Ruslar yine üs mü istedi?

Yıllardır ders kitaplarımıza kadar ezberimiz olan “Ruslar’ın sıcak denizlere inmek için Boğazlar’ı kontrol etme sevdası” bir kez daha pişirilirken, asıl sevdalı ABD istediğini elde etmek üzere...

soL (HABER MERKEZİ) Gürcistan'daki olayların başından beri, Türk medyasının eskiden kalma Rus karşıtı önyargıları da bir kez daha ısıtarak nasıl servis ettiğini yazdık. Kervanda Türk medyası yalnız değil, muhafazakar Batı basını da "Türkiye Rus emperyalizmine karşı alarmda" benzeri başlıklar atarak yol arkadaşlığı ediyor. Son olarak, ne zamandır büyüklerimizin şöyle doya doya tekrarlayamadığı ezberimizi de medyamızdan dinledik: "Ruslar Boğazlar'ı istiyor."

Rus İzvestiya gazetesinde çıkan bir haber-yorumda, Rusya'yla Türkiye'nin Montrö Sözleşmesi'nden çekilip, Boğazlar'ın kontrolünü ortaklaşa üstlenebileceklerinin yazılmasıyla, medyamız Montrö ve Boğazlar etrafında savunma pozisyonuna geçti: Ruslar ezeli politikalarını tekrarlıyor, Boğazlar'ı istiyor, zaten Stalin de istemişmiş, Türkiye Montrö'yü deldirmez, Ruslara geçit vermezmiş.

Bizimkiler gidiş-geliş Boğazlar'ın tek tarafında savunma hattı kurmaya çalışadursun, aslında Montrö öbür taraftan, arkamızdan gelen gemilerce paramparça ediliyor. Türkiye, Ruslara karşı canla başla savunduğu Montrö'yü, ABD'ye teslim etmek üzere.

ABD: Haşa!
ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Matt Bryza, Yeni Şafak gazetesine verdiği demeçte, ABD'nin kesinlikle Montrö'yü değiştirmek niyetinde olmadığını söyledi. Bryza, "Montrö'ye zarar verecek en ufak bir şeyi asla yapmayacağız. Montrö, uluslararası silahların kontrolü ve Karadeniz'de istikrarın çok kritik ve önemli bir unsuru. Montrö'nün durumu ile herhangi bir şeyin değişmesini hiçbir şekilde istemiyoruz" dedi.

Bryza, bir Soğuk Savaş'ın yaşanmadığını, mevcut durumun Rusya'nın feci bir hatasından kaynaklandığını, Gürcistan'a gönderdikleri gemilerin Montrö'ye uygun olduğunu da sözlerine ekledi.

Gürcistan ilk değil
Gürcistan'a yardım kapsamında gönderilen gemilerle, Montrö zaten delinmiş olsa da, ABD'nin Montrö karşısındaki tavrının bir geçmişi var. ABD'den de Türkiye'den de "Montrö'ye saygı, Rusya'dan kaygı" açıklamaları gelmesine rağmen, ABD son yıllarda Montrö'nün sınırlarını zorlayan, bazen açıkça değiştirmeye çalışan birçok hamle yaptı.

Geçen gemiler bir yana, son olaylardan hatırlanacak en önemli örnek, ABD'nin o sırada Amerika'da limanda demirlemiş bekleyen 140 bin tonluk iki gemiyi gönderme isteğiydi. Eğer "ya ben o 15'i 150 okumuşum, pardon" denmeyecekse, önerinin Montrö'yü deleceğinin bilinmemesi mümkün değil. Ankara bu kadarına göz yumamasa da, bildiğimiz gibi sınırları daha az zorlayan başka bir düzenlemeyle yine de NATO'nun Karadeniz'e girerek Rusya'yı tedirgin etmesine yetecek izni verdi.

Fatih Çekirge "ABD Montrö'yü değiştirmek istiyor" diye yeni keşfini yazadursun, ABD'nin Montrö karşıtı tavrı daha eskilere gidiyor.

