"Fener" travması...

Ali Bulaç, katıldığı bir televizyon programında, Deniz Feneri davasının "muhafazakar kesim" içinde travmaya neden olduğunu söyledi. Ruşen Çakır da, dünkü köşe yazısında, davanın "İslami kesim"e faturasının çok ağır olacağını yazdı.

soL (HABER MERKEZİ) Almanya'daki Deniz Feneri e.V davasının dinci kesim üzerindeki etkileri tartışılmaya başlandı. Zaman gazetesi yazarlarından Ali Bulaç, dün Ruşen Çakır ve Mirgün Cabas'ın sunduğu Yazı İşleri programında, bu davanın Ergenekon davası kadar önemli olduğunu belirtti ve "muhafazakar kesim"de travmaya neden olduğunu söyledi. Almanya'daki dava sürecinin "İslami kesim" üzerindeki etkilerini köşe yazısında değerlendiren Ruşen Çakır da, bu kesimin, dava sonrasında çok ağır bir faturayla karşı karşıya kalacağını ileri sürdü.

"Muhafazakar kesim kararsız"
Dava sürecinin, "muhafazakar kesim"in yüzde 50'sinde kuşkuya neden olduğunu kaydeden Bulaç, "şu anda muhafazakar kesimin yarısı, 'bir siyaset işidir, hükümeti sıkıştırmak üzere ortaya atılmış iddiadır' diye düşünüyor. Hatta Yeni Şafak'tan bazı yazarlar bunu Alman hükümetinin Türkiye'nin iç siyasetinin mecrasını değiştirmek üzere bir manipülasyon olarak ortaya attığını iddia ettiler. Yüzde 50'lik bir kesim ise 'hayır, ciddi yolsuzluklar var. Biz bu konunun üzerinde yeniden düşünelim' diyorlar" dedi.

Konuşmasında, AKP iktidarının çok başarılı sayılmayacağını da ifade eden Bulaç, hükümetin üç noktada sorun yaşadığını belirtti ve bu sorunları hükümetin verdiği sözleri tutamaması, laiklik konusunda sıkışması ve Başbakan'ın adının davaya karışması olarak tanımladı.

"Büyü bozuldu"
Davanın etkilerini değerlendiren Ruşen Çakır, şimdiye kadar İslami hareketlerde yaşanan tüm yolsuzlukların "kol kırılır yen içinde kalır" mantığıyla geçiştirildiğini belirtti. Ancak, Deniz Feneri davasının farklı bir etki yarattığını ileri süren Çakır, "Almanya'daki Deniz Feneri davasıyla işler tersine döndü. İlk kez İslami kesimde 'neler oluyor?' sorusu bu kadar yoğun ve etkili bir şekilde soruluyor. Çünkü ticari bir faaliyet değil, dindarlar için hayati bir öneme sahip olan yardımseverlik söz konusu" dedi.

Türkiye'deki, Erdoğan ve Zapsu gibi isimlerin olayın içinde anılmasının önemli olduğunu belirten Çakır, bu isimlerin aklanması durumunda dahi artık telafi edilemeyecek hasarların oluştuğunu öne sürdü ve "bir şeylerin büyüsünün bozulduğu kesin" dedi.