Mülkiye Demir Kılınç, 5 aylık ikizleriyle hapse girecek

Mülkiye Demir Kılınç, 32 yaşında bir kadın. Prematüre doğan 5 aylık ikizlerinin yaşaması için titizlenirken, şimdi bebeklerle birlikte hapse girecek. Suçu, “örgüt üyesi” olan bir müşterisine kitap satmak.

Selin Asker

Türkiye, Mülkiye Demir Kılınç ismini “İkiz bebekleriyle cezaevine girecek anne” olarak tanıdı. İnternette “Özgür ve Lorin cezaevinde büyümesin” başlığıyla açılan imza kampanyasının kısa sürede onbinleri bulmasıyla yaşanan adaletsizlik kamuoyunun gündemine girdi.

32 yaşında genç bir kadın, Mülkiye. Yaşadıkları ne akla ne vicdana sığmayacak cinsten. 3 yıl önce çalıştığı Mezopotamya Kültür Merkezi’nde (MKM) hemen her gün yaptığı işten ötürü 2 yıl 1 ay hapis cezası aldı. Suçu, MKM’de kitap satmak ve kitabı satın alan müşterinin “örgüt üyesi” olması. Kültür Bakanlığı tarafından onaylı ve herkesin aşina olduğu yazarlara ait kitapları satmayı “suç” haline getiren devlet, yalnızca Mülkiye’yi kitap sattığı için cezalandırmakla kalmayacak, 5 aylık ikiz bebeklerinin de hayatından 1,5 yılı çalacak.

Batman'dan İstanbul'a
Gelgelelim, Mülkiye Demir’in devlet eziyetiyle tanışıklığı çocukluk yıllarında başlıyor. Batmanlı çiftçi bir anne ve babanın 4 çocuğundan biri olan Mülkiye, 90’ların karanlık yıllarında evlerine yapılan baskında, korucu olmak istemeyen babasının vurulmasıyla “büyüyor”.
Evlerinde Şivan Perwer kasedi bulunduğu için açılan davalar, artan baskılar ve babasının vurularak ağır yaralanması neticesinde Batman’dan İstanbul’a göçle, kardeşleriyle birlikte konfeksiyon atölyelerinde çalışarak geçen hayatında bu kez devlet Mülkiye’nin yakasına MKM’de kitap satarken yapışıyor.

Mülkiye, neler olduğunu şöyle anlatıyor: “Olağan bir günde, tanımadığım bir müşteri elinde kitap listesiyle geldi. Listede baskısı olmayan kitaplar vardı, 'Toparlamaya çalışayım, 1 hafta içinde döneyim size' dedim, kitapları toparladım, müşteriyi aradım, kitapları teslim ettim, parasını verdi, faturasını kestim. Kitapları verdiğim günün akşamı gözaltına alındım.”

Evleneceği günü nezarette geçirdi
16 Kasım 2011 yalnızca Mülkiye’nin Beyoğlu’nda yolunu kesen polislerce gözaltına alındığı tarih değil, eşiyle evlenecekleri tarihin de bir gün öncesi. Mülkiye, eşinin doğumgünü de olan 17 Kasım’da evlenecekken 4 gün boyunca İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde neyle suçlandığını bilmeden gözaltında tutuluyor, savcılık ifadesinde “Ona neden kitap sattın”, “Kimden talimat alıyorsun” gibi sorulan sorulardan neyle suçlandığını anlamaya çalışarak mahkemeye çıkarılıyor ve kitap sattığı müşteriyi “örgüt üyeliği” ile tutuklayan mahkeme tarafından serbest bırakılıyor.

32 yıllık ismi 'kod adı'
Fakat mahkemenin bu kararı bir son değil, tüm adaletsizliklerin başlangıcı oluyor.
Mülkiye, ismi nüfus cüzdanından ibaret kalanlardan... Ailesi, yakın çevreleri ve arkadaşları ona Zeyno diye sesleniyor. Nereden bilsinlerdi bu isim için bir gün “kod adı” denileceğini?

Mülkiye, mahkemeden serbest bırakılmasından iki ay sonra hakkında dava açılmasıyla ve adeta gelecek felaketin habercisi niteliğinde bir iddianameyle karşılaşıyor. Kitapları sattığı müşterisine telefonda “siz” diye hitap ettiği için “siz diyerek örgütü kastediyor” diyen, 32 yıllık adına “Zeyno kod adı” diye tanım yapan, “Ekmek, peynir, kitap silahla eşdeğer” diye suç delili sıralayan savcılığın akıl yürütmeleriyle hazırlanan iddianameyle duruşmalar başlıyor.
İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaklaşık 1 yıl süren yargılama sonucunda da “örgüt üyesi” olmakla suçlanan müşterisi 6 yıl 4 ay hapis cezası alırken Mülkiye’ye ise “örgüt üyesine yardım ve yataklık” suçlamasıyla 2 yıl 1 ay hapis cezası veriliyor.