Irak işgali öncesinde hükümetin Meclis'ten geçiremediği tezkerenin önemli maddelerinden biri de, "Irak'a karşı savaş" için ABD gemilerinin Karadeniz'e girmesi ve bu gemilere yer sağlamak üzere Samsun ve Trabzon limanlarının genişletilmesiydi. Bu limanlara yerleşecek ABD gemilerinin İran ve Rusya'ya karşı burada bulunacakları yorumları, daha o zamandan yapılıyordu. Gürcistan'ın müdahalesiyle başlayan süreç, Rus işgali gibi gösterilmeye çalışılsa da, ABD ve AB'nin attığı adımlar bununla açıklansa da, ABD'nin Rusya'yı kuşatma projesi son gerginlikten yıllar öncesine kadar uzanıyor. Aynı şekilde, tezkereyi geçiremeyen hükümetin Montrö'yü değiştirmekte ABD'lilerle hemfikir olması da...

Karadeniz'e girmek için "Aktif Çaba"
ABD'nin Montrö'yü aşma çabaları, tezkerenin iflasından sonra da son bulmadı. 11 Eylül saldırılarından sonra ABD yönetiminin aldığı sekiz maddelik önlemlerden biri de, doğu Akdeniz'de bir filo bulundurulmasıydı. Bu kapsamda, saldırılardan bir buçuk ay sonra, ilk defa Operation Active Endeavour (Aktif Çaba Operasyonu) adlı NATO tatbikatı düzenlendi. Tatbikat, Akdeniz'de terörizme karşı mücadele çabası olarak tarif ediliyordu. Operasyon, 2003 yılınca Cebelitarık Boğazı'nı kapsayacak şekilde genişletildi. Bir yıl sonra, 2004'te de tüm Akdeniz'i kapsayacak şekilde genişletildi.

2006 yılında ise, operasyona ilk kez Rusya da RFS Pitliviy gemisiyle katıldı. Bu fırsatla ABD, bu sene tatbikatın Türk boğazlarını da içine alacak şekilde Karadeniz'e yayılmasını teklif etmiş, fakat Türkiye buna da karşı koymuştu.

Montrö'yü kimden korumalı?
Her ne kadar Ruslar'ın Boğazlar'ı almak istediği hikayeleri anlatılsa da, bugünkü haliyle Montrö Sözleşmesi'nin, Rusya açısından güvenliğinin en önemli garantilerinden biri olduğu açık. Montrö'nün geçerliliğini yitirmesi, sakin ve istikrarlı bir deniz olan Karadeniz'in, Rus karşıtı provokasyonların yatağı haline gelmesi demek olacaktır.

Karadeniz'e kıyısı olan Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO üyesi haline gelmesiyle, Rusya denizde tek başına kalmış durumda. ABD'nin bu avantajı kullanmaması düşünülemez. Nitekim, ABD'nin son yıllardaki birçok hamlesi, Montrö'yü değiştirmeye dönük adımlar olarak görünüyor.

Başta dinci liberallerimiz olmak üzere Türk medyası ise, savunma hattını yanlış yöne kuruyor, tabii savunulacak bir şey kaldıysa...

Rusya'nın derdi ne?
Rusya ise Sovyetler Birliği döneminden beri Montrö Sözleşmesi'nin eksiksiz uygulanmasından yana tavır koyuyor. Karadeniz'in güvenliğini merkeze koyan Sovyet yönetimi, Türkiye'nin Boğazlar konusundaki egemenliğini savunmak konusunda hiç tereddüt etmemiş, henüz Lozan görüşmeleri sırasında Türkiye'nin haklarını İsmet İnönü'den daha ısrarlı bir biçimde gündeme getirmişti.

Ancak İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman savaş gemilerinin "ticari gemi" sıfatıyla Boğazlardan geçişine göz yumması, Türkiye'nin Montrö Sözleşmesi'ni istediği zaman rafa kaldırabileceğini gösterdi. Buna tepki olarak, resmi kanallardan olmasa bile, savaştan sonra Moskova'dan gelen "Boğazları birlikte koruyalım" önerisi, "Sovyet tehdidi"ne kanıt gösterilmiş ve yıllarca Türkiye'nin NATO üyeliğinin bahanesi olarak kullanılmıştı.

Gürcistan krizinde tarih tekrarlanmış oldu. Montrö'nün ABD tarafından delinmesine göz yuman ve göz göre göre yalan söyleyen AKP hükümeti üzerinde baskı kurmak için Rusya bir kez daha resmi olmayan kanallardan "korumayacaksanız Montrö'yü değiştirelim" fikrini gündeme getirdi. Bakalım Türkiye bu ortamda Montrö'ye daha fazla sahip mi çıkacak, yoksa bazı basın organklarının yaptığı gibi "Ruslar geliyor" diye yaygara koparmaya mı başlayacak...