"Vatandaşa zarar gelmedi..."

Sivas katliamı 16. yıldönümünde çeşitli eylemler ve etkinliklerle bir kez daha lanetlenirken, katliamda payı olanlar bugün hâlâ aramızda dolaşıyor. 2 Temmuz 1993'te yaşananları ve kimin ne dediğini hatırlayalım...

soL (HABER MERKEZİ) Sivas'ta geleneksel olarak düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri'nin o yıl özel konuğu olan Aziz Nesin'i hedef alıyor görünse de, gericilik, etkinliklerin düzenleyicisi aydınlara karşı tahammülsüzlüğünü, daha kente ayak basıldığı andan itibaren yürürlüğe koyduğu provokasyonlarla göstermişti. Alttan alta kaynatılıyordu Sivas ve yangın, ilk kıvılcımı bekliyordu. Aydınlar uyardılar, dinletemediler. Ve sonrası...

2 Temmuz 1993 günü, Şenlik Komitesi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Murtaza Demir, olayların kontrolden çıkması ve gerici güruhun otele doğru yaklaşması üzerine, Valiliğe gider. Vali Ahmet Karabilgin'in yanında Temeltepe Tugay Komutanı Tuğgeneral Ahmet Yücetürk, Sivas İl Emniyet Müdürü Doğukan Öner ve "tanımadığı bir kişi" daha vardır. Demir, otelde mahsur kalanların taleplerini anlatan mektubu Vali Ahmet Karabilgin'e verir.

Demir, Vali ve Emniyet Müdürü'nün telaşlı, fakat Tuğgeneral ve "diğer kişi"nin sakin olduğunu ve hiç konuşmadığını fark eder. Vali, "güvenliğiniz sağlanacak" der. Emniyet Müdürü, Vali'yi onaylar nitelikte başını sallar. Murtaza Demir, bu durumdan şu sonucu çıkarır: "Anlaşılan o ki, yetki ve karar, tuğgeneral ile yanındaki kimliksiz adama geçmiş bulunuyor, ama onlar da ne renk veriyor, ne de konuşuyor."

* * *

Bir süre sonra, yaklaşık 5 bin kişilik gerici-faşist güruh, Madımak Oteli'ni sarar ve belediye tarafından yığılan taşları otele savurmaya başlar. O sırada polis telsizinden bir anons duyulur:

-Taş atıyorlar, saldırıyorlar, ne yapalım?

Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner cevap verir:

-Anlaşıldı, müdahale etmeyin.

* * *

Aziz Nesin, mahsur kaldığı otel odasından Erdal İnönü'ye ulaşır. İnönü, bir atom santralı açılışı yapmak üzere Tekirdağ'dadır "nasılsa yardım gelecektir, korkmaya gerek yok"tur. Aziz Nesin ahizeyi pencereden dışarı uzatır, "bak bu sesleri dinle" diyerek. İnönü, katliamdan sonra da "ne yapayım yetkim yoktu" diyecektir.

* * *

Valilik Refah Partili Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu'ndan kalabalığı sakinleştirecek bir konuşma yapmasını ister. Temel Karamollaoğlu konuşmasına "Bir defa şöyle bir fatiha okuyalım. Sonra şunların ruhuna el fatiha diyelim" diye başlar. Güruh "Mücahit Temel" sloganları atar ve ardından tekbirler eşliğinde devam ederler: "Cumhuriyet burada kuruldu burada yıkılacak", "Şeytan Aziz, şerefsiz vali", "Vali istifa", "Aziz, Sivas sana mezar olacak"...

Temel Karamollaoğlu, Kültür Merkezi önündeki Ozanlar Anıtı kaldırılırsa topluluğun yatışabileceğini ileri sürerek, İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu'ndan Pir Sultan Abdal heykelinin kaldırılmasını ister. Vali Ahmet Karabilgin'in onayıyla, Pir Sultan Abdal heykeli vinçle yerinden sökülür. Dinci güruh, heykeli cadde boyunca çığlıklar atarak sürükler.

Etkinliğin ilk günü sakin geçmiş, ancak "Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar" gibi başlıklarla faşist ve dinci gerici çevreleri Aziz Nesin'in konusmalarına tepki göstermeye çağıran "Bizim Sivas" gibi gazeteler, şehirde "cihad" çağrıları yapan imzasız veya "Müslümanlar" imzalı bildiriler işe yaramış, kent gerilmiştir.

