Mamaklılar da film çeker: Zülfikar ve hikayesi

Mamak'ta halkla birlikte çekilen "Zülfikar: Bir Mamak hikayesi" filminin yönetmeni Fırat Konuşlu, emekçileri ve yoksulların kendi "Cannes" festivalini üretmesi gerektiğini düşünüyor.

Görüşme: Pınar Kahya

Birkaç gündür sosyal medyada Mamak halkının yapımcısı olduğu bir filmin fragmanı dolaşıyor. “ZÜLFİKAR: BİR MAMAK HİKAYESİ”, Mamak-Şahintepe Şirintepe sakinlerinin oyuncu, senarist, teknik ekip ve yapımcı olarak yer aldığı orta metraj bir film. Ağustos ayı başında çekimlerine başlanan filmin genç yönetmeni Fırat Konuşlu ile Zülfikar ve alternatif sinema üzerine söyleştik.

Filmin en öne çıkan tarafı yapımcılığını Mamak halkının üstlenmesi. Mamak’ta yaşayan insanların hikayesini, onları filmin tüm sürecine dahil ederek çekme fikri nasıl ortaya çıktı?
Hem konu seçiminde hem de filmin yapılış biçiminde farklı boyutlar olmakla birlikte, Zülfikar teorik olarak üzerine düşündüğüm meseleleri, pratiğe dökme ihtiyacının bir sonucu diyebilirim. Sinemayla, Ankara’ya geldiğimden bu yana, yani yaklaşık 10-11 senedir ilgileniyorum. Sinemayla haşır neşir olduğum bu süre zarfında ODTÜ’de Medya Kültürel Çalışmalar Programı’nda, Türkiye’de dizi sektöründeki çalışma koşulları üzerine bir tez hazırladım. Bu tezden hareketle de Türkiye ve dünyadaki sinema sektöründe, kapitalist emek sürecinin genel yapısından kaynaklı olarak kol ve kafa emeğinin ayrıldığını, dahası aralarında net bir tahakküm ilişkisinin kurulduğunu gözlemledim. Yani bir yanda filmi tasarlayanlar vardı, diğer yanda da onların altında - sanat sektöründe çalışıyor olmalarına rağmen- filmin teknik getir götürünü yapan insanlar. Tez süreci boyunca, böylesi bir ayrışmanın insanlarda ne ölçüde tahribata yol açtığını ve ne ölçüde bir yabancılaşmaya yol açtığını gözlemleme fırsatı buldum. Alternatif bir sinema ve ya sinemada alternatif bir emek sürecinin örgütlenebileceğine dair fikirler kafamda oluşmaya başladı. Nihayetinde, tasarım kısmındaki insanların teknik işlere, teknik getir götürcülerin tasarım kısmına dahil oldukları- yönetmeniz diye çantamızı başkasına taşıtmıyoruz gibi karikatürize edebileceğimiz-, insanların olabildiğince filmin tümüne müdahil oldukları ve tüm film sürecinin birlikte örüldüğü bir film deneyimi, filmimizin teorik çıkış noktasıdır.

Daha pratik, güncel açıdan ise, mevcut teknolojik imkanların, film yapım sürecini kitlelere ulaşır kılmasını söyleyebiliriz (cep telefonu kameraları, dijital kameralar vs.). Kendi ideolojik konumlanışımdan yola çıkarak sesini duyuramayan, umursanmayan, kendi kendilerini temsil etme olanakları ellerinden alınmış insanların da hikayelerinin anlatılması gerektiği fikriyle bu teknolojik imkanlardan faydalanarak bir film çekmeye karar verdim. “Bunu ne kadar yapabilirsin?” sorusu ayrı bir tartışma konusu elbette ama benim gözümde bunun gerçekleşebilmesi için gerekli olan iletişimi, ilişkiyi sinemayla kurabilmek önemli. Ürünün kendisi farklı kültürel yapılardan ya da farklı sınıf konumlarından gelen insanların karşılaşma çabası bir nevi.

