Sinemacılar Bakanlığın kanun taslağına karşı

Sinemacılar, Kültür Bakanlığı'nın sinema alanını düzenlemeye yönelik olarak hazırladığı "Telif Hakları Genel Müdürlüğü" ve "Sinema Merkezi Başkanlığı" yasa tasarısı taslaklarına karşı görüş bildirdi.

Bakanlığın devlet memurlarından oluşan, tepeden inme bir kurum oluşturmaya çalıştığını ileri süren sinemacılar, ilgili taslak hakkında bir değerlendirme yaparak bir süre önce imzaya açmıştı.

Geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Zeki Ökten’in de aralarında olduğu yönetmenler Yavuz Özkan, Şerif Gören, Handan İpekçi, Kazım Öz, Ömer Uğur, Aydın Sayman, Yusuf Kurçenli, oyuncular Tarık Akan, İlyas Salman, Erkan Can, Süleyman Turan ve Volga Sorgu, yönetmen yardımcıları, görüntü yönetmenleri, sanat yönetmenleri, yapımcılar, kısa filmciler, belgeselciler, animatörler, çizgi filmciler, senaristler, kamera asistanları, sinema yazarları ve ressamlardan oluşan yüzlerce kişi metne destek verdi.

Değerlendirme metninde, Türkiye’de sinema sanatının temel sorunlarının çözülmesi kaygısıyla yola çıkan sinemacıların idari ve mali bakımdan sivil bir kurumun oluşturulması için bakanlık bürokratları ve üniversitelerle bir araya gelerek bir yasa taslağı hazırlamış oldukları, bu çalışmaların yaklaşık 40 yıl öncesine dayandığı buna karşılık olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın geçmişteki bütün çalışmaları bir yana bırakıp 28 Ekim 2009'da "Türkiye Sinema Merkezi Başkanlığı" adıyla eklektik bir yasa taslağı hazırlayarak sinemacılara dayattığı ifade ediliyor.

Metinde, Türkiye’de uzun yıllar boyu sansür yasaları ile kısıtlanan sinemacıların eğlencelik ve popüler filmler üreterek kendi yağıyla kavrulmak zorunda bırakıldığı, 12 Eylül’de sinemacıların sendika ve sivil toplum örgütlerinin kapatılması ile başlayan örgütsüzlüğün son yıllarda TV kanallarının sektöre hâkim kıldığı ağır ve düzensiz çalışma koşulları ile pekiştiği belirtiliyor.

1980'li yılların ortalarında görüntünün dijitalleşmesi ile birlikte sinemanın üretim tarzının değişime uğradığı, tüm dünyada sinemacıların kendi devletlerinden koruma yasaları ve destek fonlarının kurulmasını istediği, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki "Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü"nün de bu yüzden kurulduğu belirtilen metinde, sinemaya Bakanlık bünyesinden maddi destek sağlanmasının zaten örgütsüz olan sinemacıları devlete karşı daha da ürkek kıldığına işaret ediliyor.

Son yıllarda Avrupa Birliği’nin (AB) zorlaması ile Bakanlığın bünyesindeki Genel Müdürlüğü "Telif Hakları Genel Müdürlüğü" ve "Sinema Merkezi Başkanlığı" diye birbirinden ayırarak devlet güdümünde iki ayrı kurum kurmayı düşündüğü belirtilen metinde, bu doğrultuda hazırlanan iki ayrı yasa taslağının sektördeki kurumların onayına sunulduğu, ancak kurumların serbestçe taslakları değerlendirmesine bile olanak tanınmadığı vurgulanıyor.

Bakanlığın ilgili yasa taslaklarında, sektörde artık ölümlere yol açar hale gelen ve güvencesiz çalışma koşullarına hiç değinilmediğinin altını çizen sinemacılar, yaptıkları değerlendirmede şu itirazlara yer veriyor:

1. Gönderilen ilk taslakta, "...merkezin başkanını bakan atar" ve madde 5/2'de "Başkan Başkanlığı mevzuat hükümlerine, hükümet programına ve bakanlar kurulunca belirlenen stratejilere uygun olarak yönetip değerlendirir" denmiştir. Bu taslağın zihniyetinde, günlük siyasete güdümlü bir sinema merkezinin varlığı açıktır.

2. Taslakta sinema filmlerinin üretimine yönelik, çalışanların hakları ve çalışma koşullarına ilişkin bir sistemden hiç bahsedilmemiştir. Sinema İş Yasası ile ilgili çalışmaların ivedilikle başlaması gerekmektedir.

3. Türkiye sinemasının, özel ve kamusal fonların oluşturulmasını yönetecek bir finans örgütüne (sinema bankası), sayısal verilerin doğru olarak toplanması için bir gözlemevine (observatoire) ihtiyacı vardır. İlerleme Raporu'nda, "...mali saydamlığı artırmaya yönelik önlemler ertelenmiş hatta geriye gitmiştir", saptaması varken Taslaklar'da bakanlıkların fonlar üzerindeki etkisini giderecek hiçbir madde bulunmamaktadır.

4. Yabancıların ülkemizde film çekme koşulları yeniden düzenlenmeli, yasalarda gerekli değişiklikler yapılarak, Türkiye vatandaşı çalıştırma ve sendikalı olma zorunluluğu kotalarının da konulması gereklidir.

5. Meslek birliklerinin birleştirilmesi hususu Bakanlık bürokratlarının öznel yorumudur ve Batı ülkelerindeki ve Avrupa Birliği'ndeki teamüllere aykırıdır. Bu yüzden kurulmuş ve kurulacak olan kurumların korunması ve desteklenmesinin gerekliliği, demokratik bir zorunluluktur.

6. Taslaklar sürekli "Sinema" alanını dikkate almakta, oysa hem sinema alanında çalışanları, hem de bu alandan çok daha büyük ekonomik döngünün oluştuğu televizyon sektöründeki sorunları gözardı etmektedir.

7. Sinema alanının Bakanlık etkisinden çıkarılması zorunludur. Yasanın bu şekilde kabulü diğer kültür sanat alanları için de cesaret verici kötü bir örnek olacaktır.

8. Ülkemizde, sanat eserini açıklamanın temel mantığı, yaklaşık 50 yıldır Avrupa merkezli "sanat eseri" tanımıdır. Oysa bu taslak ile tanım ABD merkezli "ticari meta" tanımına kaymıştır. Taslak, bu haliyle, Türkiye Sinema Merkezi kurumunun işleyişinde devletin ağırlığını arttırarak, "ticari meta" tanımı ile dahi çelişkili hale gelmiştir. Bu durum sinemanın bir sanat olarak varoluşunu tehlikeye sokacaktır.
(soL - Haber Merkezi)