1 Mayıs "Ergenekon" sayesindeymiş

1 Mayıs'ın yüz binlerin katıldığı bir mitingle Taksim Meydanı'nda kutlanmasının, "Türkiye solunun mu yoksa AKP'nin mi başarısı olduğu" tartışmasına AKP yanlısı liberal kalemlerin "katkı"sı, 1 Mayıs 2010 ile "Ergenekon" arasında bağ kurmak şeklinde gerçekleşti.

1 Mayıs ertesinde gazete köşelerinde yazanlar arasında en fazla dikkat çeken iki isim Oral Çalışlar ve Ahmet Altan oldu. Yüz binlerin katıldığı 1 Mayıs 2010, Çelik ve Altan'ın tarafından, "Ergenekon" olarak kodlanan "derin devlet"in AKP iktidarına nasip olmuş tasfiye sürecinin yarattığı "barış" ortamının en önemli ifadelerinden biri olarak yorumlandı.

Oral Çalışlar, Radikal'de çıkan "Taksim meydanından solun geleceğine bakarken" başlıklı yazısında, Taksim Meydanı'nın "kurtarılmış" olduğunu söylerken, bu başarının Türkiye solu kadar, AKP iktidarı dönemindeki "demokratikleşme" adımlarının da eseri olduğunu öne sürdü.

1 Mayıs'ın Taksim Meydanı'nda kutlanabilmesinin, "solun direne direne elde ettiği bir mevzi" olarak değerlendirilmesi gerektiğini yazan ve "Solcuların başarısı küçümsenmemeli... Solcular yıllardır bu meydanda 1 Mayıs’ı kutlamak amacıyla her türlü baskıyı göze alarak aralıksız bir mücadele yürüttüler" diyerek solun "hakkını teslim eden" Oral Çalışlar, bir yandan da "bugün Taksim meydanında 1 Mayıs’ı rahatlıkla kutlayabilmemizde, tertipçilerin yediği darbenin çok önemli bir rolü var" diye yazdı.

Çalışlar, "çok uzun bir süreden beri bu tür büyük gösteriler yapılamadı, yapıldığında ise devletin içinde yuvalanmış tertipçiler ortalığı kana buladılar. Büyük kitle gösterilerindeki kargaşalığı, provokasyonu demokrasinin işleyişini engellemek, darbe ortamı yaratmak gibi amaçlarla kullandılar. Türkiye son yıllarda 12 Eylülcü, darbeci rejimi aşmak amacıyla bir mücadele yürütüyor. Darbe tertipçilerinin bir çoğu bugün yargı önünde hesap veriyor. Çukurlardan, yer altından silahlar bombalar fışkırıyor. Balyoz planları, Kafes planları, darbecilerin hala aktif olarak tertiplerini sürdürdüklerini gösteriyor. Onlar tertiplerini sürdürmek istiyorlar, ancak ülkemizdeki demokratikleşme birikimi sayesinde onların planları deşifre oluyor, tertipçiler yargı önünde hesap veriyor" ifadelerine yer verdi.

Burada durmayan Oral Çalışlar, Türkiye sol hareketinin de, AKP menşeli "demokratikleşme mücadelesinin en aktif unsurlarından birisi haline gelmesi" çağrısında bulundu. Çalışlar'ın, AKP'nin Anayasa değişikliği teklifinin Meclis'te görüşülmekte olduğu günlere "tesadüf eden" 1 Mayıs 2010'a ilişkin yazısında, "AKP Anayasası"na destek çağrısında bulunması sürpriz olarak görülmedi.

Solun, "hâlâ ciddi bir değişim potansiyelini içinde barındırmakla birlikte, toplumun özgürlük, demokrasi talebiyle uyum içinde yürüyebilecek bir anlayışa gelemediği"ni iddia eden Çalışlar, "şu anda Meclis’te 12 Eylül darbe Anayasası’nın en azından bir kısmının değiştirilmesi isteniyor. Solun bu kadarına bile hiç katkısının olmadığını, bunun yanısıra da, anayasada değişiklik yapılmasının ‘zararlı’ olduğu yönünde bir psikolojinin sola hâkim olduğunu görüyoruz" diye yazdı.

1 Mayıs'ın Taksim Meydanı'nda yüzbinlerle kutlanmasını, yıllar boyu süren mücadele yerine AKP iktidarının "hediyesi" olarak göstermeye çalışan AKP yanlısı basından bir diğer isim de Ahmet Altan'dı.

Ahmet Altan Taraf gazetesinde dünkü sayısında yer alan "Sevinç, hüzün, öfke" başlıklı köşe yazısında, "otuz üç yıl boyunca o meydana 1 Mayıs’ın girmesini silahlarıyla önleyenlerin barikatlarını yüz binlerce kişilik bir kalabalıkla yıktılar. 'Yasakların kalkmasıyla' barışın doğal bir şekilde hayatımıza girebildiğini de gördük. Tabii, 'yasakların' kalkmasında, insanların talepleri kadar, otuz üç yıl önce o meydanı kana bulayan 'çetenin' büyük çoğunluğunun artık hapishanelerde bulunmasının da önemli bir rolü bulunuyordu" diyerek, "Ergenekon" Davası'na göndermede bulundu.

Ahmet Altan'ın 1 Mayıs 2010'a uygun gördüğü "anlam" şu satırlarında ortaya çıktı: "Devlet çetelerinin beli kırıldığında, bu ülkenin, bu toplumun hayatına, sevincine, neşesine kavuşacağı da bu 1 Mayıs’ta daha iyi anlaşıldı bence. Bizim hayatımızı bir kâbusa döndüren, bu 'derin devlet' denen rezillik çünkü. Derin devletin bir kısmını bile ortadan kaldırdığınızda kâbus önemli ölçüde kayboluyor."

(soL-Haber Merkezi)