Gezi’nin çocukları her geçen gün büyüyor

Gezi Direnişi sırasında sanatçıların oluşturduğu Gezici Müzisyenler Platformu, cumartesi akşamı Kadıköy Sahne’de konser verecek.

Mehmet Bayraktar - soL

Müzik herkesindir ancak yayıncılar ona insanların sahip olduğunu düşünüyor, demişti müziğin filozofu John Lennon. Gezi süreci ve sonrasında ortaya çıkan enerji, kanallara akacak suyun en güzel yollarından birini müzik ile buldu. Grupların ve şahısların isimleri var ama yalnızca göstermelik. Çünkü onlar da müziğin bu anlamda sahiplenilemeyeceğini düşünüyorlar. Hiç kimse kendi adının derdinde değil, oluşumda. Boyun eğmeyen, popüler kültürün parçası olmamış topluluk ve isimlerle, birlikte üretmenin yolunu açmak bütün dertleri. Gezi Direnişi’nin hemen ertesinde kendiliğinden oluşmuş bir kolektif, Gezici Müzisyenler Platformu… “Kendi sözü ve müziği olan topluluklar ve müzisyenler birlikteliğidir” bildirisiyle yola çıktılar. Bu hafta sonu Kadıköy Sahne’de verecekleri konser öncesi, platformda yer alan Moğollar grubundan Taner Öngür ve Kara Güneş’ten Özgür Yalçın’ın düşüncelerini aldık.

‘Popüler kültürün kurallarını reddediyoruz’
Taner Öngür, Gezici Müzisyenler Platformu’nun nasıl kurulduğu ve şu ana kadar yaptıkları ile ilgili şunları söyledi: “Bundan bir buçuk ay önce kuruldu Gezici Müzisyenler Platformu. Yola ilk çıktığımızda yalnızca 5-6 arkadaştık. Şu an 40‘ın üzerinde grup ve müzisyen arkadaşımız var bizimle birlikte. Doğan Canku, Yaşar Kurt, Ayşe Tütüncü, Replikas, Metin Kahraman gibi isimler aramızda. Bir yandan dayanışma konser teklifleri gelmeye devam ederken biz de 15 günde bir Kadıköy Shaft ve Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde sahne almaya devam ediyoruz. Bu hafta sonu da küçük bir festival tadında, Kadıköy Sahne’de olacağız.”

Öngür, platformun amacını, müzik endüstrisindeki aynı isimlerin hep öne sürülmesine karşı bir duruş yaratmak olarak tanımlıyor. Öngür, müzik endüstrisindeki durumla ilgili şunları söylüyor: “Eskiden Kral TV, Uzan Grubu’ndayken Kral TV Müzik Ödülleri adı altında düzenlenen yarışma, kanal Doğuş grubuna geçince Türkiye Müzik Ödülleri adını aldı. Kırmızı halı ve Oscar hayranlığından başka bir şey değil. Böyle bir ortamda, namuslu, kendi tarzlarını korumakta kararlı olan müzisyenlerin de, güçbirliği ve dayanışma içinde ayakta kalması mümkün. Popüler kültürün kurallarına uymayı reddettiği için dışlanan bu müzisyenlerin yaptıkları işe verdikleri emek ve müzik kaliteleri de bir o kadar ironik. Bu sebepten ötürü, müzikten çok maddi çıkarın yön verdiği müzik ortamını eleştiriyoruz aslında.”

‘Alternatif yaratmak gerekli’
Kara Güneş grubundan Özgür Yalçın ise Gezi Direnişi’nde ortaya çıkan dayanışmacı kültürü çok önemsediğini şu sözlerle anlattı: “Yıllardır konuştuğumuz, olmasını hayal ettiğimiz dayanışma düşüncesi, Gezi sürecinden sonra hızla yeşerdi. Sözüyle, müziğiyle, başka bir dünyanın mümkün olduğunu düşünen sanatçılar, yaşam pratikleriyle de bir araya gelmeli, bu duruş sayesinde hem kendi sorunlarını hem de dünyada yaşananlar hakkında bir duruş sergilemeliydi. Gezici müzisyenler bu düşünce etrafında bir araya geldiler.”

Politik-sanatsal hareketlerin de kendilerini sorgulamaları gereken bir süreçten geçildiğini söyleyen Yalçın, karşıtlık üzerinden ilerleyen politik söylemin değişmesi gerektiğini düşünüyor: “Kendini karşıtlarıyla, karşı olduğu düşünceyle tanımlamanın yanında ‘bizim’ ne olduğumuz ve nasıl bir dünyada yaşamak istediğimize dair düşüncelerin de ne kadar önemli olduğu anladık. Bunların birer hayal, ütopya olmaktan çıkarılıp dayanışma pratikleriyle desteklenmesi gerektiği daha berrak bir şekilde görülmeye başlandı.”

Taner Öngür gibi tüketime ve piyasa kurallarına dayalı popüler kültüre bir alternatif yaratma ihtiyacını dile getiren Yalçın, bu konuda alternatif bir kültür yaratmanın önemine işaret ediyor. “Tüketime dayalı bir kültürde, müzik, tüketimi destekleyen, sistemin değerlerini ön plana çıkaran, alttan alta onu hayatta tutan, pop kültürünün esiri oldu. Bu şekilde var olmak istemeyen sanatçıları da dışlayarak kendi kültürünü perçinledi ve medya aracılığıyla kendi değerlerini ön plana çıkardı. İşte bu nokta da her birimiz ‘popüler kültüre’ ne kadar karşı olduğumuzu söyleyebilir, bununla ilgili şarkılar da yazabilirdik. Ancak bir arada bir duruş sergileyemedikten, kendi kültürümüzü yaratmak için özgürlükler etrafında toplanamadıktan sonra bu tek tek duruşların bir anlamı olmadığını daha iyi anlıyoruz bu dönemde.”

Özgür Yalçın, kendisi açısından platformun amacını şu sözlerle dile getirdi: “Direniş ruhuna değer veren, bağımsız, sınır tanımayan, alternatif müzik üreten, maddi kazanım dışında alternatif yaşam olanakları arayışında, sanatına yeterince destek bulamadığına inanan, yaşadığı yalnızlıktan bunalan müzisyenler olarak ana akım medyanın yarattığı atmosferin karşısında ‘başka bir kültürü’ yaratmanın gücüne inanıyoruz. Empati duygusunun geliştirilmesiyle insanlar arasında yaratılacak ortak paydanın yaşamsal olduğuna inanıyoruz. Var olan yaşam tarzına alternatif istiyoruz…”