Kent yoksullarının, emekçi halkın sözünü söyleyebildiği ve sinemanın salonlara ya da festivallere hapsolmadığı bir sinema fazla romantik değil mi?
Zülfikar gibi filmler çeken bir yönetmen olarak kariyerime devam edebilirim ya da farazi olacak ama bu film mahallede değil Cannes’da gösterilebilir. Romantik olmaktan öte diğer türlüsünü tutarlı bulmamak gibi bir derdim var. Bir taraftan Cannes’da böyle bir hikaye anlatılıyor- ne güzel- ancak başka bir taraftan da film muhataplarına ulaşmıyor. Aslında en uç noktada söyleyebileceğim, bizim kendi Cannes’ımızı kurmamız gerekiyor. Elbette bunlar bir anda olacak şeyler değil ama kendi sinemamızı kurmak ve gösterim araçlarımıza sahip olmak için mücadele etmemiz gerekiyor. Kişisel bir kariyer için böyle bir hikaye anlatmak bana tutarlı gelmiyor.

'FİLMİN ASIL UNSURU MAHALLELİ OLDU'

“Bir Mamak Hikayesi” fikri nasıl ortaya çıktı?
Filmin başrol oyuncusu -Ferhat Kaygusuz- ile daha önceki bir-iki projeden tanışıyorduk, bakış açılarımız birçok noktada benzerdir ve kendisi zaten filmi çektiğimiz mahallede ikamet ediyor. Onunla başka bir film projesini görüşmek üzere buluşmuştuk ancak Ferhat Abi mahallenin de işin içerisinde olduğu, kendi hayatından da otobiyografik esinler taşıyan bir film fikriyle geldi. Teoride bir süredir kurguladığım fikirleri pratiğe tam da böyle bir hikaye üzerinden dökebileceğimi düşündüm. En nihayetinde, kafamızda bir hikayeyle çekimlere başladık. Hikayemizi, bir şekilde toplumun dışına düşmüş, işsiz, hayatını horoz dövüşü gibi anlık işlerle idare etmeye çalışan, kimi kimsesi olmayan bir adamın üzerine kurduk. Çekimlere başladığımızda Mamak’ın sunduğu resim bir kentsel dönüşüm hikayesi aşıladı ve filmin merkezine bunu koymamız gerektiğini düşündük.

Mahalleli nasıl karşıladı fikirlerinizi, filme dahil olmaya nasıl ikna oldular?
“Biz sizin hikayenizi anlatacağız” diye gitmedik mahalleliye, önce yaşadıkları yerde film çekilmesi fikri ilginç geldi, sonra da hikayeyi beğendiler. Tabi daha çok filmin başrol oyuncusu Ferhat Kaygusuz’un mahalleyle kurduğu organik ilişkiler münasebetiyle film ilgiyle karşılandı ve dahil oldular. O dakikadan sonra da filmin ana unsuru-asıl yaratıcıları ki bana kalırsa benden daha çok, mahalleli olmaya başladı. Çünkü tek başıma yapamayacağım, ulaşamayacağım şeyleri mahalleli sağladı. Bizim için davuluyla, zurnasıyla, gecekondunun bahçesiyle, oynayacak, el çırpacak insanlarıyla, diyaloglarıyla bir düğün kurdular. Bu insanlar, yoldan geçerken topladığımız, tanıdığın tanıdığı olarak filme dahil olan insanlardı. Onların sayesinde kafamızda hiç olmayan sahneler canlandı, hikayeye başka boyutlar kattık ve değiştirdik. Örneğin, hikayemizin gündeminde askere gönderme merasimi yoktu, merasimi yalnızca bir arka plan olarak kullanacaktık ancak askere gidecek kişiyi canlandıran oyuncunun çok hoş, samimi performansı, bize başka bir toplumsal boyut ekleme fırsatı sundu.

