Balıklıova halkının ekmeği...

Emeğine, tarihine, kültürüne sahip çıkan Urla köyünde bir güzel festival.

soL (İZMİR) Urla İlçesi'ne bağlı Balıklıova Köyü'nde altı yıldır düzenlenen festival, köy halkının geçmişine bağlılığını ve duyarlılığını gösteriyor. Festivalde kolektif emeğin izlerini görmek mümkün. Herkesin "elini taşın altına koyduğu" organizasyona, Balıklıova doğumlu sanatçılar da destek veriyor. Festival programında sergiler ve gösterilerin yanı sıra Bertolt Brecht'in oyunuyla sahne alacak köylü gençlerin adını görünce merakımız iyice arttı ve düştük yollara. Geçmişini unutmayan köy Balıklıova, bize direnmenin, güvenmenin ve sevmenin öyküsünü anlattı.

Tam zamanında geldiniz!
Karaburun'un dar ve virajlı yollarının ardından bir dinginlikle karşılıyor Balıklıova bizi. Festivalin nerede yapıldığını soruyoruz, bir kadını işaret ediyorlar, ona doğru yönelmek üzereyken "tam zamanında geldiniz!"lerle karşılanıyoruz. Bir arabanın içinde eski köye doğru yola çıkılıyor, mümkün mertebe her yerde durulup insanlar tekrar davet ediliyor. Öndeki kamyonetin arkasındaki davul ve zurna da bize bugünkü ilk etkinliği hatırlatıyor: "Eski bayramların canlandırılması."

Geçimimiz deniz, asla vermeyiz!
"Eski köy", Balıklıova'nın terk edilmiş eski yerleşkesi. Bir-iki eksikle Karaburun'un bütün köylerinde olduğu gibi tepedeki taş evlerini bırakıp kıyıya yerleşmişler. Taş Rum evleri de kendi kaderlerine terk edilmiş. Sebebini soruyorum arabadaki yaşlı teyzeye, köyün ekonomisinin balığa kaydığını anlatıyor, eski uğraşı bağcılık ve tütüncülükten şimdi eser yok. Balıktan söz açılınca da, son dönemdeki balık çiftlikleri gündemi hatırlanıyor hemen, "ikisini gönderdik, son kalan da yakında gider" diyor yanındaki bir başka teyze. "Gençlerimizin sigortalı işleri oluyordu ama, deniz bu kadar kirlenince başka çaremiz kalmadı, pamuk gibi şimdi deniz." Geçen yıl yaptıkları eylemlerden sonra daha bir kendinden emin konuşuyor köylüler.

Eski köyde eski âdet
Bir yıkıntı halindeki köy meydanına geldiğimizde arabalar duruyor, 68'de terk edilmiş köyün 68'deki gençleri, delikanlı edasıyla atılıp yaşlı kavağa salıncak kurarken, bir yandan da etraflarını sarmış gençlere eski hikayeler anlatılıyor. Tabii kurulan salıncağa ilk atlayan da 70'lik bir nine oluyor, gençlerin korkulu bakışları arasında yükseldikçe yükseliyor. Bu arada çalgıcıların Ege havaları da çevremizi sarmaya başlıyor...

Getirilen katmerler pay edilirken, kaldırılıyor birden kollar, zeybek oynanıyor harabelerin önünde. Muhtarın açılış konuşmasının ardından önce erkekler, sonra da festival için amatör gösteri hazırlayan köyün genç kızları neneleri ile diz büküyorlar. "40 yıl sonra burada zurna çaldırıp zeybek de oynattın ya, aşk olsun!" diyor Meziyet Hanım'a, muhtar Tayyar Yıldırım. "Ölülerimizin ruhu şenlendi."

Altı yıldır süren şenlik
Balıklıova Amaçlar Derneği Başkanı Meziyet Hanım, "altı senedir yapılıyor bu şenlik, Temmuz'un son haftası ama ilk kez böyle kapsamlı oluyor" diyor. Şenliklerin ortaya çıkışı da derneğin kuruluş yıldönümlerinde etkinlik düzenleme düşüncesiyle oluyor.

