Anarşist bir ressam: Camille Pissarro

İzlenimciliğin büyük ustalarından ressam Camille Pissarro, aynı zamanda bir anarşistti. Fakat Pissarro, siyasi görüşünü resmine açık bir şekilde yansıtmazdı. Şimdi büyük ressamın yeğenlerine çizdiği siyasi resimlerden oluşan bir albüm açığa çıktı.

Özellikle manzara resimleri tanınan ve izlenimciliğin (empresyonizm) kurucularından sayılan ressam Camille Pissarro'nun anarşist kimliği pek bilinmez, zira sanatçı, resimlerinde siyaseti açık bir şekilde yansıtmaktan kaçınmıştır. Fakat Pissarro'nun, anarşist kimliğini ve toplumsal yaşama bakışını açıkça yansıttığı bir resim serisi, "Toplumsal Utançlar", kamuoyunun görüşüne açıldı.

Bu çizimler, 121 yıl sonra ilk defa 2011 yazında Massachusetts'teki Clark Üniversitesi'nde sergilendi. Ardından San Francisco'daki Legion of Honor Müzesi, eserlere ev sahipliği yaptı. Şimdiye dek, Toplumsal Utançlar da dahil olmak üzere sergide yer verilen eserlerin büyük kısmı, yalnızca Pissarro ailesi içinde kalmış, kamuoyunca tanınmamıştı.

Bu yeni tanınan çizimlere geçmeden önce, Pissarro'nun hayatına kısaca göz atalım. Pissarro, 1830'da Karayipler'deki (o dönemde Danimarka'nın sömürgesi olan) St. Thomas adasında doğdu. Babası Portekiz asıllı yahudi bir tüccardı. Daha çocukluğunda, döneminin önyargılarını aşmak için koşullar iyi gelişti. Adadaki beyazların çocuklarının aksine, aile Camille ve kardeşlerini Afro-Karayipli çocukların gittiği karma okula gönderdi. Siyahlarla birlikte büyüyen Pissarro, bu dönemde ırkçı eğilimlerden tümüyle uzak bir kişilik yapısına sahip oldu. Erken yaşlarda çizdiği resimler, siyahları ele alırken dahi dönemin sömürgeci eğilimlerini yansıtmıyor, siyah figürleri "renkli ve eğlenceli" konu mankenleri olarak değil, tıpkı beyaz figürler gibi eşit insanlar olarak ele alıyordu.


Deniz kenarında sohbet eden iki kadın, Saint Thomas, 1856

Kadın düşmanlığı da uzaktı Pissarro'nun aklından. Aksine, kadınları, genellikle de emekçiler olarak, sık sık resimlemişti. Zaten kendisi de eş olarak, annesinin hizmetçisi olan Julie'yi seçmişti.


Küçük taşra hizmetçisi, 1882

Babasının beklentisinin aksine baba mesleğinden uzaklaşmış, kendini resme vermişti gençliğinde. 25 yaşındayken Paris'te resim eğitimi almaya başladı. Ancak akademik eğitimden pek zevk almadı - akademik resim geleneğine olan eleştirel bakışı, hayatını ve sanatını derinden etkileyecekti. 1857'de, ileride kendisi gibi büyük ün kazanacak olan genç dostları Monet, Renoir ve Cezanne ile tanıştı.

1870'te Fransa-Prusya savaşı patlak verince, İngiltere'ye kaçtı. Bu nedenle, Paris Komünü'nde bilfiil yer alma şansını yitirdi. Oysa kendisine örnek aldığı büyük ustalardan Gustav Courbet, komünarlar tarafından Kültür Bakanlığı'na getirilecek, dönemin ilerici ressamlarıyla devrimci siyasetin ilişkisi açısından çok verimli bir dönem olacaktı.


