Faik Bulut Ortadoğu'daki gidişatı değerlendirdi

Araştırmacı yazar Faik Bulut, Barış Derneği Ankara Şubesi’nin düzenlediği Barış Haftası etkinlikleri kapsamındaki söyleşisinde Ortadoğu coğrafyasındaki gelişmeleri değerlendirdi.

Barış Derneği Ankara Şubesi’nin düzenlediği Barış Haftası etkinlikleri kapsamında araştırmacı yazar Faik Bulut ile bir söyleşi gerçekleştirildi. Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde yapılan “Orta Doğu’ya barış gelmeyecek mi?” başlıklı söyleşide yer alan Ortadoğu uzmanı Bulut, Filistin, Irak ve İran başta olmak üzere Orta Doğu coğrafyasında son yıllarda yaşanan siyasi gelişmelere değindi.

Bulut, Filistin sorununun çözümü için başlatılan uluslar arası girişimler ve Oslo Anlaşması hükümlerine karşın İsrail’in Filistinlilere asla toprak vermemeye kararlı olduğunu ve “Arapların başkaldırmasına asla olanak tanımayacak şekilde sürekli baştan aşağıya silahlanma” stratejisini benimsediğini söyledi. Bulut, “Filistin toprakları bölünmüş haldedir. Bu topraklarda yer alan Yahudi yerleşkelerini koruyan milis güçleri, ‘3-5 Filistinli öldürme hakkını” kendilerinde görmektedirler. İsrail, toprak paylaşımı söz konusu olduğunda ‘4-5 mahalleyi veririz’ demektedir. Araplar ise kendilerine tanınan alanda dahi inşaat izni alamamaktadır” dedi.

Filistinli Arapların önemli bölümünün Suriye, Ürdün, Lübnan gibi komşu ülkelere göçtüğünü ve bu nüfusun Birleşmiş Milletler sözleşmelerine göre anayurda dönme haklarının olduğunu hatırlatan Bulut, İsrail’in bu hakkı bile tanımak istemediğini, bunun yerine mültecilere 30 bin ila 100 bin dolar meblağında tazminat ödenmesini önerdiğini ancak bu tazminatı bile kendisi ödemeye yanaşmadığını ve bunun yerine Arap ülkelerinin petrol gelirleri ile bunu finanse etmesi gerektiğini savunduğunu belirtti.

Daha sonra Irak’a değinen Bulut, Irak’ta ABD’nin sokaktan kışlalara çekildiğini, Irak ekonomisinin ABD şirketlerine kaldığını söyledi ve “ABD uzun bir süre daha Irak’ı ikinci İsrail gibi kullanmaya devam edecektir” dedi.

Bulut, direnişte El-Kaide’nin etkisinin kalmadığını ve direnişin belkemiğinin Baasçılardan oluştuğunu ancak onların da tamamen iktidarda yer alma odaklı politikalar güttüklerini, Amerika yönetimde ortak rol verirse bunu kabul edebileceklerini Arapların Saddam’ın yanlış politikalarını devam ettirdiklerini, Kürtlerin de tüm Irak’ı kucaklayacak politikalar gütmediklerini belirtti.

Orta Doğu coğrafyasında bir İran – ABD mücadelesi olduğunu belirten Bulut, ABD’nin Türkiye’yi kendi yerine vekil olarak sokmaya çalıştığını, Türkiye’nin “Eskiden burası bizim eyaletimizdi” gibi Yeni Osmanlıcı tezlerle heves ederken ABD’nin de “Sen onların abisisin, Kudüs’ün anahtarı sendedir” gibi söylemlerle bunu pompaladığını söyledi.

Bulut, İran’da rejimin İran halkı gözünde prestij kaybı yaşadığını, ekonomik durum iyi gitmediği gibi İslam devriminin ve 30 yıllık rejiminin Ayetullahlar tarafından dahi sorgulanır hale geldiğini söyledi. Ahmedinecad döneminde kabinenin %70’inin asker kökenlilerden oluşur hale geldiğini, bunu da ciddi bir rahatsızlık kaynağı olduğunu söyledi. İran halkının medyanın yansıttığının aksine sadece mollalar ve çarşaflılardan ibaret olmadığını, çok tartışan ve çok dinamik bir toplum olduğunu vurgulayan Bulut, ülkedeki batı yanlıları haricinde reformcular ve muhafızlar şeklinde de bir ikiye bölünme yaşandığını söyledi.

“İran Orta Asya’nın cümle kapısıdır” diyen Bulut, ABD için Büyük Orta Doğu Projesi’nin bittiğini ve Büyük Asya projesinin başladığını, İran düşerse ABD’nin bu projede çok rahatlayacağını vurguladı. Bulut,” Ancak İran’ın köklü bir diplomasi geleneği var. Saddam gibi akılsızca politikalar izlemezler. Rusya ve Çin de İran’ı kolay kolay yem etmez” dedi.

Bulut, Afganistan konusunda ise bölgedeki uzmanların “Irak Vietnam batağına tam olarak benzemiyordu ama Afganistan çok benziyor” dediklerini belirtti.

Türkiye’nin politikalarını yorumlayan Bulut, AKP hükümetinin her coğrafyada açılımlar geliştirmeye kalktığını ama hiç birinden sonuç alınmadığını, çoğu açılımın dostlar alışverişte görsün mantığı ile başlatıldığını Türk hükümetinin Orta Doğu dış politikasına hakim olmadığını söyledi.

Bir soru üzerine Bulut, Hizbullah ve Hamas’ın programlarından İslamcı terimler dışında herhangi bir 3. Dünya ülkesindeki ulusal kurtuluş hareketinin programına çok yakın olduğunu, gündemlerinde antiemperyalizm değil ama anti-Amerikancılık ve anti sömürücülüğün yer aldığını söyledi.

Bu coğrafyadaki solcuların sömürü karşıtı İslamcı hareketler ile direniş etrafında şekillenen bir işbirliği içinde olduğunu belirten Bulut, Marksistlerin direnişte etkin rol edinememesinin nedenlerine de değindi. Filistin işgalinin ardından direnişi ilk başlatanların Marksistler olduğunu ve önemli kadrolarının tamamının hapse girdiğini belirten Bulut, İsrail’in de Marksistlerin güçlenmesinde korktuğu için onlara karşı İslamcıları desteklediğini, Hamas gibi örgütlerin asıl ortaya çıkışının da bu zemine dayandığını belirtti. Marksistlerin bu nedenlerle uzun süre halk içinde örgütlenme fırsatı yakalayamadığını vurgulayan Bulut, komünistlerin Sovyetler birliğinin ABD ile hegemonya mücadelesi verdiği dönemde güçlendiğini, ancak zamanında işgal altındaki bölgelere gitmedikleri için toplumsallaşma zemini yakalayamadıklarını söyledi.
(soL - Ankara)