Sağda "hepimiz çok çektik" modası

Eskinin ülkücü militanı Mümtazer Türköne, yine sözü döndürüp dolandırıp Ergenekon'a, ve sağ ile solun aynı anda kullanıldığına getirdi.

soL (HABER MERKEZİ) Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne, ismini vermediği ve "Son Ülkücü" olarak andığı bir şahısla, "bir mezarlık ziyareti"nde geçen diyaloglarından bugüne dair çıkardığı 'dersleri' köşesine taşıdı.

Zaman gazetesi yazarı ve AKP milletvekili Özlem Türköne'nin eski ülkücü eşi Mümtazer Türköne, köşesinde " 'Son Ülkücü' ile yakın tarihe yolculuk" başlıklı bir yazı yayınladı. "Son Ülkücü" olarak andığı ve isim vermeden köşesine taşıdığı şahısla, Ankara'daki İvedik Mezarlığı'na yaptıkları bir ziyaretten yola çıkan Türköne'nin, burada "Son Ülkücü"nün kendisine aktardığı 'yakın tarih dersini' Ergenekon davasına bağlama çabası dikkat çekti.

Yazısında, 12 Eylül öncesinde ve sonrasında ölen solcu ve ülkücülerin mezarları üzerinden kimi isimlere yer veren Türköne, "sağcısıyla solcusuyla herkes çok çekti" mesajını vermeye çalıştı: "Eski dostlar, tanıdık-bildik isimler öylece bizi bekliyorlardı. Yolun kenarında ilk karşımıza çıkanlar Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan oldu. Çevreleri bir çarkın dişlisine benzetilmişti. Deniz Gezmiş'in bağrında 'Hep gönlümüzde yaşayacaksınız' yazan parçalara ayrılmış bir levha duruyordu. Az ötede, bir trafik kazasında, 1989'da hayatını kaybeden Ertuğrul Alpaslan bizi bekliyordu. Onu, yüzündeki derin sükunetin örttüğü sertliği ve deli cesareti ile hatırlıyorum. Dündar Taşer, Arif Nihat Asya onlara komşuydu. Biraz yukarıda, Deniz Gezmiş'lerle aynı çerçeve içine yerleşmiş Mahir Çayan vardı. Alışılageldiği biçimde sadece doğum tarihi yazılıydı: 1946. Demek ki yaşasaydı bugün 63 yaşında olacaktı. Biraz ileride 1980 Ekim'inde işkencede ölen Dev-Yolcu Zeynel Abidin Ceylan duruyordu. Hemen arkalarında, kitabesinde 'Öldü, vatan sağolsun' yazan Mustafa Pehlivanoğlu vardı. 12 Eylül yönetiminin idam sehpasına gönderdiği ilk ülkücü idi. Birkaç kişi ötede Pehlivanoğlu ile aynı saatte idam edilen Necdet Adalı duruyordu. Üç ülkücüyü öldürmekten yargılanmıştı. Üç kişiydiler biri itirafçı olmuş diğeri kaçmıştı. Üstünde 'Adalılar türkü söyler susar darağaçları' yazılıydı. İkisinin de aynı dakikalarda darağacına giderken yazdıkları tevekkül ve inanç dolu son mektuplarını hatırlıyorum."

Bakla çıkıyor...

Yazısının devamında, Piyangotepe'de yedi solcunun öldürülmesi olayından tutuklu ve 12 Eylül sonrasında idam edilen sekiz ülkücüden biri olan Ali Bülent Orkan'ın mezarı başında, "Son Ülkücü"nün kendisine yakın tarih dersi verdiğini söyleyen Türköne, bu şahsın kendisine, "Her sıkılan kurşun bu ülkeye zarar verdi. Her ölüm bu ülkeyi kargaşaya sürükledi. Yaşarken sıcağı sıcağına fark edemedik. Ergenekonculardan bahsederken vitese takmamın sebebi işte bu namlunun ucunda çözüm arayanlar Türkiye'ye kötülük eder" dediğini ifade etti. Zaman gazetesi yazarı Türköne, böylece ağzındaki baklayı çıkararak yazısını Ergenekon'a bağlarken, "Son Ülkücü"nün, kendisinin, 76'dan beri dostu olduğunu söyledi ve ona böyle hitap etmesinin gerekçesini de açıkladı: "Bir zamanlar yücelttiğimiz her şeyi değişmeden tek başına ve eksiksiz temsil etmesi... Mezarlığa yakın gaz istasyonunda her geleni tevazû içinde, bir derviş gibi misafir ederken, bir çağın, daha doğrusu bizim neslimizin vicdanı gibidir. Benzeri kalmadığı için de 'Son Ülkücü'dür. En önemli fark, bugün 'diğerleri'ni de, 'karşıdakiler'i de bir kayıp olarak görmesi."

Türköne'nin çıkardığı ders

Türköne, böyle bir yazıyı yazmasının amacını da, "Bana düşen önceki gün İvedik Mezarlığı'nda aldığım bu yakın tarih dersini, Ergenekon'dan kafası karışanlara ve üniversitelerde kabına sığamayan ve kavga arayan gençlere nakletmek" sözleriyle ifade ediyor. 76'dan beri dostu olan "Son Ülkücü"nün, yaşanan durumu, "bu filmi daha önce görmüştük" diye özetlediğini söyleyen Türköne, yazısını "Bu söze ilave edilecek bir şey var mı?" sorusuyla bitiriyor.