Aydınlık çağrısına ses verenler konuştu

Tuğrul Keskin, Leyla Şahin, Edip Akbayram, Efe Duyan, ve Özdemir İnce, Nihat Behram'ın geçtiğimiz günlerde aldığı ödülün ardından yaptığı aydınlanma için mücadele çağrısına dair soL'un sorularını yanıtladılar.

Şair Nihat Behram'a bundan beş gün önce Melih Cevdet Anday Şiir ödülü verildi. Nihat Behram, ödülü almasının ardından “Ödül gibi görev verdiler, görevi ödül gibi aldım” başlıklı bir açıklama yaparak görevinin aydınlık için savaşmak olduğunu belirtti ve herkesi karanlığa karşı görev başına çağırdı. Biz de şair ve sanatçılara Melih Cevdet Anday ödülünün Nihat Behram'a verilmesi ve Behram'ın aydınlık için mücadele çağrısı hakkındaki düşüncelerini sorduk.

Ancak tüm şair ve sanatçıların Behram'ın mücadele çağrısından haberi olmamıştı. Çünkü çoğu sanatçının bilgi kaynağı olarak tercih ettiği Cumhuriyet ya da belli başlı sol gazeteler Behram'ın çağrısına ya hiç yer vermedi, ya birkaç satır yer verdi ya da uyarılar üzerine günler sonra bir yer ayırdı. Şair ve sanatçılara bu tutumu nasıl değerlendirdiklerini de sorduk.

Şair Tuğrul Keskin yakından tanıdığı Nihat Behram'ın aldığı ödül ve yaptığı çağrıyla ilgili şunları söyledi:
Nihat Behram gibi yurtdışında Türkiyeli bir devrimci aydın olmak onurunu bütün dünyanın gözüne sokarak yaşayan bir adamın, üstelik de aydınlanmanın büyük ocaklarından Melih Cevdet Anday'ın anısını yaşatmak için verilen bir ödülü almasına bu kadar duyarsız kalınması bence içinde bulunduğumuz durumu da açıklıyor. Yani akıllarımız uyuşmuş durumda. Ben Nihat Behram'ın açıklamasını, hem soL portalda hem şiir penceresinde yazarak olağandışı bir açıklama olarak gördüğümü söyledim. Bunun nedenlerinin başında şu geliyor: Türkiye olağandışı bir süreçten geçiyor. AKP denilen bu malum örgüt ülkemizi yönetiyor. Emin olun ki 86 yıllık tarihinde Türkiye böyle zorlu bir dönemden geçmedi. Yani bu büyüklükte bir karşı devrim ilk defa şimdi gerçekleşiyor. Biz bu adamlara karşı büyük bir aydınlık aklı ayakta tutmalıyız, Nihat Behram da bunu söylüyor, bunlara karşı savaşmanın aydınlık bir akılla olabileceğinin altını çiziyor, ben de doğal olarak onun söylediklerine katılıyorum. Aydınlık bir Türkiye için karanlığa karşı tüm aydınların yapılabileceği tek şey: birleşsinler birleşsinler, birleşsinler. Bu ödülün buna katkı koyabileceğine yürekten inanıyorum. Nihat Behram'ın çabasıyla bu aydınlanmacı aklın diri tutulacağına inanıyorum.

Leyla Şahin soL'un, Behram'a ödül verilmesi ve yaptığı aydınlanma çağrısı hakkındaki sorularını şu sözlerle yanıtladı:
Melih Cevdet Anday modern Türk edebiyatının, modern Türk şiirinin doruklarındandır. Aydınlanmacı, ilerici ve geniş bir hümanizmaya sahip bir şairdir. Türkçeyi en iyi olanaklarla kullanan, en taze, en körpe sözcüklerle, en yeni sözcüklerle derinleştiren bir şairdir. Nihat Behram elbette Melih Cevdet'in yanında genç bir ozandır, ama o da ülkesinin ve yeryüzündeki bütün insanların aydınlığı için onurlu ve direngen bir şekilde davranmıştır. Melih Cevdet Anday şiir ödülünün Nihat Behram'a çok yakıştığını düşünüyorum.

Nihat Behram Türk şiirinin en kavgacı, en yiğit, en aydınlık seslerinden biridir. Bir yandan kanatları Tevfik Fikret'e (çünkü o da bir kavga adamıdır), Nâzım Hikmet'e kadar uzanır. Bir yandan Karacoğlan'ın sesi vardır onda. Turgut uyar'ın sesi vardır. Dolayısıyla, aydınlanmacı bir ozan olarak Nihat Behram'ın söylediği her şey yerli yerindedir ve katılırım ve desteklerim.

Bunun, Cumhuriyet'te dört gün sonra yayınlanmasına ise Nihat Behram tepki göstermekte haklıdır. Ama bir dergide ya da gazetede ne kadar zaman sonra yayınlanırsa yayınlansın ya da isterse yayınlanmasın Nihat Behram'ın sesi zaten dağlara, taşlara, kuşlara, evimize, sokağımıza kadar ulaşmıştır.

Melih Cevdet Anday aynı zamanda Cumhuriyet gazetesinin yazarlarındandır. İkinci sayfada haftalık köşe yazıları yazıyordu. Yani Cumhuriyet'in iki türlü kusurundan söz etmek mümkündür: biri Melih Bey'e karşı, ikincisi de şair Nihat Behram'a karşı. Ben burada bir keyifsizlik sezmedim değil ama bu ödülün yerini bulduğunu düşünmek bana daha fazla heyecan verdi.

