“Örtülü” sermaye: Paris’te moda rüzgarı…

“Moda” haline gelen türban lüks alışveriş merkezlerinin ve markaların vazgeçilmez parçası olmuş durumda.

Hürriyet gazetesinin ekonomi sayfalarına düşen haberlerin birisinden alıntı: "Lüks giyim markaları 'türban modası'na da sarıldı… Lüks markaların koleksiyonlarına aldığı türbanın fiyatı ise Türkiye'deki asgari ücretin iki katından fazla. Prada'nın yeşil, pembe ve kestane rengi saten türbanları 695 ile 710 dolar arasında bir fiyattan satılıyor. Ralph Lauren'in koleksiyonundaki geleneksel Sih türbanına daha yakın olan büyük, parlak broşlu siyah türbanın fiyatı 600 dolar. Broş olmadan türbanın fiyatı ise 475 dolar."

Bir pazar haline gelen türban sektörü, yüzde 200’e yaklaşan bir büyüme gerçekleştirmiş.

Türkiye’de bu sektörün baş mimarlarından olan Tekbir giyimin sahibinin söylediği sözler ise, dillerine pelesenk olmuş durumda. Mustafa Karaduman’ın AKP ile ne kadar yakın bir temasta olduğunu herkes biliyor. Karaduman tek eşliliğili bakın nasıl yorumluyor :

“Tek eşlilik mümkün olsaydı, umumhaneler, kerhaneler olmazdı.”

Ek olarak aşağıda Milliyet gazetesinin 2007 yılına ait araştırma sonuçlarına baktığımızda türbanlı sayısında ciddi bir artış olduğunu görüyoruz.

İki haberden çıkan bilgileri süzdüğümüzde aslında ortada tartışılması gerekenin türbandan öte sınıfsal farklılık olduğunu hepimiz görebiliyoruz.

Türbanın altında kalan yoksulluk
Çevremizde yeteri kadar görüyoruz ciplere binen, ipek türbanları ile salınanlar... Kanyon Alışveriş Merkezi’ni kapatıp arkadaşlarıyla rahat rahat film izleyen Erdoğanlar…

Bunlar yazılıp konuşulurken her defasında birileri “türbanlı olmayan bir kadın olsaydı karşı çıkmazdınız” demeye devam ediyor.

Daha neler diyor, konumuza geri dönüyoruz. Ortada zengin ayrımcılığı ithamına maruz kalmaktan daha ciddi bir sorun var. Çünkü konu din tartışmasına evrildiğinde ısrarla ucunu kaçırarak “aslında bizim kitabımızda eşitlikten bahsediliyor, herkes eşittir, biz de sömürüye karşıyız…” çıkışları yapıp altına cip çekenlerden bahsediyoruz. Bir siyasal parti ve sermaye grubu olarak AKP bunun en çarpıcı örneği değil midir?

Türbanla en çok tartışılan “özgürlük” kavramı ise tam da bu noktada ortaya çıkıyor. AKP için özgürlük kendi kızlarının, eşlerinin de lüks alışveriş merkezlerinde rahatça gezebilmesi yahut ABD’de okuyabilmeleri. O kadar güzel “mağdur” oldular ki, gören sanır ki Türkiye’de herkes bu olanaklara sahip de bir tek onlar değil. Peki ekmek parasını bulamayan, emekçi mahallelerinde yaşayan türbanlı kadınlarımızın “özgürlük mücadelesi”ne ne olacak?

Birileri kirli emelleri için akılları kuşatırken yoksulluğumuzu, emeğimizi türban ile örtmeye çalışıyor. Oysa asıl kapatmaya çalıştıkları kendi zayıflıklarıdır.