SÖYLEŞİ I İsmail Sezen’in Theremin Konçertosu'nun dünya prömiyeri bugün İzmir'de

İzmir bugün İsmail Sezen’in Theremin ve Orkestra İçin Süit başlıklı eserinin dünya prömiyerine ev sahipliği yapacak. Hikmet Şimşek Sanat Merkezi’nde gerçekleşecek konserde İsmail Sezen’in Theremin ve Orkestra İçin Süit başlıklı eserini Hollandalı Thereminist Thorwald Jorgensen seslendirecek. Theremin Konçertosu’nun bestecisi İsmail Sezen ile bu esrarengiz müzik aleti ve elektronik müzik üzerine…

Söyleşi: Beril Azizoğlu

Ellerin salınımıyla boşlukta oluşan ve tıpkı bir soprano veya keman gibi ses çıkaran bu şey de ne? Bir illüzyon mu?

Tuşları, telleri ya da borusu olmayan bir müzik aleti ile beste yapmak…

İzmir, bu akşam İsmail Sezen’in Theremin ve Orkestra İçin Süit başlıklı eserinin dünya prömiyerine ev sahipliği yapacak. KODA Karşıyaka Belediyesi Oda Orkestrası, Hikmet Şimşek Sanat Merkezi’nde saat 20.00'de başlayacak konserde İsmail Sezen’in Theremin ve Orkestra İçin Süit başlıklı eserini Hollandalı thereminist Thorwald Jorgensen seslendirecek. Theremin Konçertosu’nun bestecisi İsmail Sezen ile bu esrarengiz müzik aleti ve elektronik müzik üzerine sohbet ettik.

Materyalist perspektifte madde, zaman ve uzay içinde vardır. Enerji bir maddedir ve hareket maddenin oluş biçimidir. Metafiziksel anlamda mekanik bir hareket değildir bu. Havada hiçbir yere dokunmadan  hareket eden iki elin arasındaki gözümüzle göremediğimiz ama işitince duygularımıza dokunan bu müziğin gerçeği nedir?

Ses dalgası ve titreşimler,  görüş alanımızın dışında, gözlemlenebilir ve  ölçülebilir bir madde değilmiş gibi. Aslında günlük hayatımızın içinde televizyon ve radyo örneği var. Sadece sonucu gördüğümüz, üretim ve oluş sürecini gözlemleyemediğimiz... Radyo dalgaları insanlar tarafından görülmez ve dokunulamaz. Televizyon da verici antenler vasıtasıyla elektrik sinyallerine dönüştürülen görüntü ve sesleri, tekrar elektrik sinyallerinden görüntü ve sese dönüştüren elektronik bir cihazdır. Burada da bilimin sınırları içinde gerçekleşen fiziksel bir eylem sonucu, bu müzik ortaya çıkıyor. Theremin,  iki anten üzerinde meydana gelen elektromanyetik alanın iki elle kontrol edilerek elektronik bir ses elde edildiği bir alet. Titreşim yayan bu iki antenin yaydığı titreşimler bir amfiyle yükseltilerek ses çıkışı sağlanıyor. Elektromanyetik alanda gezdirilen bir elin hareketleri sesin şiddetini, diğeri ise frekansını ayarlayarak ses perdesi düzenleniyor. Çarpıcı olan bu sese  dönüşüm olayının gözümüzün önünde olması.

Thereministi seyrederken “havada neyle oynuyor bu insan” veya “hiçbir şeye dokunmadan oynanan bir oyun mu bu” diye sormaktan kendimizi alamıyoruz.

Geleneksel ses üretim alışkanlığından farklı bir durum bu tabii. Bir madde başka bir maddeye baskı uygulayarak çıkmıyor ses. Theremin elektriği ses dalgasına dönüştürerek başka bir gerçeklik yaratıyor. Hem ses dalgalarıyla “oynuyor” hem de geleneksel anlamdaki algımızla oynuyor. (Gülüyoruz.)

Tamamen bir mühendislik harikası olan Theremin’in mucidi Leon Theremin, bu müzik aletini, "Theremin şarkı söyleyen bir alettir. İnsan melodiyi kendi iç sesiyle söyler" şeklinde betimlemiş. Theremin’i  orkestra çalgılarından farklı tutan nedir ? Mucidinin dediği gibi şarkı söyleyen bir alet olması mı?

Theremini orkestra çalgılarından farklı tutan en önemli özellik akademik düzeyde bir eğitiminin olmamasıdır. Orkestrasyon kitaplarında bile hakkında bilgi bulunmuyor. Örneğin keman dendiğinde hem tarihsel, hem teknik hem de repertuar bağlamında derinlemesine bir bilgiye ulaşırken thereminde literatürün yok denecek kadar az olması, özneyi icracı yapıyor.

