Yıkımın saklanacak tarafı kalmadı

Açıklanan rakamlar, Türkiye ekonomisinin Eylül ayı itibariyle durma noktasına geldiğini ve en az 300 bin emekçinin işini kaybettiğini gösteriyor. AKP iyimserliğinin barutu yerel seçimlere kadar bile yetmezken, patronları "sosyal patlama" korkusu sardı.

soL (HABER MERKEZİ) Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan resmi işsizlik ve ekonomik büyüme rakamları, yaşanmakta olan ekonomik yıkımın saklanması imkansız boyutlara ulaştığını ortaya koyuyor. Rakamlara göre, Türkiye ekonomisi, 2008 yılının üçüncü çeyreğinde ancak yüzde 0,5 (binde 5) büyüyebildi ve son bir yılda işsizler ordusuna 300 bin nefer daha eklendi.

Veriler, yaşanmakta olan yıkımın boyutunun yanı sıra, AKP'nin krizi seçime kadar iyimser lafazanlıkla geçiştirme taktiğinin de suya düştüğünü ortaya koydu. Kimi işverenlerin yaptığı açıklamalar, patronlar cephesini "sosyal patlama" korkusunun sardığını gösteriyor.

Dev işsizler ordusu
TÜİK tarafından açıklanan verilere göre, işsizlik, 2008 yılının Eylül ayında, 2007 yılının aynı ayına göre 295 bin kişi eklenerek 2 milyon 548 bin kişiye, oransal olarak da yüzde 10,3'e ulaştı. Bu rakam, "iş bulma umudu olmadığı" için artık iş aramaktan vazgeçmiş olan 538 bin kişiyi içermiyor.

Yine TÜİK rakamlarına göre, 3 milyon 600 bin kişi, mesleği sorulduğunda "öğrenciyim", 11 milyon 819 bin kadın da "ev hanımıyım" cevabını veriyor. Bu son rakamın büyüklüğü, aynı zamanda işsizlerin yüzde 70'inin neden erkek olduğu olgusunu da açıklıyor.

Genelde yüzde 10,3 olarak hesaplanan işsizlik oranı, genç nüfusta yüzde 20,1'e, kentlerde ise yüzde 12,3'e yükseliyor. Kırsal alanın gizli işsizlikle ortalamayı düşürme etkisi düşünüldüğünde, yüzde 12,3 rakamının işsizlik konusundaki en iyimser başlangıç noktası olarak alınabileceği görülüyor. Genç işsizlik oranı, "gençlik nereye gidiyor?" sorusunu doğuran etmene işaret ediyor.

Eylül ayından bu yana yaşanan toplu işten çıkarmalar hesaba katıldığında, önümüzdeki aylarda işsizliğin daha önce görülmemiş rakamlara ulaşacağı tahmin ediliyor.

Üretim durma noktasında
Yayınlanan büyüme rakamları, ekonominin durma noktasına geldiğini, Türkiye'nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası'nın (GSYH) 2008 yılının 3'üncü çeyreğinde, önceki yılın aynı dönemine göre ancak yüzde 0,5 büyüyebildiğini ortaya koyuyor.

Sektörel olarak bakıldığında ise, imalat sanayiinin yüzde 1,1, inşaat sektörünün yüzde 4,3, ticaret sektörünün yüzde 1,8, eğitimin yüzde 1,2, sağlığın ise yüzde 3,2 küçüldüğü görülüyor. Büyüme rakamının negatif çıkmamasını sağlayan sektörler, sırasıyla yüzde 7,2 ve 7,3 büyüme kaydeden finans ve gayrimenkul kiralama sektörleri. Bu iki sektörün reel üretimle alakası olmaması da, dikkat edilmesi gereken bir nokta.

Ekonomik büyümenin üretimle ilgisi olmayan sektörler tarafından taşınıyor olmasının yanı sıra, rakamlar yıkımın yalnızca Tylül ayı sonuna kadar yaşanan kısmını gösteriyor. Ekim ve Kasım aylarında yaşanan fabrika kapanışları ve üretim duruşları düşünüldüğünde, Türkiye ekonomisinin 2008'in son çeyreği ve 2009'un ilk çeyreği itibariyle, ABD ve AB'nin peşinden durgunluğa gireceği tahmin ediliyor.

Patronları "sosyal patlama" korkusu sardı
TÜİK rakamlarının açıklanmasının ardından, patronlar cephesinde "sosyal patlama" korkusu dile getirilmeye başlandı.

Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Akgerman "acilen önlem alınmazsa toplumsal gerilim yaşanabileceğini", Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir "sosyal içerikli tedbirlere öncelik verilmesi gerektiğini" söylediler.

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, ekonomideki gerilemenin ancak somut bir önlemler paketi ile yavaşlatılabileceğini ifade ederek, "ABD kaynaklı bir yavaşlamanın dünya ekonomisi üzerindeki negatif etkisinin sınırlı kalacağı tezi de geçerliliğini yitirmiş durumdadır" dedi.

Tüm açıklamalar, rakamların 2008'in son ve 2009'un ilk çeyreğinde daha da kötüleşeceği konusunda ortaklaşırken, hükümetin müdahale etmesi önerileri, genelde "krizde fırsat yakalamaya" yönelikti.

"Esnek çalışma yönteminin krizin hafif atlatılmasında bir yöntem olarak kullanılabileceğini" savunan ASO Başkanı Özdebir, patronların işçileri çıkarmak yerine ücretli izine ayırmasını ve işler düzelmeye başladığında bu ücretli izinleri ücretsiz fazla mesai olarak telafi etmelerini önerdi. SEDEFED Yönetim Kurulu Başkanı Akgerman ise, "en azından" asgari ücretin üzerindeki vergi yükünün kaldırılması talebinde bulundu.