Kalabalık kadrolu bir müzikale hazırlanan Tiyatro Flanör'le konuştuk

Beş yıl önce Ankara'da kurulan Tiyatro Flanör başarılı oyunlarıyla dikkat çeken topluluklardan. Kalabalık kadrolu bir müzikale hazırlanma heyecanındaki Tiyatro Flanör üyeleriyle Ankara'nın kültürel iklimini, topluluğun kuruluş öyküsünü ve heybesindeki yeni oyunlarını konuştuk.

Cuma Kayabaşı

Ankara'da başarılı oyunlarla tiyatroseverlerin karşısına çıkan ve üretkenliklerini nitelikle buluşturmaya devam eden Tiyatro Flanör sorularımızı soL okurları için cevapladı. 

"Tiyatro Flanör" sahnelediği oyunlarla estetik ve kültürel bir birikimi seyirciyle buluşturuyor. Nasıl bir araya geldiniz? Ankara'nın kültürel ikliminde sizi motive eden, zinde tutan şeyler neler oldu?

Bülent BEKTAŞ: Tiyatro Flanör, yaklaşık beş yıl önce, Ankara'da oyunculuk ve yazarlık tecrübesi olan sanatçıların bir araya gelmesiyle kuruldu. Ancak dinamik bir grubuz. Kurucu kadrodan ayrılan kimi arkadaşlarımız olsa da,  bize katılan yeni arkadaşlarla yolumuza devam etmekteyiz. Hepimiz, farklı tiyatrolardan gelen birikimi, deneyimi yaşasak da, tiyatroya, gittikçe unutmaya başladığı şeyi; felsefeyi, şiirsel bir dünyayı taşımaya heves ettik. Gündelik gerçekliği olduğu gibi kabul etmek ve sahneye taşımaktansa yeni bir düşsel gerçeklik inşa ederek, bu yeni gerçeklik içinde seyirciyle birlikte değişmeyi ve dönüşmeyi istiyoruz. Bizi motive eden güç de bu olsa gerek.

Sertel Cem ÇIRDAKLI: Bülent’in de söylediği gibi Tiyatro Flanör 5 yıl önce her biri ayrı flanör olan tiyatro ile yaşayan insanların bir araya gelmesiyle kuruldu. Flanör nedir diye merak edenler olabilir. Baudelaire'in dediği gibi “Nasıl ki kuş havada, balık suda yaşarsa o da kalabalıklarda var olur." Evden uzak kalmak, yurtsuz olmak ama her yerde evinde hissetmek, dünyanın merkezinde olmak dünyayı, kalabalığı gözlemek ama dünyadan saklı kalmak. Bizi motive eden, zinde tutan şeylere gelince; bir oyunu seyirciyle buluşturduğumuz an ve anlar metnimizle, reji yorumumuzla, oyunculuklarımızla, ışığımızla, müziklerimizle söylemeye çalıştığımız her şeyi çok fazla insana ulaştırıp içlerine dokunabilmek. Yaşamlarına onların davetiyle ortak olmak ve belki bir çentik atmak diyebilirim.

Mahir Berkant VAROL: 2015 yılında Ankara’nın güzel bir Perşembe akşamında kurulan Tiyatro Flanör, yıllar önce sahne tozu içine düşmüş oyuncu ve yazar grubunun bir araya gelmesiyle başladı. Flanör isminin konuluş hikayesi ise ekibin bir araya gelmesi kadar keyifliydi. Flanör birçok tanımı olan bir terim olsa da en çok ilgimi çekeni, aylağın amaçlı olanı denebilir. Aylaklık eder, ama bunu bir tercih olarak bilinçli yapar, hiçbir şeye bağlı olmama kaygısından aylaktır, insanlarla, toplum içinde yaşar, gözlemler, inceler; toplumun, sistemin dayattıklarını yapmamak için aylaktır, tembellikten değil. Bu, artık bizim için sadece bir tanımlama değil, felsefemizi yansılayan bir bakış açısı oldu.

Bensu GÜLGEÇ: Tiyatro Flanör'ün kuruluş aşamasında ne yazık ki yoktum. Daha önceki yıllarda beraber çocuk tiyatrosu yaptığımız Cem, Bülent ve Mahir ile Tiyatro Flanör bünyesinde ilk bu sezon çalışmaya başladım. Flanör düşünceye hepimiz fazlasıyla yakın olduğumuz için birbirimizi bulduk belki de... İyi ki bulduk.

