İnsanlık bu zalimleri unutmayacak!

Bu yıl alevlenen Katin ormanı katliamı tartışması sadece Sovyetler Birliği'ni karalamakla kalmıyor, Nazi Almanyası’nı da aklıyor. Bu gürültü, faşizmin insanlığa çektirdikleri adına unutulmaması gereken birçok olayı da gölgede bırakıyor. 11 Nisan, Buchenwald toplama kampının kurtarılmasının yıldönümüydü.

Katin ormanı katliamı tartışması Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu yıl Polonya’da Katin ormanı katliamı törenlerine katılmasıyla yeniden alevlendi. Yapılan yorumlar Putin’in törene katılmasınının katliamdan Sovyetler Birliği’nin sorumlu olduğunun kabul edilmesi anlamına geldiği yönündeydi.

Bu gelişmenin hemen akabinde Rusya’ya giden Polonya Devlet Başkanı’nın da aralarında olduğu üst düzey siyasetçileri ve bürokratları taşıyan Tupolev Tu-154 tipi uçağın düşmesi üzerine “ikinci Katin” tartışması başladı. Başlayan bu güncel tartışmadan, Katin ormanı katliamını Sovyetler Birliği’nin gerçekleştirdiği iddiasıyla tarihin yeniden yazılması çabalarını desteklemek yönünde yararlanılıyor.

Katin ormanı katliamından Nazileri değil Sovyetler Birliği’ni sorumlu tutan anti-komünist kampanya aslında bir yenilik taşımıyor. II. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte ABD öncülüğünde başlatılan anti-komünist Soğuk Savaş kampanyasının en önemli ayağını anti-faşist direnişin karalanması ve faşizme karşı mücadelesiyle parlayan Sovyetler Birliği’nin çeşitli iddialarla suçlanması oluşturuyordu. ABD bu kampanyaya öncülük ederken Nazi artıklarının hizmetlerinden yararlanmayı da ihmal etmedi.

Son yıllarda Polonya dışında özellikle Baltık ülkelerinde Sovyetler Birliği’nin faşizme karşı savaşını karalamaya dönük çok sayıda girişime tanık olundu. Bu girişimlerin en tehlikeli yanı ise sosyalizm düşmanlığının Nazi Almanyasını açıktan aklayan bir tutuma dönüşmüş olması.

Halbuki bugün insanlık, faşizmin dünyaya ödettiği bedellere, milyonlarca insana yaşattığı acıları hatırlamaya her zamandan daha çok ihtiyaç duyuyor. Dahası faşizmin işgali altında kalan ve toprakları toplama kamplarıyla doldurulan Polonya’nın başına gelenler hiçbir zaman örtülmemeli.

11 Nisan tarihi bu acıların en büyüklerinin yaşandığı toplama kamplarından biri olan Buchenwald’ın kurtarılmasının yıldönümüydü. Buchenwald faşist Almanya’nın Avrupa’da kurduğu onlarca toplama kampından yalnızca biriydi.

Buchenwald’da ne olmuştu?
Almanya’da Ettersberg bölgesinde kurulan ve en büyük toplama kamplarından biri olarak bilinen Buchenwald kampında yaklaşık 56 bin kişi Alman faşistler tarafından öldürüldü.

Buchenwald toplama kampı aslında bir “imha kampı” olarak işlev görmekteydi. Ölenlerin bir kısmı Naziler tarafından yapılan deneyler yüzünden hayatlarını kaybetti, bir bölümü ölene kadar çalıştırıldı. Buchenwald’da yaşanan bir diğer trajedi ise burada 1000 kadar Sovyet savaş esirinin katledilmiş olmasıdır.

Kampın kurtarılışı her ne kadar ABD’lilere mal edilse de, kurtuluşta kampta tutulan esirlerin mücadelesi büyük rol oynadı. ABD ordusunun yaklaşmasıyla kamp, Naziler tarafından boşaltılmaya başlandı, kampta tutulanlar ölüm yürüyüşlerine çıkarılmak istendi. Bu sırada bir Polonyalı esirin yaptığı bir vericiyle ABD ordu birliklerine ulaşıldı ve yardım istendi. Yardımın geleceği bilgisi ulaşınca, kampta esir tutulan komünistler 1942 yılından itibaren sakladıkları silahlarla geride kalan gardiyanlara saldırıp kampın yönetimini ele geçirdiler.

ABD ordu birlikleri kampa geldiklerinde tarih 11 Nisan 1945’i göstermekteydi.

