Burası Ayazma, onlar Ayazma Mağdurları!

Ağaoğlu’nun çektiği reklamda elinde kumandayla havuzlar yaptığı o topraklardan sökülüp atılan Ayazma Mağdurları mücadelelerini sürdürüyor.

Ayazma Mağdurları, "kentleri soylulaştırma projesi" olarak kabul edilen kentsel dönüşüm projesinin mağdurlarından sadece bir bölümü. Yıllardır haklarını gaspeden, onları barakalarda, çadırlarda yokluk içinde yaşamaya mahkûm eden Küçükçekmece Belediyesi’ne, TOKİ’ye, “yaptım oldu” diyen Ağaoğlu’na, kentsel dönüşüm talanına karşı direnişlerini sürdürüyorlar. Ayazma Mağdurlarının sesini soL okurlarıyla paylaşmak için kendileriyle görüştük.

Ayazma 70’lerdeki göçle oluşmuş, sonrasında 90’larda Doğu ve Güneydoğu’dan zorunlu göçle gelen kişilerle nüfusu artmış bir bölge. Şimdi ise yakınındaki Olimpiyat Stadı ile, çevresinden geçen otoyollarla, beş yıldızlı projelerle kentsel dönüşümden nemalananların iştahlarını kabartan bir bölge. Son zamanlarda Ali Ağaoğlu’nun sürekli televizyonlarda karşımıza çıkıp, “Ben Ali Ağaoğlu. Burası Ayazma” diye elinde golf sopası ile golf sahası kurmaktan bahsettiği, eline aldığı bir kumandayla çevresini havuzlarla doldurduğu yer. Ağaoğlu’nun sürekli gözlerimizi ve kulaklarımızı taciz eden reklamıyla tekrar gündeme gelen bu bölgede, bu reklama hiçbir şekilde giremeyen büyük bir mağduriyet yaşanıyor.

Mağduriyeti yaşayan Ayazmalılar da Ağaoğlu’nun reklam filminden esinlenerek bir video çektiler, Ağaoğlu’nun cebini dolduran Ayazma onlar için ne ifade ediyor, anlattılar. “Ayazma Benim Dünyam” adıyla hazırladıkları video ile Ayazma Mağdurları vatandaşlara, “Yıktıkları evlerimizin üzerinden lüks konut, tarumar ettikleri hayatlarımız üzerinden hayat satıyorlar. Bu bir TOKİ–Belediye ve Sermaye sahibi uygulamasıdır. Ağaoğlu inşaatın reklamlarda gösterdiği proje alanı, evlerimizi yıkarak, zorla bizleri gönderdikleri alandır” diye seslendiler.

Seslerini bir de soL portaldan duyurmak için Ayazma Mağdurları ile görüştük.

18 kiracı aile mücadelesini sürdürüyor
Sorularımızı yanıtlayan Ayazma Kiracılar Komisyonu sözcüsü Kasım Aydın, “Ne oldu Ayazma’da?” şeklindeki sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “Burada kentsel dönüşüm ilan ederken Ayazma’daki kiracıları da ev sahiplerine olduğu gibi aynı şartlarla hak sahibi yapacaklarına söz verdiler en başta. Biz buna başta da inanmamıştık, sonrasında da gördük bunun böyle olmadığını. Kuralar çekilince Ayazma kiracılarının isimleri çıkmadı. Biz burada Ayazma’daki 120 kiracı aile evsiz kaldık. Çadır ve barakalarda kalmak zorunda kaldık. Bazı aileler sağlık sorunu nedeniyle bu barakalardan ayrılmak zorunda kaldılar. En son çaresiz kalan 18 aile, yaklaşık 3 sene, Ayazma’da çadır barakalarda yaşadık. Burada üç kez yıkım yaşadık, bizi bu barakalarda da barındırmak istemediler. Ankara’ya Ayazma kiracıları dosyasını götürdük. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na götürdük. O zaman ‘biz size hak vermişiz, daireleriniz çıkmış, bekleyin’ dediler bize. Bu üç sene önce oluyor. Biz bekledik üç sene çadırda, her sene de bir yıkım yaşadık. Kasım ayında, kış ayında yaptılar bu yıkımları. Verilen sözler tutulmadığı için biz tekrar çadırlarımızı kurduk.”