'DUYARLILIK ARADAKİ MESAFEYİ KISALTMAZ'

Film için destek aldınız mı, maddi olanaklarız nelerdi?
Hiçbir yerden destek almadık. Benim bir emektar kameram var, onu ve LED ışıldakları kullandık. Elektrik çekebildiğimiz yerde ampule geçebildik ki bunların dışında ekipmanımız da yok. Hatta mikrofonun tutulduğu boom sopasını badanacı ustaların uzayan sopalarından ben yaptım. Ağustos başı filmi çekmeye karar verdik, bundan üç hafta önce de çekimlere başladık, her hafta bir sahne çekiyoruz ve hala devam ediyoruz, henüz yarıladık. Fragmanı internete koymamızdaki amaç aslında biraz da mahalleli ile olan sıkıntılarımızı aşmak, maddi bir destekten ziyade haberdar olmalarını istiyoruz.

Günümüzde emekçilere, kent yoksullarına dönük ilgi “duyarlılık ” ekseninde seyrediyor sanki, siz filminizi duyarlılık yaratmak adına mı çektiniz, filminizi kimler izleyecek?
Bu film duyarlılıktan öte bir film bana kalırsa. Duyarlılık aradaki mesafeyi kısaltacak bir şey değil, aksine birçok örnekte gösteriye dönüşebiliyor. Film yapım sürecini kendi sınıfsal konumumu da anlayacağım bir sınıfsal karşılaşma alanı olarak görüyorum. Bu nedenle, politik bir sinema hattı ortaya çıkmalı diye düşünüyorum. Aradaki mesafeyi kapatma derdinin ürünü olarak daha önce “Yolunda A.Ş.” yapıldı örneğin. Kent yoksulları ile sinemayla ilişkilenmek bir siyasal projenin yan ürünü olarak değerlendirilmeli.

Filmin ismi Zülfikar, Alevilikle bağlantısı nedir?
Filmin ismini önce “YıkılMamak” olarak düşündük daha sonra Zülfikar’da karar kıldı. Zülfikar başkarakterimizin ismi olmakla birlikte sembolik de anlamı var. Öncelikle, Zülfikar kılıcının iki uçlu olması bir nevi sınırdalık, ne yapacağını bilememe hali var filmde. Karakterimiz bir yandan sisteme entegre olmaya çalışıyor çalışmak, asgari ücretli işçi olmak istiyor ama çeşitli nedenlerle olamıyor. Diğer taraftan, kardeşi gibi sevdiği bir çocuğa güzel bir gelecek kurmak istiyor, sevdiği kadını sıkıntılarından kurtarmak istiyor ve illegal yollara başvurarak kurmak istediği bağları daha da koparıyor.

Elbette Zülfikar’ın Aleviliği çağrıştıran bir anlamı da var. Şahintepe Şirintepe civarı daha çok Alevilerin yaşadığı bir mahalle. Normalde böyle bir şeye gereksinim duymazdım ama şu anda Türkiye’de Sunni İslam’ın kendini dayatmasına ve örneğin Mamak’ta bir çok prptestoya neden olan Cami-Cemevi projelerine karşı, filmimize bir Alevi ismi koyduk, şiddete karşı şiddet diyelim.


Zülfikar: Bir Mamak hikayesi
'Belediye gelse yıkamaz, gönlüme kurdum gecekondu!'

Oyuncular: Ferhat Kaygusuz, Çiğdem Azapçı, Erdal Eren Kurtul, Kaan Menteşe, Ozan Deniz ve Mamak Şahintepe/Şirintepe Halkı
Yapım: Mamak Şahintepe/Şirintepe Halkı
Uygulayıcı Yapımcı: Ferhat Kaygusuz
Oyuncu Koçu: Ferhat Kaygusuz
Yazan: Ferhat Kaygusuz-Fırat Konuşlu
Yöneten: Fırat Konuşlu