Auschwitz: İnsanlık Kızıl Ordu’ya çok şey borçlu

Nazi Almanyasının en büyük toplama ve imha kampı olan ve çok sayıda kampın birleşiminden oluşan Auschwitz kampı Nazilerin işgal ettiği Polonya’da duruldu. Auschwitz toplama kampı, Auschwitz I, Auschwitz II-Birkenau, Auschwitz III-Monowitz ile çok sayıda küçük kamptan oluşuyordu.

Auschwitz II-Birkenau, Heinrich Himmler tarafından tasarlandı. Kampta katledilenlerin sayısı tam olarak bilinmese de, Sovyetlerin tahmini sayının 2,5 ile 4 milyon kişi arasında olduğu yönündeydi. Katledilenlerin büyük çoğunluğunu Yahudiler teşkil ederken, kampta yüz binlerce Polonyalının, Romanın ve binlerce Sovyet savaş esirinin katledildiği biliniyor. Katledilenler arasında faşizme karşı direnen çok sayıda komünistin olduğu da belirtiliyor.

Almanya tarafından işgal edilen Avrupa’nın farklı bölgelerinden trenlerle Auschwitz’e getirilen tutuklular burada çalışabilir durumda olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayrılıyordu. Çoğunlukla yaşlıların, kadınların ve çocukların oluşturduğu çalışamaz durumda olan insanlar gaz odalarında öldürülüyorlardı. Auschwitz’deki gaz odalarının günde 20 bine yakın insanı bu şekilde öldürebilecek kapasitede tasarlandığı belirtiliyor.

Açlık, salgın hastalık ve ağır çalışma koşullarının da çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olduğu biliniyor.

Ancak Auschwitz’deki katliamları akıl almaz hale getiren uygulama, tutuklular üzerinde yapılan tıbbi deneylerdi. Auschwitz’de tutukluların çok sayıda tıbbi deney için denek olarak kullanıldıkları tutulan kayıtlardan anlaşıldı. Nazilerin, X-ray ışınlarının sterilizasyon etkisini ölçmek için kadın mahkumlara çok yüksek dozda ışın uygulamaları bu deneylerden yalnızca biri.

Bayer ilaç şirketinin Nazilerden satın aldığı mahkumları geliştirdiği ilaçları test etmek için denek olarak kullandığı da ortaya çıktı.

1943 yılında kampta kalan mahkumların örgütlenerek isyan çıkarması üzerine kaçabilen bazı kişilerin kampta olanları anlatmaları yaşananların ilk kez dışarıda duyulmasını sağladı. Ayrıca 7 Ekim 1944 tarihinde başlatılan planlı bir isyanla gaz odalarında ve krematoryumlarda çalışmak zorunda bırakılan mahkumlar görevli Nazilere saldırdılar, kadın mahkumların silah fabrikasından çaldıkları patlayıcılarla krematoryumlardan bazılarını havaya uçurdular.

İnsanlığın başına gelen her türlü felakete rağmen örgütlendiğinin kanıtlarından biri de Auschwitz. Witold Pilecki isminde bir direnişçinin Auschwitz’de gizli bir örgüt kurduğu ve dışarıdan gelecek yardımla eş zamanlı olarak bir ayaklanma planlandığı biliniyor. Pilecki, dışarıdan beklediği yardımın gelmemesi üzerine planlarını gerçekleştiremedi.

Kampta kalanlar 27 Ocak 1945 tarihinde Kızıl Ordu tarafından kurtarıldığında hem insanlık tarihinin en büyük kurtuluş öykülerinden biri yazılmış, hem de faşizmin Polonya’da yaptıklarına ilişkin akıl almaz gerçekler yavaş yavaş ortaya çıktığında tüm dünya dehşete düşmüştü.

27 Ocak tarihi Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Holokast Günü ilan edildi.

Polonya’daki diğer “imha kampları”

İşgal altındaki Polonya’da Lublin yakınlarında kurulan bir başka imha kampı olan Belzec’te katledilenlerin sayısı konusunda farklı rakamlar telaffuz edilse de bu sayının yaklaşık 600 bini bulduğu belirtiliyor. Lublin ve Lvov’dan getirilerek Belzec’te katledilenlerin büyük kısmını Yahudiler oluşturuyordu.

Belzec’in 1942 tarihinde çalıştırılmaya başlayan üç gaz odası, Krakow ve Lvov’dan getirilenlerin katledilmesine yetmeyince ek gaz odaları inşa edildi. Buradaki gaz odalarının benzerleri Reinhard Operasyonu kapsamında kurulan Sobibor ve Treblinka kamplarında da kurulmuştur. Belzec’de katledilenlerin toprağa gömülmesinin yarattığı sorunlar üzerine daha sonraki toplama kamplarında krematoryumlar inşa edildi.