Mülkiye de avukatları da hiçbir “suç” olmadığı halde ceza veren mahkemenin kararının bozulacağı inancıyla temyiz yoluna giderek Yargıtay’a başvuruyor ve Yargıtay yaklaşık 3 aylık bir sürenin ardından adeta jet hızıyla Mülkiye’nin tüm hayatını altüst edecek o karara imza atıyor.
Ancak Yargıtay’ın Mülkiye’ye kitap sattığı için hapis cezası verilmesini uygun bulmaktan daha skandal bir karar verdiği de anlaşılıyor. Yargıtay, Mülkiye’ye “örgüt üyesine yardım ve yataklık” suçundan hapis cezasını uygun bulurken, kitap sattığı kişiyi, “örgüt üyeliği ve yardım ve yataklık suçları teşebbüs aşamasında kaldığı” gerekçesiyle bozarak serbest bırakılmasına hükmediyor.

Böylece Mülkiye’nin ortada “örgüt üyesi” olmadan örgüt üyesine yardım ve yataklık yapmaktan, yardım ve yataklık “teşebbüs” aşamasında kalmışken “yardım ve yataklığa yardım ve yataklık yapmak” gibi kanunda bulunmayan, ne olduğu anlaşılamayan bir nedenle 2 yıl 1 ay hapis cezası onaylanarak cezanın 4’te 3’ünü yatması kesinleşiyor.

21 günü kaldı, iyi haber bekliyor
Kararın adaletsizliği Mülkiye’nin 4,5 aylık hamileliğiyle katlanıyor. Mülkiye, kararı ilk aldığı anı “Hamileydim 4,5 aylık karar onandığında. Düşük riskim vardı, ilaç kullanıyordum, her gün iğneye gidiyordum, felaket bir duyguydu yaşadığım. Sonra ceza erteleme hakkımız olduğunu öğrendik” diye anlatıyor. Savcılıkla yaptıkları görüşmeden de yalnızca doğumu sonrası 6 aylık süreyi de kapsayan bir erteleme süresi elde edebiliyor ve bu süre 19 Mayıs’ta, yani üç hafta sonra bitiyor.

Mülkiye'nin en büyük umudu, kamuoyunda kendisine gösterilen ilgi. Önümüzdeki hafta Meclis’te basın toplantısı ve Adalet Bakanlığı’yla görüşme yapılması gibi bir gündem olduğunu ifade ediyor, CHP Milletvekili Melda Onur ve BDP Milletvekili Pervin Buldan’ın da durumuyla yakinen ilgilendiğini belirtiyor. Geriye Mülkiye’den gelecek güzel haberleri duyurmak kalıyor.

‘Korsan olsa cezası 300 lira’
“Gün sayıyorum. 22 gün kaldı, 21 gün kaldı. Elektronik kelepçe olur, ev hapsi olur, yeter ki bebeklerimi cezaevinde büyütmeyeyim” diyor Mülkiye. En çok tekrar ettiği soru, “İçeride onlara nasıl bakarım”.
Bir yandan da öfkeli… “Sigortalı çalışandım ben orada. Eğer o müşteri MKM’den değil de yan taraftaki D&R’den alsa kitapları, bunlar yaşanmayacaktı. Çünkü kitaplar herkesin kütüphanesinde bulunan kitaplardı. Foucalt, Chomsky, Elif Şafak, Şükrü Erbaş, Mevlana, Afşar Timuçin, Turgenyev, Nazım Hikmet gibi isimlere ait kitaplardı sattığım kitaplar. Kitaplar korsan da değil. Korsan dahi olsa cezası 300 lira para cezası” diyor.

‘Cezaevinde emekleyecekleri yer yok’
“Bebeklerime 15 gün süt verebildim, mamayla beslediğim için bağışıklık sistemleri güçlü değil, prematüre doğdular, 1 hafta küvezde kaldılar. Çok hassaslar. Evin ısısını 26 derecenin altına düşürmüyorum, biberonları sürekli kaynıyor, haftada 1 kontroldeyiz, aşıya götürüyorum. Cezaevi koşullarında bunları nasıl yaparım? Cezaevi koşulları yetişkin insan için bile çok ağır. Bebek için günlük 7,5 lira üstünde bir şey alınamıyor. Bebeklerim mamayla besleniyor ve mama içeride yasak. Paket süt veriliyor sadece. İnek sütü çocuklarıma yasak, oradaki yemekleri de yiyemezler, karınlarını nasıl doyuracağım? Cezaevinde beşik yok, oyuncak yok, içeri almıyorlar. Emekleyecekleri yer yok. İlk adımlarını atabilecekler mi? Doktorum kendi yaşıtları olmayınca geç konuşup yürüyebileceklerini söyledi. Ateşlendiklerinde, bir havale geçirdiklerinde, geri dönülemez bir hasar bıraktığında hesabını kimden soracağım? Dışarıda bakacak kimsemiz de yok. Mali durumumuz biraz daha elverseydi eşim öğretmenliği bırakır bebeklerimize bakardı ama o da yok.”