2009 yılında Küçükçekçekmece Belediyesi’nin 18 aileye 1 yıllık kira parası verdiğini söyleyen Aydın, “Bir sene sonra kendi dairelerimize taşınacağımızı söylediler. Kira süreci dolunca biz tekrar belediyeye gittik. ‘Tekrar kira parası vermiyoruz ama kuraları çekeceğiz’ dediler. 2010 Şubat ayında kuraları çektiler. Evler peşinatsız, faizsiz, sabit taksitle verilecek şekilde çekilecekti kuralar. Bize o şekilde kuraları çektirdiler. Ancak sonrasında bize bankadan gelen yazıda 15 bin lira peşinat ödeyin dediler, bu arada taksitlerin de sabit olmadığını öğrendik” diyor. Sonrasında tekrar Belediye’ye gittiklerini söyleyen Aydın, her ailede asgari ücretle bir kişinin çalıştığını söylüyor ve “Biz o peşinatı nasıl ödeyeceğiz, nasıl biriktireceğiz. Çaresiz insanlar” diyor. Küçükçekmece Belediyesi topu TOKİ’ye atarken, ne Belediye ne TOKİ sözünü tutuyor. Aydın sonrasını da şöyle anlatıyor: “Bir bölge kentsel dönüşüm alanı ilan edildiği zaman oradaki bütün vatandaşları o proje kapsıyor. Onun için TOKİ’nin yaptığı konutlarda hak sahibi edilmesi lazım herkesin. Aynı şekilde orada yaşamış, ikamet etmiş insanlarız biz de. Ama bunlar böyle yapmadılar. Aileleri birbirleriyle ayrıştırdılar, birbirlerine düşürdüler. Tapu sahibine ayrı bir proje çıkardılar, kirada oturana ayrı bir proje çıkardılar. Kiracıları hak sahibi yapmadılar.”

Küçükçekmece Belediyesi’nin yanında nöbet
Aydın bu yaşananlar üzerine Küçükçekmece Belediyesi’nin orda Şubat ayından itibaren gece gündüz nöbet tuttuklarını söylerken, şu anda da nöbetlerine devam ettiklerini ancak hava soğuk olduğu için geceyi kaldırdıklarını, her hafta Pazar günü akşam 18:00’a kadar nöbet tuttuklarını söylüyor. Bu süreçte Küçükçekmece Bir Umut Derneği’nin yanlarında olduğunu söyleyen Aydın, “Biz bu derneğin aracılığıyla mahkemeye verdik. Şu anda bu süreç devam ediyor. Kuralar çekilmeden şartları konuşmaları gerekirdi bizimle. Bizi kandırmaya çalıştılar, ‘bunlar bir şey bilmiyorlar’ düşündüler. ‘Biz bunlara kuraları çektirelim ondan sonra, zaten bunlar ödemeyecek, bu daireleri almayacak, gidecekler bu iş bitecek’ diye düşünüyorlardı. Ama onların sandığı gibi olmadı. Hem hukuken hem eylemlerle mücadelemizi sürdüreceğiz. Buna devam edeceğiz” diyor. 2009 Aralık ayında Küçükçekmece Belediyesi’nin kira için verdiği desteğin bittiğini söyleyen Aydın, “Sonrasında bir kısım aile tekrar Ayazma’ya gittiler. Ağaoğlu’na peşkeş çektiler orayı, Ağaoğlu orada inşaata başladı. Ailelerimiz yine oradan çıkmak zorunda kaldılar, şimdi başka mahallelerde kendi imkânlarımızla kira ödemeye çalışıyoruz” diyor.

“Aileleri perişan ettiler, sokağa attılar”
Ekonomik olsun diye kurdukları ocaklarda tandır ekmeği pişirerek karınlarını doyurduklarını söyleyen Aydın sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bir torba un alıyorduk. Bir aydan fazla bunu yiyorduk. Bunlar ne yaptı, aldı bunları elimizden. Aileleri perişan ettiler, sokağa attılar. Al sana Ağaoğlu, bölge senin dediler ve peşkeş çektiler. Ağaoğlu’nun yaptığı projede orada daire sahibi alan kişiler bence huzurlu olmayacak. Çünkü birçok yetimin, yoksulun hakkı var orada. Biz orada daireler satışa çıktığı zaman da seslendik o müşterilere. Ayazma’da şantiyeler arasında hala evler var. Hala yaşayanlar var. Orada bir şey yapacaklarsa, bu kiracıların haklarını vermeleri gerekirdi. O reklamı görünce insanın vicdanı sızlıyor. Yani dalga geçmiş gibi o insanlarla, o ailelerle. ‘Karadenizli Marmaralı, Doğulu Güneydoğulu, siz burada yaşadınız, siz burada mücadele ettiniz, yıllardır burada oturuyorsunuz, hepiniz bir aile oldunuz. Ama biz yine birliğinizi beraberliğinizi bozduk’ diyorsunuz. Ağaoğlu’nun yaptığı reklamlar bu aileler için hiç hoş değil, öyle bir reklam yapılmaması lazımdı.”