"Eski köy"den bugünkü Balıklıova'ya geri dönünce sohbete devam ediyoruz muhtar Tayyar Yıldırım ile. İlk önce yerel sanatçıların eserlerinden oluşan sergiyi gezdiriyor, muhtarlık binasının hemen yanında. Tahtadan oyma eserlerden, yağlıboya tablolara kadar, dikkate değer birçok eserin altında eser sahiplerinin adları var. "Bu isimler hep köylümüz" diye gururla ekliyor Tayyar Bey. Önce sergiye, daha sonra da festivalin geneline ilgiyi sorunca, Cuma akşamı etkinliklerine sandalye yetiremediklerinden bahsediyor. Sonra yine derneğe ve Meziyet Hanım'a dönüyor, "ben onlara bina, yer sağlıyorum, maddi yardım da elimizden geldiğince, ama bu binalarda tiyatro oynatan, şiir okutan odur" diyerek hakkını teslim ediyor.

Konu balık çiftliklerine geliyor yine, Bodrum'dan uzaklaştırılan grupların bu bölgeye meylettikleri hatırlatılınca da, "Balıklıova'ya bir daha uğrayamazlar" diyor, açık denizde daha güvenlikli koşullarda üretim yapılması işinin de takipçisi olacakları bilgisini veriyor.

Emperyalizme müdahale, köyümde mücadele
Muhtar Tayyar Yıldırım ile görüşmemizin ardından Balıklıova Amaçlar Derneği Başkanı Meziyet Akseki'nin evine doğru yola çıkıyoruz. Yapılan bir sürü yemeğin ve organizasyon telaşının arasında vakit buluyoruz söyleşmek için.

Meziyet Akseki emekli öğretmen. 40 yıl sonra memleketine geri dönmüş. "Değişik bir manzarayla karşılaştım geldiğimde, halkın kendine güveni kalmamıştı. Emperyalizmin etkisinin bunda büyük rolü var, en küçük sivil toplum hareketinde bile müdahale olmuş" diye manzarayı özetliyor. Aydın duruşuyla köyüne katkının yollarını arayan Meziyet Akseki ve dernek için kritik nokta, halka "doğru yaklaşmak."

"Sahneyi kurmaya giriştiğimizde elimizde 52 lira vardı, gerekirse emekli maaşımdan artırır tamamlarım diye yola çıkmışken, bir kuruş harcamamış oldum. Bu festivalin başarısı da köylünün desteğinde gizli, herkes elinden geldiğince katkı koyuyor, bir bakmışsınız ki kasap 'bizim de katkımız olsun' deyip et bırakıyor, Şükrü bahçıvan geri çeviriyor kendine verilen ücreti" diye anlatırken, ev sürekli gelip gidenlerle, "elini taşın altına sokanlarla" doluyor. Bu ilişkinin tesisinde her ay yapılan toplantıların da etkisi olmuş. Köyün sorunlarının tartışılıp çözüm üretilmeye çalışıldığı bir platform işlevi de görüyor dernek aynı zamanda.

"Muhtar ile bizi yakınlaştıran da bu toplantılar oldu " diye ekliyor. O esnada gelen bir genç bağlamaları ayarlanmaları için bırakıp çıkarken, gençlerin yoğun katılımına geliyor konu. Yıl boyunca halk oyunları ve tiyatro dersleri alan gençlerin etkinlikleri, festivalde önemli bir yer tutuyor. Daha çok okuyan, sorgulayan, sorumluluk alan insanlar haline geldiklerini vurgulayan Meziyet Hanım örnekliyor: "Demin gelen çocuk bu işle bağlama çalmaya başladı, babasıyla beraber çıkacaklar bugün." Festivalden konuşurken gençlerin oyununa geliyor söz, sormadan geçemiyoruz, nereden çıktı Brecht, bilinçli bir tercih miydi? "Tabii" diye yanıtlıyor bizi.

Dün Almanya'da bugün Türkiye'de
Brecht'in oyununu oynayacak gençler, bilinçli bir tercihle üstelik. Peki neden Balıklıova? Bugüne ilişkin bağı ne? Akseki cevaplıyor hemen. "Dün Almanya'da olanlar, bugün Türkiye'nin başına geliyor. Üstelik 'Halkın Ekmeği' oynanırken imamına kadar halk gelip izliyor ve bunun tabii bir çıktısı var, kendi gençlerinin oynamasının da bunda rolü büyük." Oyunun yönetmeni Atilla Oğultekin, hem Ankara Sanat Tiyatrosu Sanat Yönetmeni hem de buralılardan, böylece kostüm ve dekor konusunda da rahatlamışlar. Oğultekin memleketini yalnız bırakmamış.

Görüşmelerimizi tamamlayıp etkinlikleri izlemek üzere Akseki'nin evinden ayrılıyoruz. Gece düzenlenen etkinliklere ve Brecht'in oyununa katılım yüksek, ne de olsa oyuncular kendi çocukları, anlatılan kendi hikâyeleri...