Sanatçı Edip Akbayram Nihat behram'ın aydınlık için mücadeleye çağıran açıklamasını henüz okumamıştı ancak ödülün Behram'a verilmesiyle ilgili düşüncelerini bizimle paylaştı:

Nihat Behram benim çok yakın dostum. Onun bu ödülü almış olması beni gerçekten sevindirdi. Nihat, edebiyat dünyamızın en kahır çemiş, ülkesinden ayrı kalan, en dürüst, en onurlu yazarlarından biridir. Bunun gibi çok daha güzel, daha büyük, daha onurlu ödüllere layıktır. Bunu biraz geçikmiş bir ödül olarak görüyorum. Nihat ülkesindeki insanlar için ülkesini terketmek zorunda kalmış, düşüncelerinden dolayı yargılanmaya çalışılmış, yıllarca ülkesinden uzakta kalmış edebiyatçılarımızdan birisidir. Dostum olduğu için ve bu ödülü aldığı için çok seviniyorum.

Şair Efe Duyan'ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
Ben aslında Melih Cevdet Anday ödülünün de diğer ödüllerin de gereğinden fazla önemsendiğini düşünüyorum. Bu ödüllerin gerçekte Türk edebiyatında oturdukları mekanizmaları sorgulamamız gerekiyor ve edebiyat dünyasının çok önemli bir parçası durumuna bence getirmememiz gerekiyor. Ancak Nihat Behram, tavrını ve kendi şiirsel yaklaşımını dışlayan bir edebiyat ortamında bu ödülü aldı. Bunu ilginç buluyorum. Bunu şu anlamda söylüyorum: Bugün Türk edebiyatındaki ortalama veya egemen söylem ile Nihat Behram'ın politik duruşu, şiirsel tarzı arasında bir mesafe var. Aslında Nihat Behram'ın ürettiği şiirsel kanal bugün, Türk edebiyatında egemen kanal tarafından sürekli bastırılmaya çalışılıyor. 80 sonrasında gelinen nokta bu. Nihat Behram da o bayrağı ısrarla taşıyan birkaç adamdan bir tanesi.
Açıklamasına dair şu söylenebilir. Verilmiş bir ödülün üzerine bir tür teşekkür konuşması yerine böyle bir çağrı yapılmış olmasını anlamı var. Ama bu çağrıya kulak verecek sanatçıların bu açıklamaları edebiyata tercüme etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Yoksa bunlar genelde pratiğe geçirilemeyen şeyler oluyor. Bunun önüne geçilmesi lazım. Yani Nihat Behram dışındaki edebiyatçılar ve sanatçılar tarafından yalnızca bir açıklama olarak bırakılmamalı.

Nihat Behram hem cüretli hem de inatçı kimliğiyle şu an yaşayan en büyük birkaç edebiyatçıdan bir tanesi. Bence Nihat Behram'ın şiiirini önemli hale getiren şey de bu noktadır, ona verilen ödüller değil.
Haberin Cumhuriyet tarafından atlanmasını ise, Nihat Behram Cumhuriyet gazetesi için bir anlam ifade etse bile, Nihat Behram'ın temsil ettiği değerin çok fazla önemsenmemesine bağlıyorum.

Şair ve Hürriyet gazetesi yazarı Özdemir İnce de Behram'ın açıklamalarını henüz okumamış. Ancak kendisi de bundan iki yıl önce aynı ödülü alan İnce, Behram'ın Melih Cevdet Anday ödülünü almasından duyduğu memnuniyeti şu sözlerle dile getirdi:
İlk şiirlerini yayınladığı günden bu yana kendisini yakından tanıyorum. Nihat her zaman edebiyat ve politikayı iç içe görmüş ve düşünmüştür. Ama şiirden hiçbir zaman taviz vermemiştir. Bu bakımdan kendisini önemserim. Melih Cevdet Anday ödülünü aldığı için de çok sevindiğimi ve kendisini kutladığımı söylemek isterim.

İnce, Behram'a verilen ödül ve Behram'ın yaptığı açıklamanın Cumhuriyet gibi bir gazetede dört gün sonra yayınlanmasıyla ilgili olarak da şunları söyledi:
O basının içinde bulunduğu uyku hali. Mersin kenti edebiyat ödülü de verildi, onu da kimse yazmadı. Ben Max Jakop ödülünü aldım, sadece Hürriyet gazetesi koydu, o da ayıp olmasın diye. Doğan yayın grubunun diğer gazeteleri koymadı. Nihat'ın eleştirisine hak veriyorum. Fakat ne yazık ki bu böyle. Demek ki edebiyatçıların kendi göbeklerini kesmek için daha bilinçli olmaları gerekiyor. Ben de bu ödülü iki yıl önce aldım. Ben aldığım zaman da büyük şamata yapılmadı, yapıldıysa da İslamcı gazeteler aleyhimde “Bu ödülü de veriyorlar bu adama” diye yaptılar. Edebiyatın restore edilmesi lazım. Bunu yapacak olanlar da bizzat edebiyatçıların kendileridir. Ben kaç kere paranızı ticari edebiyatın parasından ayırın dedim. Edebiyatçının müdanaa etmemesi lazım. Edebiyatçı arkadaşlarımızın bu konuda düşünmelerini tavsiye ederim.