* * *

Artık güruhun hedefi oteldeki aydın ve sanatçılardır. Akşam 20:00 sularında, önce araçlar sonra otel ateşe verilir. Her nedense, itfaiye ekipleri bir türlü gelememektedir, bunun da tedbiri alınmıştır. Katliam başlamıştır.

* * *

Otelde mahsur kalanlar, BBP il binasına giden havalandırma boşluğunu gecikerek de olsa keşfederler. Ancak tek bir BBP'li "çatıyı zorlamayın, gelin buradan kurtulabilirsiniz' demez. Aksine, içeri almamak için uzun süre direnirler. Öyle ki, Aziz Nesin'in koruması komiser Mehmet kimliğini gösterip silah çeker de, öyle girilir.

* * *

Vali Karabilgin telefonla Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş ile konuşur: "Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş 'Orada 6 bin mevcudum var, hepsi emrinde' der. Vali de Güreş'e, 'Paşam bunları bana söylemeyin. Yanımda Tugay Komutanı Tuğgeneral Ahmet Yücetürk'e söyleyin' der. Sonunda 20 - 30 asker gelir, hükümet meydanına... Ama Orduevi'ni koruyacak şekilde mevzi alırlar." (Milliyet, 2 Temmuz 2002)

* * *

Olanlar olmuş, 33 insan katledilmiştir.

* * *

Olaylar sürerken "benim halkımla polisimi karşı karşıya getirmeyin" diyen dönemin Cumhurbaşkanı Demirel katliamdan sonra "Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır... Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır" demiştir.

Başbakan olarak olaya müdahale yetkisini kullanmayan Tansu Çiller, aynı günlerde Van'da sigorta parası almak için kundaklanan bir otel ile Sivas'ta yakılan oteli birbirine karıştırarak, "çok şükür dışarıdaki insanlara bir zarar gelmemiştir halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir" açıklaması yapmıştır. Ertesi gün de, "Ölen hiç kimse Alevi-Sünni çekişmesinden dolayı ölmüş değildir. Hatta otelin etrafını saran vatandaşlarımıza da hiçbir zarar gelmemiştir" diyebilmiştir.

Sivas katliamında "kılını kıpırdatmadığı" için suçlanan Erdal İnönü, yıllar sonra, "Bir MİT yetkilisine ben de neden geç kalındı sorusunu sordum. Bana, 'bazen bazı kuvvetlerin gazını almak için olayların gelişmesi kendi haline bırakılır' şeklinde bir cevap vermiştir" diyecektir. (Cumhuriyet, 2 Kasım 2007)

29 Mart'ta MHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, büyük bir utanmazlıkla "oteli sahibi kundaklamıştır" demeyi akıl etmiştir.

Hiç konuşmasa olur mu Kenan Evren de şöyle buyurmuştur: "Gereksiz bir konuşma sonunda çıkan olay, solcularla dinciler arasındaki çekişmeye dönüşüyor. Bunu önlemek lazım. İnsan dinsiz olabilir. Ama bunu ilan etmenin gereği yok."

Erbakan'ın sağ kollarından Şevket Kazan, katillerin avukatlığı üstlenmiş Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu daha sonra Fazilet Partisi milletvekili olmuştur. Katliamın elebaşlarından ve Aziz Nesin itfaiye merdivenlerinden inerken "Esas ölecek hayvan o. Ölmemiş, onu öldürün" diyen Refah Partili Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak halen firaridir.

* * *

Ya Aziz Nesin?

O, otelde aynı odada birlikte mahsur kaldığı araştırmacı yazar Lütfi Kaleli'ye sorar: "Ne yapacağız?" Kaleli, kaderine razı bir şekilde "galiba öleceğiz ağabey" der. Aziz Nesin'in yanıtı "beni bu alçaklara kötü ceset olarak göstermemek için şu yatağa yatır" olur.

Sonra yaptığı bir konuşmada, Aziz Nesin, katliamda payı olanları kastederek şöyle diyecektir: "Kapkaranlık bir bataklık içinde debelenip durmaktayız. Yönetimi ellerine bıraktığımız iyi niyetli aptallarla, kötü niyetli alçaklar...''