'Tiyatrolar direndikçe daha çok sipariş yazı çıkar'

İstanbul Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatrolarına yönelik özelleştirme adımını gelen yoğun tepkiler üzerine geri çekmek durumunda kalan AKP, Radikal’e geri dönüş yapan Akif Beki’yi rahatsız etti. Beki'nin bugün sanatçıları hedef alan yazısına Şehir Tiyatrosu sanatçısı Aslı Öngören yanıt verdi.

Geçtiğimiz Nisan ayında Başbakan Erdoğan’ın “Şehir Tiyatroları'nı özelleştireceğim, ondan sonra istediğiniz gibi oynayın” diyerek hedef aldığı ve yönetimini belediye bürokratlarına teslim ettiği Şehir Tiyatroları'nın özelleştirilmemesi Radikal yazarı Akif Beki’yi rahatsız etti. Şehir Tiyatrolarına sahip çıkan sanatçıların sokağa dökülmesinden hayli rahatsız olan Beki, tiyatroların özelleştirilememesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdiği yazısında sanatçılara saldırmaktan da geri durmadı. Sanatçıların devletten gelecek para dolayısıyla “ölümü görüp sıtmaya razı olduğunu” ileri süren Beki, bu yüzden belediye bürokratlarının yönetimine razı olduklarını iddia etti.

Konuya ilişkin görüşünü aldığımız Şehir Tiyatrosu sanatçısı ve İstanbul Şehir Tiyatroları Sanatçıları Derneği üyesi Aslı Öngören, şu açıklamalarda bulundu:

"Akif Beki, Radikal’de 4/10/2012 tarihli “Ne Tiyatroymuş Ama” başlıklı bir yazı yazmış. Ödenekli Tiyatroların özelleştirilme projesine ne olduğunu soruyor. Yeni tiyatro sezonunda perdelerin sessiz sedasız açıldığından dem vuruyor, Şehir Tiyatrosu sanatçılarını yine memuriyetle, kabullenmişlikle suçluyor.

Akif Beki’nin ya gerçekten hiçbirşeyden haberi yok ya da gerçekler işine gelmiyor. Ama dikkatle okununca, kendi aramızda kurduğumuz komisyonlara varıncaya kadar tüm sürece dair ayrıntılı bilgisi olduğu anlaşılıyor yazısından. O halde amacı ne bu yazının?

Ödenekli tiyatrolar hala özelleştirilmediler diye, bu kurumların sanatçılarını suçlamak da neyin nesi? Kendisinin iddia ettiği biçimde Şehir Tiyatrosu sanatçıları değil, asıl Belediye kendi getirdiği yönetmelik müdahalesi ile yetinmiş görünüyor. Sanatçıların gerçek özerklik ve sanatsal özgürlük taleplerini umursamıyor. Tabiri caiz ise kulağının üzerine yatıyor. Eğer Belediye, anayasal temelleri ve dünya üzerinde pek çok örneği olan maddi desteğini sanatın ve sanatçının patronluğunu yapmak için koz olarak kullanıyorsa, ayıplanması gereken buna direnen sanatçılar değil, bu direnişi desteklemek yerine çarpıtan, görmezden gelen medya mensupları, sözümona aydınlar, göstermelik, neme lazımcı sözümona sanatçılar ve Belediye’nin ta kendisidir.

Akif Bey, perdelerin açılmasını yadırgamış! Herkes Şehir Tiyatrosu sanatçılarının, maaşlarını vergileriyle ödeyen halka karşı duydukları sanatsal sorumluluğu yerine getirmekten asla geri durmayacaklarını bilmelidir. Bu sanatçıların İstanbul seyircisiyle omuz omuza, tiyatronun gücünü sahnede göstermeye devam edeceklerinden kimse şüphe duymasın. Bilinmeli ki Şehir Tiyatrosu sanatçıları, bir yandan belediyenin dayattığı buyurgan yönetmelikle ve kendilerine karşı sistemli bir biçimde yürütülen karalama kampanyası ile mücadelelerini inatla sürdürürken, öte yandan mesleklerini icra etmeye ve eskiden olduğu gibi şimdi de başları dik ve onurlu hak ettikleri o cüzi maaşlarını almaya devam edecekler. Memuriyet lafı da sıktı artık. Bu devlet yıllar önce kendilerini bu formülle istihdam etti ve bu ülkede bir tiyatro kültürünün yerleşmesini hedefledi diye, Şehir Tiyatrosu sanatçıları suçlanamaz. Bu gün o sanatçıların, bu “memuriyet” tanımı, sanatçılara dayatılan bir sınır, bir varoluş haline getirilmesin diye direnmeleri bu yüzdendir. Kaldı ki, bütün bunlar sanata devlet desteğinin normalliğini ve gerekliliğini değiştirmez. Ben de soruyorum acaba Akif Bey Şehir Tiyatroları bütçesi bu Hükümet tarafından katma bütçeye dahil edilirken neredeydi? Kendisi Şehir Tiyatroları sanatçılarının o zaman, devlete göbekten bağlı olmamak, sanatsal özgürlük alanlarını kaybetmemek için yaptıkları ve medyadan doğru dürüst destek görmeyen o çığlıklarını da duymadı herhalde.

Sanırım Şehir Tiyatrosu sanatçılarının onurlu direnişinin sürmesi birilerinin işine gelmedikçe sipariş alan ya da durumdan vazife çıkartan pek çok yazı daha yazılacak! Ama bu tip ahkam kesicilerin asıl dertlerinin tiyatronun özgürlüğü olmadığı açık. Bu kurumun değerli sanatçılarına hakaret ederek, kendilerinin itibar sahibi olacağını düşünenler var. Eh, Sayın Başbakan açtı kapıyı bir kez, durdurabilene aşk olsun!

Defalarca dillendirdik, bu ödenekli kurumlar, bu ülkede özel tiyatroların da teminatıdır. Ama öyle görünüyor ki niyet bunları anlamak ve anlatmak değil. Asıl niyet, İştisan (Şehir Tiyatrosu Sanatçıları Derneği) önderliğinde sadece şu son üç-dürt ayda yapılanları, binlerce kişinin destek verdiği basın açıklamalarını, geniş kitlelerin desteğini alan, bir rekor ve benzersiz bir direniş olan “Sanat Maratonu”nu, geniş katılımla örgütlenen Tiyatro Platformu’nu, Bursa’da gerçekleşen “Devlet- Tiyatro ilişkisi” başlıklı çalıştayı, daha birkaç gün önce yapılan “Rağmen Açılış” başlıklı eylem ve basın açıklamasını, seyircisiyle bütünleşmiş Şehir Tiyatrosu sanatçılarının inatla sürdürdüğü mücadeleyi kısacası yapılan ve yapılacak olan her türlü eylem ve girişimi karalamak, yok saymaktır.

Ben köşe yazarlarımızın, Şehir Tiyatrosu sanatçıları gibi haklı tavrını, onurlu bir biçimde ortaya koyabilenlere değil, o sanatçılara kulak vermek şöyle dursun, sindirmeye çalışan, ortalığı sürekli bulandıran anlayışa ve bu ülkede nasıl tiyatro (sanat) yapılacağını belirlemeye yeltenen siyasi erke soru sorabilmesini umuyorum. Zira medyanın da göbek bağlarından arınmış, özgür ve özerk bir yapıya kavuşabilmesi koşulu, biz sanatçıların da destek vermesi gereken onurlu ve ciddi bir mücadeleye muhtaç!"

ASLI ÖNGÖREN
Şehir Tiyatrosu sanatçısı
İŞTİSAN üyesi

(soL -Haber Merkezi)