Aydın tüm kentsel dönüşüm mağdurlarına seslenirken “Biz mücadelemize devam ediyoruz. Ve diğer kentsel dönüşüm mağdurları da bizim gibi bir mücadele etsinler. Hiçbir zaman haklarını öyle rahatça gaspettirmesinler. Zorluklar olmadan bu işler çözülmüyor. Bu herkesin başına gelebilecek bir şeydir. Ama her yerde böyle bir mücadele olursa, bu problemler çözülecek, kimsenin hakkı kolay kolay gaspedilmeyecek” diyor.

“15 bin liramız olsaydı, barakada niye yaşayacaktık?”
Barakada, çadırda yaşamanın, küçücük evlerde kiraya çıkmak zorunda kalmanın belki de en ağır bedellerini kadınlar ve çocuklar ödüyor. Emine Aksoy yaşadıkları için “Şaştım kaldım ben bu bu işe” derken, kendilerine ev hakkı vereceklerini söyledikten, kuralar çekildikten sonra kendilerinden istenen 15 bin liradan dert yanıyor. Yine Şükran Çeter de “Bizlere söz verdiler ama tutmadılar. 1-2 yıl barakada kaldık, orada da epey bir direndik ama polis geldi yıktı barakalarımızı. Yıkım oldu 2-3 defa. Daha sonra, yıkımdan sonra, belediye çağırdı ‘gelin anlaşalım’ diye. Söz verdiler gene, hem 1 yıllık peşinat kira vereceğiz hem de eve de sokacağız dediler. Bizden 15 bin lira peşinat istediler. Zaten bizim 15 bin liramız olsaydı, barakada niye yaşayacaktık? Kendi çözümümüz olarak bir ev tutar, otururduk. O Ayazma derelerinde, kimyasal akan sularda, oralarda kalmak zorunda kalmazdık zaten” diyor.

“Yoksulluğunu, çilesini biz çektik, şimdi sefasını sürecekler”
Ağaoğlu’nu gördüklerinde ne hissettikleri sorduğumuzda ise Aksoy, “Valla çok kötü oluyoruz onu televizyonda görünce. Yani benim yedi yaşında kızım var, aha diyor, televizyonda görünce, ‘bizim Ayazma’da gidiyor neler neler yapıyorlar’ diyor. ‘Anne niye bizden aldı onlar’ diye soruyor. Oranın yoksulluğunu, çilesini, her şeyini biz gördük. Millet şimdi oraya gidecek sefasını sürecek” diye cevap veriyor. Mücadelelerini sonuna kadar sürdüreceklerini söyleyen Aksoy ve Çeter İstanbul halkını her Pazar günü Küçükçekmece Belediyesi yanında sürdürdükleri nöbete destek vermeye çağırıyorlar.

“Sadece yuvamız olsun istiyoruz”
Henüz 8. sınıfa giden ve yıllardır bu ağır süreci yaşayan Sedat Tuncer de sorularımızı yanıtlarken, “Kötü şeyler yaşadık biz orada. Hergün böyle eylem de olmuyor ki. Biz bir yuvamız olsun istiyoruz sadece, onun için yaşıyoruz. Hem okula gidiyoruz hem böyle şeyler yaşıyoruz” şeklinde konuşuyor.

Ayazma Mağdurları her Pazar günü Küçükçekmece Belediyesi’nin yanında haklarını almak için tuttukları nöbeti sürdürüyorlar ve duyarlı vatandaşların desteğini bekliyorlar.

(soL - İstanbul)

Fotoğraf http://ayazmamagdurlari.wordpress.com/ dan alınmıştır.

Fotoğraf http://ayazmamagdurlari.wordpress.com/ dan alınmıştır.

Fotoğraf http://ayazmamagdurlari.wordpress.com/ dan alınmıştır.