Mümtaz'er Türköne'den "teorik düzeltme"
Araştırmada, Türkiye'de mevcut dini cemaatlerin, "farklı" olana yönelik "örgütlü baskı" yaptığına ilişkin neredeyse hiçbir örnek bulunmadığını iddia eden Türköne, "belki de, cemaatlere, 'farklı olana tahammül'ün sigortası olarak yeniden bakmak lazım" dedi.
Türköne, cemaatlere baktığında "örgütlü bir toplum" gördüğünü belirtti. "Örgütlü toplumlar kendi mensupları için güçlü denetim mekanizmaları geliştirirler, ama aynı zamanda dışarıda kalanlara ve 'farklı' olanlara müdahaleyi de engellerler. Türkiye'de 'farklı olana tahammülsüzlük' örnekleri ise cemaatçi yapılardan değil, örgütsüz oluşumlardan geliyor."
Türköne'nin ele aldığı "cemaat ve örgütlülük" konusu aslında yeni değildi. Yaklaşık bir ay önceki bir yazısında da, "yoksul bir çevrede işsiz ve aç kalma riski ne kadar çok ise, güvenilir bir sosyal organizasyonun içinde yer alma ihtiyacı o kadar artar. Sattığı malın parasını tahsil edemeyen işadamı, tanıdığı insanlardan oluşan güvenli bir cemaat networkünde iş yapmayı tercih edecektir" diyerek, sosyal güvenlik boşluğu arttıkça cemaatlere duyulan ihtiyacın, sosyal politikalara olan talep gibi çoğalacağını yazdı.
Krizin etkisindeki Türkiye'de işsizlik ve yoksulluğun olası karşı-örgütlenmesini cemaatlere bağlamaya çalışan Türköne, "çarşaf açılımı"nın hemen ertesinde, cemaatlerle ilişkileri geliştirme yönünde CHP'ye bulunduğu öneride, başlangıç olarak, "cemaatler dini ihtiyaçların dışında hangi sosyal fonksiyonları icra ediyorlar?" sorusuna yanıt üretmesini salık vermişti.
Türköne, sosyal demokrat politikalarla cemaatleri var eden sosyal ihtiyacın bütünüyle aynı olduğunu, partilerin sosyal çevreyi insanileştirmek ve daha güvenli hale getirmek için sosyal demokrat politikalar ürettiğini, cemaatlerin de doğrudan doğruya bu ihtiyacı karşılamak için ortaya çıktığını ileri sürmüş, "cemaatler dini değil, sosyal ihtiyaçları karşılamak için vardır. Dindarlık, oluşan sosyal organizasyonu daha güvenilir kıldığı için ortak paydayı oluşturur. Dindarane bir yaşam, cemaat dışında da mümkün olabildiğine göre, cemaatlerin dini nitelik taşıması o cemaati var eden asıl sebep değildir" yazmıştı.
Aksiyon'dan saha ve Soros "düzeltmesi"
Gülen cemaatinin oldukça güçlü olduğu Kayseri'yi konu edinen haberde, değişik toplumsal kesimlerin temsilcileri ile yapılan görüşmelerle, kentte "din ve muhafazakarlık ekseninde bir baskı" olmadığı kanıtlanmaya çalışılmış. Röportajda ise, Gülen cemaati ve kuruluşlarının, öteden beri işbirliği içerisinde oldukları bilinen Soros ile söz konusu araştırmadan kaynaklanan gerilimin "halledilmeye" çalışıldığı gözleniyor.
Hakan Altınay'ın, "gönül isterdi ki bu rapor vesilesiyle, zamanında laiklik adına dindarlara yapılan 'ötekileştirme'yi de hatırlayabilelim ve özeleştiri için bir fırsat olsun. Bu olmadı" dediği röportajdan anlaşıldığı kadarıyla, araştırmanın asıl amacı, "baskı gören dindarlar" ve "baskı gören laikler" arasında karşılıklı özüre varacak bir itidal ortamı oluşmasına katkıda bulunmak, belki de, bu iki öbeğin paradigma değişimine ufak da olsa bir katkı sağlamaktı.