Akarsuların AB ile ortak yönetimine tepki

10-11 Aralık tarihlerinde Brüksel’de gerçekleştirilen AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nin çevre ile ilgili oturumunda sınırı aşan suların kıtlık bahane edilerek ticarileştirilmesi için bazı adımlar atılmıştı. Aralarında çok sayıda sendika, meslek örgütü, dernek ve sivil toplum örgütünün bulunduğu “Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu” bir basın açıklaması yaparak ticarileştirmek için akarsuları denetim altına alan girişimleri Amsterdam, Berlin ve yurdun 17 kentinde gerçekleştirdiği eşzamanlı eylemlerle protesto etti.

Daha önce AB zirvesi’nde alınan kararın ardından 11. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi’nin son gününde sosyal bilimcilerle birlikte suyun dünya halkları için taşıdığı önemin ve 2000 yılında AB ülkeleri için uygulamaya koyulan “Su Çerçeve Direktifi”nin piyasacı niteliğinin altını çizen ve suyun bölge halklarına karşı silah olarak kullanılacağına dikkat çeken Platform Bileşenleri, yaptıkları açıklamada da “Türkiye, Irak ve Suriye’yi kat eden Firat ve Dicle Nehir havzalarında yaşayan halkların, Ren, Elbe, Tuna, Sen ve bütün Avrupa nehir havzalarında yaşayan halklara” seslenerek “sularımızın kaderini diğer dünya halkları ile birlikte belirlemeyi öneriyoruz” çağrısında bulundular.

Geçtiğimiz ay İtalya’da Berlusconi hükümetinin de AB’nin hazırladığı “Su Çerçeve Direktifi” doğrultusunda akarsuların satılmasına izin veren yasayı onayladığı belirtilen açıklamada, AB, ABD, İsrail ve Türkiye hükümetlerinin suların akışı üstünde belirleyici derecede kontrol sahibi olmalarıyla, bu durumu gerektiğinde komşu halklara karşı bir silah olarak kullanabileceklerine dikkat çektiler.

AB’ye üyelik kapsamında DSİ’nin de “temiz enerji” kandırmacası ile duyurduğu bini aşkın hidroelektrik santrali başvurusu ve bu barajların istihdam yaratacağı iddiası ile akarsuların kontrolden çıkarılmasının da reddilmesi gerektiğini belirten Platform Bileşenleri, piyasalaştırılacağı için suyun insan ve canlıların gereksinimini karşılama işlevini yerine getiremeyeceğini, tuzlanma ve çölleşme tehdinin kapıda olduğunu belirttiler.

Fırat, Dicle, Ilısu, Munzur, Yeşilırmak, İkizdere, Papart, Hemşin gibi dünyanın farklı ülkelerinde de akarsuların hidroelektrik santralleri ile ticarileştirilmesine karşı çıkan Platform üyeleri “Sularımızı ne AB, ne de Türkiye bürokratları, kısaca ‘su tüccarları’ yönetemez. Çünkü su, yalnızca insanlık için değil, canlı ve cansız tüm doğa için vazgeçilmez doğal varlıktır” açıklamasında bulundular. Akarsular ile ilgili kararları ancak “suyu canlı ve cansızlar yararına kullanmaya devam etme iradesini gösterebilecek halklar” tarafından alınabileceğini eklediler.
(soL - Haber Merkezi)