Bu tip nadir çalgılar için durum tersinden işliyor, çoğunlukla. Çalgıya gönül veren solistlerin, bestecileri bulmasıyla veya teşvik etmesiyle yeni eserler ortaya çıkıyor.

Bu konserde seslendirilecek olan eserinizin öyküsü de mi böyle oldu, bu ters kurguyla?

Evet, 2018 Mart ayında gerçekleşen bir konser programında Thorwald Jorgensen ile tanıştık. Kendisi beni theremin için bir eser yazmaya teşvik etti.

Thereministi izlerken zamanda bir sıçrama yaşadım. Müziğin 6. ve 7. yüzyıldaki varoluşuna, çoksesli müziğin temelini oluşturan Gregoryan Ezgiler’e götürdü Thereministlerin el kol hareketleri beni… Müziğin ilk çağlardaki, dinsel öğeler taşıdığı Gregoryan Ezgiler olarak adlandırılan tek sesli, eşliksiz sadece erkek sesiyle icra edilen ve belli bir ritmik yapısı olmayan zamanlarında koro, koro şefinin el ve kol hareketleriyle seslerini yükseltip  alçaltırmış. Hatta şefin el ve kol hareketlerini taklit eden şekillere benzetilen nömatik olarak adlandırılan yazı sistemi 9. ve 10. yüzyılda can bulmuş, biliyorsunuz. Böylece aynı sesi veren notalar aynı düzlemde yazılıyor, koro şefinin elini kaldırmasıyla bir üst sesi veren nota, bir üst seviyeye yazılıyormuş. Theremin hem teksesli olması açısından hem de o çağlardaki el kol hareketleriyle notalandırma açısından bu metafora götürdü beni. İçinde insan sesi ve enstrüman olan bir kutu, thereminist de şef gibi…

Monofonik bir çalgı o halde değil mi? Elektronik müziğin ilk icatlarından olan bu çalgı iki anteni olan kutu görünümüyle ve çalma tekniğinin ilginçliğiyle ve tınısıyla hâlâ eşsizliğini koruyan önemli bir müzik aleti. Çalgının kendine özgü nitelikleri nelerdir?

Evet monofonik. Thereminin ses dalgaları ve ses rengi olanakları fazlasıyla geniş ancak bunun yanında ani değişen ses perdeleri ve bazı hızlı pasajlarda zayıflıkları mevcut. Theremin başka yardımcı müzik ekipmanları olmaksızın aynı anda birden fazla ses çıkaramayan bir alet.

Tüm artıları ve eksileri bir arada düşünüldüğünde thereminin eser yazarken iki şekilde kullanılabileceği ortaya çıkıyor. Çıkarabildiği ilginç seslerden faydalanarak efektler ağırlıklı bir kullanım tercihi veya belirgin ezgilerden oluşmuş müzikal çizgiler yazarak yapılan bir tercih.

Siz hangi tercihte bulundunuz eserinizi yazarken?

Ben bu eserde ikinci tercihi ağırlıklı kullandım. Zaten eserin yazılma aşamasında Thorwald Jorgensen de beni sizin de demin belirttiğiniz gibi, theremini şarkı söyleyen bir alet ya da şarkıcı gibi düşünerek eseri yazmaya yönlendirdi.

Peki notasyonu farklı mı?

Hem geleneksel hem de grafiksel bir notasyon kullanılabiliyor. Ben bu eserde geleneksel notasyonu kullandım ama şüphesiz enstrümanın teknik olanaklarını gözeterek partisyonu oluşturdum. Theremine; belirgin, güzel ve  melodik hatların yakıştığına inanıyorum. Kimi zaman iyi bir soprano, kimi zaman iyi bir flütist, kimi zaman da iyi bir çellist olabiliyor theremin.

Müzisyenin bu niteliklerle uyumu müziğin dokusunu etkileyebilir mi? Bestenizin yorumlanmasında bu uyum sizi korkutuyor mu?

Thorwald Jorgensen ile bu eser için etkileyici bir çalışma yürüttük. O nedenle yorumundan memnunum. Önerileri ile yol aldığım oldu, hatta bazen yazdığım bir pasajın theremin için seslendirme riski taşıdığı yönündeki uyarılarını dikkate aldım.  Benim ne hayal ettiğimi anladığında ise, yazdığım bazı notaları uzatabileceğimi ya da bir oktav inceden ya da kalından çalabileceğini söyledi.

