Hükümetin hilesini "anlayamadılar"!

Nâzım Hikmet’in vatandaşlık hakkının iadesine öfkelenen gerici basının önde gelen temsilcisi Vakit gazetesi, "aydınları" aracılığıyla eteğindeki taşları döktü.

soL (HABER MERKEZİ) Nâzım Hikmet'in vatandaşlığa iadesi konusunu "aydınlarına ve tarihçilerine" soran Vakit gazetesi, birbirinden "yaratıcı" yorumlara yer verdi. Hüseyin Kulaoğlu imzalı haberde, Zaman gazetesi yazarı Mehmet Niyazi Özdemir, Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi, İslami Edebiyat Vakfı Başkanı Ali Nar ve Selim Gürselgil ile Vakit yazarı Mustafa Miyasoğlu'nun görüşleri aktarıldı. AKP hükümetinin kararını "uygunsuz ve gereksiz" bulan muhafazakar isimler, yorumlarında Nâzım Hikmet'e, Atatürkçülere ve Cumhuriyet gazetesine hakaret içeren ifadeler kullanmaktan çekinmediler. Vakit, bir araya getirdiği Fethullahçı kesimden isimlerin yardımıyla, kendi fikirlerini ortaya dökme imkanı buldu.

'Atatürkçüler tutarsız'
Zaman gazetesinden Mehmet Niyazi Özdemir, Nâzım'ın Atatürk'e hakaretler eden şiirleri olduğunu öne sürerek, bugünün Atatürkçülerinin tutarsız olduğunu, bu durumda Mustafa Kemal'le Nâzım arasında bir seçim yapmaları gerektiğini söyledi. Nâzım'ın, Türkiye karşıtı propaganda yaptığını iddia eden Özdemir, "beni Stalin yarattı demiş, dünyada tekrar Lenin şiirleri yazmış bir adam. Ben anlayamıyorum. Benim bu Bakanlar Kurulu kararına aklım ermiyor" dedi.

'Vahdettin'i de aklayın'
Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi, vatandaşlığa iade konusunun "aklama" olduğunu savunarak, İstiklal Mahkemeleri kararıyla asılanların, Sultan Vahdettin'in ve son halife 2. Abdulmecid'in de "temize çıkarılması" gerektiğini belirtti. Eygi, Nâzım'ın mezarına karşılık Vahdettin'in mezarının da getirilmesini istedi.
İslami Edebiyat Vakfı Başkanı Ali Nar, yorum fırsatını kendi listesindekileri açıklamakla değerlendirerek, hükümete Nâzım Hikmet'in vatandaşlık konusuyla uğraşmak yerine, Ayasofya'nın tekrar cami yapılmasıyla ilgilenmesini önerdi.

Vakit 'fırsat bu fırsat' coştu
Vakit, haber aracılığıyla kendi fikirlerini de sundu ve yazarlarından Mustafa Miyasoğlu, eteğindeki taşları döktü. "Yaşamayan bir adamın vatandaşlığa kabulünün çok gülünç olduğunu" söyleyen Miyasoğlu, hükümeti lüzumsuz işlerle uğraşmakla suçladı. Nâzım Hikmet'in vatandaşlıktan çıkarılmasını, o dönemde Cumhuriyet gazetesinin Demokrat Parti yönetimine karşı yaptığı yayınlara bağlayan Miyasoğlu, Nâzım Hikmet'in "ihtilale teşebbüs iddiasıyla 12 yıl hapis yatması" konusunun tartışılması gereken asıl konu olduğunu iddia etti. "Bugün Nâzım Hikmet'çi geçinen adamlar, özellikle Cumhuriyet gazetesi, o günkü kafa yapısıyla Nazi faşistiydi, şimdi sosyal faşist oldular" diyen Miyasoğlu, "Nâzım Hikmet aslında Türkiye'deki Kemalist rejimin komünist olmaya zorladığı, komünist ihtilale adeta layık gördüğü, sonra da Rusya'ya kaçırdığı bir kişidir" ifadesini kullandı.

Kantarın topuzu bir kez kaçınca...
"Ermenilerden özür dilemek ne kadar lüzumsuz bir olaysa, Nâzım Hikmet'in de vatandaşlığının verilmesi o kadar lüzumsuzdur. Komünistlerin gönlünü alıp ne yapacaksınız?" diyen Miyasoğlu, hızını alamayıp kantarın topuzunu da kaçırdı. Nâzım'ın, Türkiye'nin Amerikan uşağı olduğunu söylediğini, bunun için Moskova tarafından korunduğunu ve KGB ajanıyla evlendirildiğini söyleyen Miyasoğlu, "esasen Nâzım Hikmet'in 'Sovyet Yalakalığı' onun şiirini, sanatını ve hayatını mahvetmiştir" sözleriyle, Sovyetler Birliği'nde sürgünde yaşamış ve ölmüş olan ünlü şaire hakaret etmekten geri kalmadı.

Gerici yayınlardaki yazılarıyla tanınan, bu kesimin "genç nesil" temsilcilerinden Selim Gürselgil de, Nâzım Hikmet'in Türkiye'ye komünist devrim olmadan dönmek istemediğini söyleyerek, "zaten kendi kendine gel desen gelecek biri değildi, kızıl bayrakla dönmek istiyordu" dedi.