Son oyunlarınızdan "Eskiden Olduğu Gibi" bir muhbirin kendi vicdanıyla hesaplaşmasını gözler önüne seriyor.  Fikret, Jale ve Serhat karakterleri üzerinde etkisini gösteren toplumsal, bireysel çatışmalar bizi ülkenin karanlık tarihine doğru da yolculuğa çıkarıyor. Oyun ilerledikçe gerçeğin eninde sonunda bütün ağırlığıyla "yanlış hayatların" üstüne çöktüğünü görüyoruz. Duygusal kırılmaların oldukça fazla olduğu oyun sizde neleri çağrıştırdı ve oyunun sahnelenme aşamalarında siz neler hissettiniz?

Sertel Cem: “Eskiden olduğu gibi” aslında hepimizin bildiği, tanık olduğu ve yaşadığı bir zeminde geçiyor. Hem masa başı çalışmalarında hem de sahne provaları sırasında, sadece Türkiye'nin değil dünyanın farklı yerlerinde farklı zaman dilimlerinde yaşanan bu karanlık fonu fazlasıyla hissettik, hatırladık yeniden. Sonra tabiri caizse bu fonun önünde bir ışık yakıp karanlık ve noktasal ışığın uyum içerisinde yarattığı derinlikleri görmeye ve bunları  karakterlere işlemeye çalıştık. Kendi adıma, hem çalışmalarda hem de artık sahnede de çok şey hissettim ve hissediyorum. Mesela yalnızlığı hissettim, kalma(yı) hissettim, en çok da kendimize söylediğimiz, inandırdığımız bütün yalanlara tekrar ve tekrar kolayca kanmaya meyilli olduğumuzu hissettim.

Bensu: İlk önce, gerçekten bu kadar başarılı bir yazar olduğu için Bülent'i tebrik etmemiz lazım. Kalbe işleyen cümleleri ve ince detaylarla dolu metniyle Eskiden Olduğu Gibi, oyunun içinde olmamıza rağmen her provada bizi fazlasıyla heyecanlandırdı. Evet, herkesin sırları vardır. Ağızda ıslanan kocaman bir lokmayla yaşamak zorunda olmak... Boğulacak gibi olur insan. Bana en çok bunu hissettirdi. Bu soruya Gandhi'nin bir sözüyle nokta koymak isterim: "Kanunlara dayanan adli muhakemelerden daha büyük bir mahkeme vardır ki, bu da her kişinin kendi vicdanıdır."

Bülent: Biz, bu oyunla yalnız bu ülkenin değil, tüm ülkelerin siyasi tarihine ve yalnız bir bireyin değil, tüm bireylerin dünyasına dokunmaya çalıştık. Bir süre sonra, siyasi-kültürel şekillenmelerin ve birey diye oluşturulan “kurgunun” dünyanın her yanında benzer olduğunu fark ettik. Ve kendi yaşantımızı inşa edemediğimiz bir dünyada bazen bir fail, bazen de bir kurban olmaya yazgılı olduğumuzu gördük. Ve  işte bu “failkurban"ın yani hepimizin izini sürdük. Vardığımız yerin nasıl bir yer olduğunu ise seyircinin hislerine, yorumuna bırakıyoruz.

Mahir: “Eskiden olduğu gibi” oyununda  izleyici koltuğundaydım. Objektif bir yorum yapmam gerekirse metnin dili ve akıcılığı güzel. Gizemi ve endişeyi yazar ve oyuncular  finale kadar soluksuz getiriyor. Performanslar etkili. - Vicdanımızın bazen kölesiyiz bazen de efendisi- İzlemenizi tavsiye ederim.

Ankara'da seyircilerin tiyatroya ilgisi belli temsillerle mi sınırlı? Tiyatro Flanör hedeflediği izleyici kitlesiyle buluşabiliyor mu?