Elma Hasadı, 1888

Komün'de yer alamadı Pissarro belki, ama hayatını siyasi mücadeleyle tamamen buluşturdu. Fransa'da geride bıraktığı 1500 resimden sadece 40 tanesini sağlam buldu döndüğünde - gerisini Prusya askerleri, postalları çamur olmasın diye evin önüne sermişler veya benzer şekilde çarçur etmişlerdi. Tüm çalışkanlığıyla tekrar üretime başladı. Monarşiye karşı Cumhuriyet yanlısıydı ama, görüşleri daha da radikaldi. Kropotkin, Proudhon ve Jean Grave'ın eserlerinden etkileniyor, anarşist fikirleri benimsiyordu.

Kısa sürede anarşizmin bir militanı haline gelecek, harekete sürekli destek verecekti, ama resimlerinde siyaseti asla açık bir biçimde yansıtmıyordu. 1874'te, bir kısmını eskiden beri tanıdığı dostlarıyla birlikte resmi Salon sergisinde eserleri reddedilince, "Empresyonist" sergisini açtılar. Aslında serginin adı "empresyonist" değildi - sergiyi hiç beğenmeyen basının ve eleştirmenlerin yakıştırmasıydı bu. Akademik öğretinin aksine, ışığın nesneler üzerindeki etkisini yakalamak üzere açık havada ve hızla yaptıkları resimleri dalga konusu olmuş, "bunlar resim değil, izlenim" denilerek aşağılanmıştı. Sergiyle ilgili Le Figaro'da çıkan yazıda "Resim olduğunu söyledikleri şeylerden oluşan bir sergi açtılar… 5 veya 6 çılgın adam, biri de kadın, orada buluştular. Bu sözde sanatçılar tuvallerini, boya ve fırçalarını alıp rastgele oraya buraya savurmuşlar ve altına imza atmışlar" deniliyordu. Ancak "izlenimciler" yılmayacak, kendilerini aşağılamak için uydurulan bu tanımlamayı sonradan benimseyecek ve yirmi yıl içerisinde Avrupa'nın en ünlü ressamları haline geleceklerdi.

Siyaseti açıktan yansıtmıyordu eserleri, ama doğru bakan gözün, Pissarro'nun imalarını anlaması zor değildi. Bazen bu imalar, olabildiğince belirgin hale geliyor, alışılmış "kırda vakur zenginler" kompozisyonundaki iki fakir çocuk, zenginlere bakışlarıyla izleyiciye o güne dek gördüğü benzer resimlerin tümünü sorgulatabiliyordu.


La Roche-Guyon'da Eşeğe Binenler

Pissarro'nun ünlü izlenimci ve Seurat ve (kendisi gibi anarşist) Signac'tan etkilendiği noktacı üslupla yaptığı eserler, günümüzde çokça tanınıyor. Arama motorları vasıtasıyla, bu resimler kolaylıkla erişilip incelenebilir. Fakat ilk defa bu yaz sergilenen Toplumsal Utançlar adlı seri, ressamın siyasi görüşünü net bir şekilde yansıttığı tek resim serisi olarak haberimizin asıl konusu.

Pissarro, bu çizimleri 1889'da yeğenleri Esther ve Alice Isaacson'a hediye etmişti. Kendi çocuklarını çok açık görüşlü bireyler olarak yetiştiren Pissarro, belli ki yeğenlerinin gelişimiyle de ilgileniyordu. Seri çizimler, Pissarro'nun oğlu Lucien tarafından ciltlenerek bir defter haline getirilmişti. Her bir sayfada toplumsal utanç, zorluk ya da skandalları anlatan resimler görülüyor, bunlara anarşist yayınlardan ya da kitaplardan alıntılanmış metinler eşlik ediyordu. İlk sayfada bir tepeden Paris'e bakan yaşlı ve sakallı kişi, belli ki Pissarro'nun kendisi. Ufukta ise, güneşle birlikte doğar izlenimi veren Anarşi sözcüğü görünüyor. İlk çizimde "Kapital", yani sermaye başlığıyla bir kapitalist resmedilirken, son çizimde ise "Ayaklanma" betimlenerek umuda işaret ediliyor.

1903 yılında yaşamını yitiren ressamın Toplumsal Utançlar albümündeki çizimleri okurlarımızla paylaşıyoruz.

(soL - Kültür)