guardian'ın 10 Mart 2013 tarihli haberinde ise ölü sayısı 110 olarak verildi. Ancak Anadolu Ajansı'na konuşan kaynaklar 15 Mart'a kadar çıkarılan cenaze sayısının 220 olduğunu söylüyorlar. Bu da dört günde nehirden en az 110 cenazenin daha çıkarıldığı anlamına geliyor. Ancak uluslararası basında bu nehirden 11-15 Mart tarihleri arasında en az 110 cenazenin daha bulunduğuna yönelik herhangi bir haber bulunmuyor.

Öte yandan Anadolu Ajansı'nın haberinde kaynak olarak atıfta bulunulan Nebil el-Halebi'nin yalnızca SAE'ye bağlı bir avukat olduğu belirtiliyor. Ancak aslında el-Halebi, Lübnan'da Suriye yönetimi karşıtı Gelecek Hareketi'ne yakın ilişkilere sahip bir isim. “Lübnan Suriye Devrimine Destek Komitesi”nin kurucusu olan Halebi, Lübnan Demokrasi ve İnsan Hakları Enstitüsü adlı Gelecek Hareketi bağlantılı grubun da içinde yeralıyor. Suudi Arabistan'da yaşayan Lübnanlı zengin Saad Hariri'nin başında bulunduğu Gelecek Hareketi, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın devirmeye çalışan silahlı grupları destekliyor. Geçtiğimiz yıl, bu gruba bağlı Lübnanlı Milletvekili Okab Sakr'ın İstanbul'dan Suriyeli militanlara yönelik silah yardımını koordine ettiğini ortaya çıkmıştı. Sakr da el-Ahbar'ın iddialarını önce doğrulamış ardından da yalanlamıştı. Ayrıca Sakr'ın, Türkiye-Suriye sınırında "Özgür Suriye Ordusu Yüksek Devrim Konseyi" sözcüsü Luay el-Mikdad'la birlikte çektirdiği bir fotoğraf da daha önce soL'da yayımlanmıştı.

Haberde temel bir bilgi yanlışı da dikkat çekiyor. Anadolu Ajansı'na göre Kuveyk Nehri, Suriye ordusu ve militanların kontrol ettiği bölgeleri birbirinden ayırıyor. Ancak gerçekte nehrin cenazelerin bulunduğu bölgesinin her iki yakasında da militanların kontrol ettiği bölgeler bulunuyor. 2012 yılının Eylül ayından bu yana nehrin doğusundaki Bostan el-Kasr ve batısındaki Seyf el-Devla militanlar tarafından kontrol ediliyor. Suriye ordusu ise bu mıntıkanın kuzeyinde, nehrin tam ortalarından geçtiği Cemaliye ve El-Kavakibi bölgelerini kontrol ediyor.

Cenazelerin bulunmasının ardından kentteki muhalifler bazılarının teşhis edildiğini duyurmuştu. Bu iddiaya göre bazı cenazeler Özgür Suriye Ordusu savaşçısıydı. Ancak Anadolu Ajansı'na konuşan muhaliflere göre ölenler sivillerden oluşuyor.

Kadı el-Asker hatırlatması
Katliam iddiları ilk defa ortaya atıldığında muhalifler Suriye ordusunu, Şam yönetimi de El Kaide'yi suçlamıştı. Şam yönetiminin açıklamasında nehrin bu bölgesinin militanların kontrolünde olduğu, bu nedenle de gerekli soruşturmanın yapılamayacağı kaydedilmişti.

Kuveyk Nehri katliamı, İslami Cephe, Mücahitler Ordusu ve El Kaide bağlantılı Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) arasında Halep'te yaşanan çatışmalarda yeniden akıllara geldi. Bu çatışmalarda IŞİD'in Kadı el-Asker'de karargah olarak kullandığı bir hastaneyi basan militanlar, tıpkı Kuveyk'teki gibi elleri arkadan bağlanmış ve kafalarına tek kurşunla katledilmiş “muhalif aktivistlerin” cenazelerine rastladı.

İki hatırlatma
Suriye'deki savaşta katledilenlerin ırmaklara atılması ilk kez yaşanmıyor. 6 Haziran 2011'de İdlib'e bağlı Türkiye sınırındaki Cisr eş-Şuğur kasabası militanlarca basılmış, katledilen 250 asker ve memurdan bazılarının cenazeleri Asi Nehri'ne atılmıştı.

Vekalet savaşının kızıştığı 2012 yılının yaz aylarında da Halep'te militanların kontrol ettikleri bölgelerde esir askerleri ellerini arkadan bağlayarak, kafalarına tek kurşun yöntemiyle öldürdüğü görülmüştü.