Eserin ruhundan da bahsedelim biraz. Teması nedir eserinizin?

Bir metafor olarak ıssız bir adayı ve orada yalnız başına kalmış bir adamın bir gününü başlıklar halinde anlatmaya çalıştım. Süit formunda yazdığım bu eseri dört bölüme ayırdım ancak bu bölümlerden üçü kendi içinde alt iki bölüme daha ayrılıyor.

Bölüm başlıkları: Gün doğumu ve yalnızlık, Tünel ve ışıklar, Sirenlerin Şarkısı, Dalgalar ve gün batımı.

Theremin’in müzikal hayatınızdaki alanı nedir? Bu alan genişleyecek mi? Çalışmalarınızın Türkiye’de karşılık bulacağına inanıyor musunuz?

Theremin için eser yazmak benim için de sürprizdi. Az önce anlattığım gibi bir konserde Jorgensen ile tanışmam ve onun teklifiyle gerçekleşti. Kendisiyle bu anlamda  bağlarımızı kuvvetlendirmek istiyoruz. Bu çalgıyı sevdim ve beste yaparken de çok keyif aldım. Bu enstrüman üzerinde çalışmaya devam etmek istiyorum. Türkiye’de de karşılık bulacağına inanıyorum. Çalmak isteyenler için de maddi olarak elde etmekte zorlanacağı bir enstrüman değil.

Bu derece az bilinen ve kullanılan bir enstrüman için yazılan bu eser müzik tarihi açısından da önemli. Fazıl Say, 2012 yılında “Mezopotamya Senfonisi” isimli eserinin dünya prömiyerini seslendirirken theremini renk amaçlı kullanması dışında bu enstrümanı solist olarak kullanan başka bir besteci bilmiyoruz ülkemizde. Bu açıdan da önemli olacak bu konser. Merakla bekliyoruz biz de  ve tebrik ediyoruz şimdiden. Teşekkür ederiz.


İSMAİL SEZEN KİMDİR?

1971 doğumlu Türk besteci. Ankara Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Kompozisyon ve Orkestra Şefliği Bölümünden 2000 yılında mezun olmuştur. Prof. Muammer Sun’un öğrencisidir. British Council’in Genç Besteciler Yarışmasında, “Gökkuşağından Renkler” bestesiyle 3’üncülük ve 9. Nejat F. Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması 2’nciliği,  almış olduğu ödüllerinden bazılarıdır. Beste çalışmaları arasında; soprano ve piyano için klasik eserlerin yanında, Anadolu ezgileriyle harmanlanmış müziklere de yer vermektedir. Orkestra eserleri, tiyatro ve film müziği ile modern dans müziği çalışmaları bulunan besteci, çeşitli müzik kitaplarının editörlüğünü de yapmaktadır.  Dünya prömiyerini 10 Aralık 2018’de İzmir’de gerçekleştirilecek olan Theremin Konçertosu ile repertuarını zenginleştiren, Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda yöneticik kademelerinde de çalışan Sezen, halen teori, solfej ve kompozisyon hocalığına devam etmektedir.


THEREMİN’İN İCADI

Marx ve Engels’e göre “Sanatlar kendilerini tarihsel süreçlerdeki toplumsal gereksinime göre oluştururlar. Varlıklarını toplumsal gereksinimden ve istekten (talepten) kaynaklandırırlar. Sanat, toplumsal yaşamın ve emeğin dışında tekil olarak gelişemez ve düşünülemez”.

