İki Gün Bir Gece yarın gösterime giriyor

Rosetta, Bisikletli Çocuk, Oğul gibi filmleriyle tanıdığımız Belçikalı Dardenne Kardeşlerin yeni filmleri "İki Gün Bir Gece", yine iyi işlenmiş, çarpıcı bir öyküyle seyirci karşısına çıkıyor.

Nihan Elmas

Dardenne Kardeşlerin son filmi, 2014  Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışan "İki Gün, Bir Gece" bu sene 21. Adana Altın Koza Film Festivali’nde ilk kez Türkiye seyircisinin karşısına çıktıktan sonra Film Ekimi'nin programında da yer aldı. 26 Aralık’tan itibaren vizyona girecek olan film aynı zamanda Sydney Film Festivali'nde Sydney Film Ödülünü kazanmış, 2014 Münih Film Festivali'nde ise ARRI/OSRAM ödülüne aday gösterilmişti.

Film Kasım ayı başında Belçika'da yeni kurulan merkez sağ koalisyonun aldığı kemer sıkma politikalarını protesto etmek için toplanan 120 bin kişinin Brüksel'de yaptığı eylemlerle gündemimize giren Belçika işçi sınıfının sorunlarını, işine sahip çıkma mücadelesi veren genç bir işçi kadının gözünden anlatıyor.

Sandra (Marion Cotillard) küçük bir güneş paneli fabrikasında çalışan genç bir eş ve annedir. Depresyon yüzünden izne ayrılan Sandra işine geri dönmek istediğinde küçük bir sürprizle karşılaşır. Kendisinin yokluğunda işlerin daha az kişiyle aynı şekilde yapabileceğini gören patronu, diğer çalışanlara 1000 Euro prim karşılığında Sandra'nın işten çıkarılmasını teklif etmiştir. 16 işçiden 14'ünün bu teklifi kabul ettiğini öğrenen Sandra, eşinin ve bir iş arkadaşının yardımıyla işinde kalmak için mücadele etmeye karar verir. Yeniden yapılacak bir oylama için yalnızca bir hafta sonu (İki gün ve bir gece) zamanı olan Sandra, iş arkadaşlarını primden vazgeçmeleri için ikna etmeye uğraşır.

Filmde bu kısa süre içinde aynı iş yerinde çalışan 16 kişi ve onların aileleri aracılığıyla kapitalizmin çalışanlar arasında yarattığı rekabetle beraber dayanışma duygusu da işleniyor. Yönetmen Dardenne kardeşler de filmdeki amaçlarının işçi sınıfının bütün işyerlerinde karşılaştığı "performans takıntısı ve çalışanlar arasındaki vahşi rekabete dikkat çekmek" olduğunu  belirtiyor. Filmde eşinin ve iş arkadaşı başka bir kadının Sandra'yı anlamak ve ona destek olmak konusunda gösterdiği olağanüstü çaba gerçekten etkileyici ve kadınların yaşadığı sorunlarda erkeklerle birlikte mücadele etmesinin önemini de hatırlatıyor.

Dayanışmayı öğrenmek

Filmin hikayesi kısa bir süreliğine dahi özel sektör deneyimi olmuş beyaz yakalı veya mavi yakalı bir işçiye tanıdık gelecektir. Gelişmiş Batı ülkelerindeki cennet algısının aslında büyük bir yanılgı olduğunu görmemizi sağlayan film, günümüzde kapitalizmin, - gelişmiş bir kapitalist ülke olsun veya  gelişmekte olan bir ülke olsun hiç fark etmez- işçi sınıfına sunduğu güvencesiz çalışma şartlarını ve bunun işçiler üzerindeki hem kültürel hem de psikolojik etkilerini net bir şekilde ortaya koyuyor. Filmi Türkiye'deki izleyiciler için sıradan olmaktan çıkaran nokta burada gizli :

Güvencesiz çalışma ve sürekli işsizlik tehdidi altında birbirine yabancılaşan insanlar. Sağlıksız bir çalışma ortamın sonucu olarak fiziksel ve zihinsel olarak yıprananmış  ve  depresyona girmiş bir çalışanın elenmesi ve bu sayede geride kalanların daha çok kazanıp, daha çok tüketmesi...

Filmde çok kritik bir soru gündeme geliyor. Bir tarafta iki çocuk annesi genç bir kadın evinden atılıp daha derin bir depresyona sürüklenmesi, belki eşinden boşanmak zorunda kalması, toplumsal hayattan dışlanması riski, diğer tarafta evinin bahçesini yenilemek uğruna  buna seyirci kalan bir işçi tipolojisi. Kapitalizmin insani olan her şeye düşman olma çabası işçiler arası dayanışmaya tahammül edemiyor.

Dardenne Kardeşler film hakkında verdikleri bir röportajda Sandra karakteri için: "Kendini kurtarabilmek için çok önemli bir şeyi tekrardan yaratmak zorunda kalıyor: Dayanışmayı." diyorlar. Sandra'nın işini geri alıp alamayacağı geriliminin filmin sonuna kadar ustaca taşındığı "İki Gün Bir Gece" sürpriz bir sonla bitiyor.

Filmde de vurgulandığı gibi kapitalizmde İnsanlık onuru, sınıf  dayanışması kolay kolay toplumdan sökülüp atılamıyor ve tek bir birey için olmasa da, işçiler için kurtuluşun ve umudun yolu çok uzak değil. Kapitalizmin ölesiye korkusu da işte buradan geliyor.

Belçikalı kardeşlerin 1999 yılı yapımı filmleri Rosetta, Belçika’da sigortasız çalışan genç işçilerin çalışma koşullarında iyileştirmeler yapan yasa değişikliklerine neden olmuştu. Bakalım "İki Gün Bir Gece" işçi sınıfının bugün unutmuş göründüğü bazı değerleri hatırlamasına vesile olabilecek mi?