Polonya’daki Yahudi nüfusu katletmek tasarısıyla girişilen Reinhard operasyonu kapsamında kurulan diğer iki kamp Sobibor ve Treblinka oldu. Bu kamplar esas olarak Polonya’da işgal altında olan beş bölgeyi kapsamaktaydı. 1942 yılının Mart ayında kullanılmaya başlanan Reinhard kampları, Nazilerin sistematik öldürme tekniklerini kullanıldığı yerler olarak bilinmektedir.

Majdanek işgal altındaki Polonya’da kurulan toplama kamplarından bir diğeri. Belzec gibi Lublin yakınlarında kurulan kampta, 1 Ekim 1941’ten Kızıl Ordu tarafından kurtarıldığı 22 Temmuz 1944’e kadar yaklaşık 80 bin kişinin burada katledildiği belirtiliyor. Esas olarak “çalışma kampı” olarak kurulan Majdanek de 34 ayda katledilenlerin sayısının bu kadar yüksek olması, buranın “imha kampı” olarak adlandırılmasına neden olmuştur. Majdanek’e getirilenler Steyr-Daimler-Punch silah ve cephane fabrikası için ölesiye çalıştırıldı.

Kamplar neden ve nasıl kuruldu?

Naziler Almanya’da iktidarı ele geçirince, komünistleri ve diğer siyasi muhaliflerini toplama kamplarında tutmaya başladılar. Kamplar daha sonra faşizmin işgali altındaki coğrafyalara kurulmaya başlandı. Bu toplama kamplarının bir kısmı insanların sistematik olarak öldürülmesine yönelik tasarlandığı için “imha kampları” olarak adlandırılıyor. İmha kampları1941 yılından itibaren kuruldu.

Bu kamplar, Yahudiler ve Çingeneleri hedef alan etnik temizlik kampanyaları kapsamında kullanıldı. Kampların bir diğer amacı komünistler ve Sovyet savaş esirlerinin katledilmesiydi.

Nazilerin kurduğu toplama kampları üzerine yapılan araştırmalar “imha edilmek” istenen esas grupların Yahudiler, Çingeneler, Polonyalı aydınlar, Sovyet savaş esirleri ve komünistler olduğunu ortaya koyuyor. Katledilenler arasında en kalabalık iki grubu Yahudiler ve Sovyet savaş esirleri oluşturuyordu.

Kızıl Ordu dışındaki müttefik ordularının askerleri arasında Yahudi olanlar genellikle savaş esirleri için kurulan kamplara gönderilse de bazılarının toplama kamplarında tutulduğu belirtilmektedir.

Naziler tarafından kurulan kamplar işlevlerine göre sınıflandırılmıştır. İmha kampları dışında, çalışma kampları, ulaşım kampları, savaş esirleri kampları, Lehlerin yeniden eğitilmesi için kurulan kamplar, tutuklu kampları.

Doğu Avrupa dışında Hollanda, Fransa ve Baltık ülkelerinde de toplama kampları kurulmuştur.

Avrupa’da kurulan belli başlı kamplar
1930’ların sonunda özellikle Avusturya’nın işgalinden sonra Almanya’da kurulan kamplar: Dachau, Buchenwald, Sachsenhausen

1939’da Polonya’nın Almanya tarafından işgali ve 1941 yılında Sovyetler Birliği’ndeki işgal operasyonuyla birlikte kurulan kamplar: Auschwitz’in ek kamplarla genişletilmesi, Majdanek.

Soykırım amacıyla kurulan kamplar: Chelmno, Belzec, Sobibor, Treblinka.


Naziler çok sayıda katliama da imza attı

Toplama kamplarında milyonlarca insanın katledilmesine yol açan Alman faşizmi insanlık tarihinin en kanlı katliamlarına da imza attı.

Bu katliamların başında tarihe Kristal Gece olarak geçen katliam gelir. 1938 yılının 9-10 Kasım gecesi Gestapo ve Nazi gençliği tarafından başlatılan saldırılarda 91 Yahudi öldürülürken, 25 binin üzerinde kişi toplama kamplarına gönderildi. Olay sonra gerçekleşecek katliamların ilk işareti olduğu için önem taşımaktadır.

Sovyet Yahudileri’nin katledildiği “Babi Yar” bu katliamlardan bir diğeridir. Ukrayna’nın Kiev kenti yakınlarında gerçekleştirilen operasyonda, 29-30 Eylül 1941 tarihinde bir günlük sürede 33 binin üzerinde Yahudi, Naziler tarafından katledilmişti. Nazilerin Kiev’de de bir toplama kampı kurdukları bilinmektedir.

(soL-Haber Merkezi)