Sanatın, hem doğası gereği boyun eğmeyerek hem de toplumsal-ekonomik olaylardan etkilenerek, skolastik düşüncenin hakimiyetinden çıkmaya başlaması hiç şüphesiz; aklın, düşüncenin önüne geçtiği, deneylerin yapıldığı, kanıtların sunulduğu pozitif bilimler ve keşiflerle olmuştur. Tarihte rönesans, insanı ön plana çıkarırken, aydınlanma ile ona bir aklı olduğunu da hatırlatır ve Kant’ın ‘’aklını kullanma cesaretini göstermek’’  diye tanımladığı aydınlanma ile insan yaşamını etkileyecek pek çok keşifler yapılacaktır. Günümüzde,  thereminin en çok kullanıldığı alan olan sinematografi için bu keşifler; 16. yüzyılda da Leonardo da Vinci’nin karanlık kutuyu bulmasından, karanlık kutuya takılan merceğe; ışığın gümüş tuzlarına etkisinden fotoğrafa; ağkat izleniminden, görüntünün çözümlenmesinden, büyülü fenere; kinetograftan selüloit kuşağa ve kineteskoptan, sinematografiye uzanan bir yol izleyerek 19. yüzyılın sonunda vücut bulmuştur. 1877’de Thomas Edison tarafından, seslerin kaydedilmesini ve tekrar edilmesini sağlayan ve plakçaların ilk hali olan fonografi icat edilmiştir. İlk elektronik enstrüman olarak kabul edilen “Telharomiyum” ise 1906 yılında Thaddeus Cahill tarafından bulunmuştur. 1920 yılına gelindiğinde Leon Theremin tarafından “Theremin” icat edilir. 1928'de Maurice Martenot tarafından “Ondes Martenot” geliştirilmiştir. Lee DeForest 1906'daki “Audion (vakum tüpü)” ve 1915'de amplifikatör ve sentezleyicinin önemli bir parçası olan “Elektronik Osilatör”ü bulmuştur. Manyetik Bant ise ilk olarak 1928’de bulunmuş ancak Alman AEG şirketi tarafından geliştirilerek 1935’te ilk “Bant Kayıt Cihazı” olarak piyasaya sürülmüştür. Sentezleyiciler ve bant kaydı Musique Concréte’in ortaya çıkmasında ve elektronik müzikte önemli bir etkiye sahip olmuştur. Daha sonra RCA ve Moog Music şirketleri 1950 ve 1960’larda elektronik müzikte farklı tınılar üretebilmek için yeni cihazlar geliştirmişlerdir.

Yirminci yüzyılın ilk on yılında, radyo mühendisleri radyo vakum tüpleriyle deney yaparken, tesadüfen, darbe frekansı ilkeleri veya heterodin üreten osilatörler keşfedildi. Başlangıçta bildiğimiz bir radyo frekans amplifikatörü (ses yükselten) kullanılır ve sonra sinyal bir karıştırıcıda ara frekansa düşürülerek bir veya daha fazla sabit frekanslı ara frekans amplifikatörlerinden geçirilir. Alıcının demodülatör (çözücü) kısmı bildiğimiz detektör gibi olmayıp burada taşıyıcı dalga frekans ile ikinci bir frekans ile karıştırılması yapılmak itibariyle yalnız ses frekansları kısmı seçilir. Etkinin müzikal potansiyeli Maurice Martenot, Nikolay Obukhov, Armand Givelet, Leoun (veya Lev) Sergeivitch Termen’in olduğu birkaç mühendis ve tasarımcı ile Sovyet viyolonistler ve elektronik mühendisleri tarafından not edilir. Heterodyning etkisinden faydalanmakta bir problem doğar ve vakum tüplerinin yakınındaki vücudun direnci, frekansta değişmelere sebep olur. Leon Theremin bunun bir problem olmaktan ziyade vücut direncinin aletin kontrol mekanizması olarak kullanılabileceğini düşünür. Elektromanyetik dalgaların fiziki hareketlerle kontrol edilmesi ile sanatçıyı klavyeden özgürleştirir ve entonasyonu ayarlar.


LEON THEREMİN KİMDİR?

Leon Theremin, 1896-1993 yılları arasında yaşamış, Saint Petersburg (Leningrad) doğumlu Sovyet bir mucittir. En çok “theremin” adı verilen icadıyla tanınır. Theremin ilk elektronik müzik aletlerinden biridir. Theremin, St Petersburg Üniversitesi’nde fizik okur, Müzik Enstitüsünde de müzik teorisi ve viyolonsel derslerini takip ederken 1919’da Fizik ve Teknik Enstitüsü’nde titreşim üzerine araştırmalar yürütmesi için Teknik Laboratuar’ın başına getirilir ve icadını da burada yapar.

Bu arada Ekim Devrimi gerçekleşmiştir. Theremin icadını Lenin’e sunmuş ve Lenin aleti çalabilmek için ders almakla kalmamış, Sovyetler Birliği’ne dağıtılsın diye 600 tane de sipariş vermiştir. Daha sonra, yine Lenin’in desteğiyle Theremin için, son Sovyet teknolojisinin tanıtımı amacıyla bir Avrupa turu bile yapılmıştır. Bu çalgının Amerika’ya ulaşması ve patentinin alınması ise 1929 yılını bulmuştur.  


Kaynaklar:

Adnan Acar, Marksçı Estetik Toplumsal Gerçekçilik, Doruk Yayınları

E.Ü. Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Dergisi – DergiPark dergipark.gov.tr/download/article-file/149849

Composing for Theremin by Thorwald Jorgensen