Mahir: Ankara’nın yıllardır kemikleşmiş ve kaybolmayan bir DT izleyici kitlesi var. Lakin, kendi imkanlarınca sesini duyurmaya çalışan özel ve alternatif tiyatrolar izleyici ile oyunlarını buluşturma konusunda biraz zorlanıyorlar. İnternet platformları da artık reklam için bir fırsat alanı olduğu için oyun tanıtımları ücretlendirmelere tabii tutuluyor. Bu da ayakta  kalmaya ve kendini tanıtmaya çalışan bizler gibi bazı alternatif tiyatro topluluklarını biraz zorlayabiliyor. Oyunlarımızdan çıkan bir çok izleyiciden: "Biz bugüne kadar oyunlarınızdan nasıl haberdar olamamışız?" sözünü duyuyoruz.

Bülent: Çok doğru. Ankara, her ne kadar seyirci potansiyeli fazla olan bir şehir olsa da, bunun yansımasını özel tiyatrolarda nadiren görüyoruz. Gerek ekonomik, gerek siyasi baskılarla boğuşan tiyatro, umuyorum seyircisiyle birlikte tekrar yükselmeyi başaracaktır.

Sertel Cem: Kesinlikle. DT sahneleri ve oyunları, belli iki ya da üç özel tiyatro ve oyunları ile sınırlı. Ankara'da zaten az olan tiyatro izleme eylemi, diğer özel tiyatrolarda pek karşılığını bulmuyor. Tabi ki bu bizi de etkiliyor. Sanatın her alanında baskının var olduğu günümüzde ilk sorunuz için de söylediğim gibi daha fazla insana derdimizi anlatmak istiyoruz. Gözlemlerimizi, fikirlerimizi daha fazla insanla paylaşmak istiyoruz. Elbette bizi takip eden, yalnız bırakmayan, bir an önce yeni oyunlar çıkarmamızı bekleyen seyircilerimiz var. Onlar da bir diğer motivasyon kaynağımız. Hepsine sonsuz teşekkürler.

Bensu: Evet, arkadaşlarımın da bahsettiği gibi, Ankara'da tiyatro ile ilgilenen güzel bir kitle var ama özel tiyatroların bu kitleye ulaşması maalesef biraz zor. Devlet tiyatroları ya da şehir tiyatroları gibi teknik ve ekonomik imkanlar ne yazık ki özel tiyatrolarda yok. Bu, ister istemez bilet fiyatlarına yansıyor ve seyirciler, bu fiyatları yüksek buluyor. Bu yüzden, her özel tiyatro gibi ayakta kalmakta güçlük çeksek de, bir gün her şeyin yoluna gireceğine olan inancımızla yolumuza devam ediyoruz.

Tiyatro Flanör'ün heybesinde bizi bekleyen başka hangi oyunlar var? 

Bensu: "Eskiden Olduğu Gibi" dışında hâlihazırda "Geceyi Öldüremezsin" ve "Bir Aşina Oyun" isimli iki oyunumuz ve provalarına yeni başladığımız ve yine Bülent'in yazdığı "Olağan Kırılmalar" adlı müzikal oyunumuz var. Kalabalık ve deneyimli kadrosuyla provalarına başladığımız oyunumuz için biz de çok heyecanlıyız.

Sertel Cem:  Evet, ekip olarak şu sıralar çalışmalarına başladığımız ve Bülent’ in kaleminden çıkan bir müzikal oyunumuz var: "Olağan Kırılmalar." Sanırım ilk önce bu projemiz seyirciyle buluşacak. Biz de çok heyecanlıyız.

Bülent: Kesinlikle çok heyecanlıyız ve sanırım bu heyecanımız hiç bitmeyecek. Böylece her sezon, eski oyunlarımız devam ederken, bir yandan da çalışmalarına başladığımız ve başlayacağımız yeni oyunlarla seyircilerimizin karşısına çıkmayı sürdüreceğiz.

Mahir: Arkadaşlarımın da söylediği gibi hali hazırda oynadığımız oyunlarımız olduğu gibi İzleyici ile buluşturmak için sabırsızlandığımız projelerimiz de var. “@tiyatroflanorr” İnstagram ve Facebook hesaplarımızdan bizi takip etmek isteyenler, bütün oyunlarımızdan haberdar olabilirler. Bizlere sesimizi duyurma fırsatı verdiğiniz için siz tiyatroseverlere sonsuz teşekkürler.