"Kız öğrencilerin pantolon giymesi ilk adımdı"


24 Kasım Öğretmenler Günü. Öğretmenlerimiz özellikle de kadın öğretmenlerimizin yaşadığı birçok sıkıntı var. Öğretmen Sevinç Yılmaz, “Türkiye’de öğretmenlik kadınlara yakıştırılan bir meslektir biliyorsunuz. Ama artık durum farklı, o kadar işsiz kadın öğretmen var ki, o yakıştırma eskidi ne yazık ki” diyor.


Son yapılan Milli Eğitim şurası öncesinde Eğitim-Sen “kız ve erkek öğrenciler için okulların ayrılması”, “zorunlu din dersi saatlerinin artırılması” gibi kararların çıkarılması olasılığına dikkat çekmişti. Şura sonrası alınan kararlara yönelik ne düşünüyorsunuz?

Bu yıl 18. si düzenlenen Milli Eğitim Şurası, "Eğitimde 2023 Vizyonu" başlığı ile sunuldu. Gündem maddeleri öğretmenin yetiştirilmesi, istihdamı ve mesleki gelişimi, eğitim ortamları, kurum kültürü ve okul liderliği, ilköğretim ve ortaöğretimin güçlendirilmesi, ortaöğretime erişimin sağlanması, spor, sanat, beceri ve değerler eğitimi, psikolojik danışma, rehberlik ve yönlendirmeydi.

Başlıklar bunlardı ancak en çok gündeme taşınanlar, öğretmenlerin çalışma koşulları, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınması, ek ders ücretleri ve 24 Kasım’da ikramiye verilmesi gibi başlıklar oldu. Eğitim-Sen'in vurguladığı eğitimde gericileşme, kız ve erkek öğrencilerin ayrı okullarda eğitim görme önerisi gibi başlıklar da var tabii. Eğitim-Sen açılış töreninin ardından toplantılara katılmayacağını duyurdu. Kız öğrencilerin eğitim görmeleri yönünde pozitif ayrımcılık yapılması alınan kararlar arasında yer alıyor. Ancak bu kararın hangi doğrultuda uygulanacağı net değil tabii ki. Alınan kararların iktidar tarafından istenilen yönde kullanılacağı muhakkak. Özellikle eğitimcilerin kararların nasıl uygulanacağını iyi takip etmesi ve gerekçelendirilen her tür gerici uygulamaya dair uyanık olması ve müdahale etmesi gerekiyor.

Kısa zaman önce tartışma konusu olan, kız öğrencilerin pantolon giymesi konusu gericilik başlığında atılan adımlardan sadece biriydi, ama önemliydi. Bir çok gerekçe sundular uygulamaya çalışırken. Asıl sorun ise bunun üstü kapalı bir “ahlakçılık” adı altında yapılıyor olması. Biz kadın öğretmenler olarak bunun çok sıkıntısını yaşıyoruz. Sadece öğrencilere uygulanan bir durum söz konusu değil. Tüm bunlarla beraber bu ülkede insanların eğitim görememesinin temel nedeninin, eğitimdeki piyasalaşma olduğunu tekrar tekrar vurgulamak gerekiyor.

25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Gününün yıldönümü. Bir kadın öğretmen olarak Türkiye'de kadına yönelik şiddetin artması konusunda ne düşünüyorsunuz?

Toplumun hızla gericileştirildiği, kadının toplumsal alanda daha az yer aldığı ve bunun beslendiği bir dönemde, kadına verilen değerin artması bir yana azalması meşrulaşmaktadır. Kadınların çalıştırılmaması, evde bir yaşama yönlendirilmesi v.b. gelişmelerle kadının zaten sınırlı olan karar alma süreçlerine katılımı daha da kısıtlanıyor, çaresizleşen kadınlara yönelik şiddet yaygınlaşarak artıyor. Sonuçta bir kez daha toplumdaki değişimden en çok etkilenenler yine biz kadınlar oluyoruz. Türkiye’de öğretmenlik kadınlara yakıştırılan bir meslektir biliyorsunuz. Ama artık durum farklı, o kadar işsiz kadın öğretmen var ki, o yakıştırma eskidi ne yazık ki. Her gün bir üniversite açılıyor, eğitim kalitesi düşüyor. Çocukları sınava hazırlıyoruz ama bir taraftan geleceklerinden şüphe de duyuyoruz. Çocuk okula adım attığında ben öğretmen olacağım, doktor olacağım diyemiyor ki, o da farkında üniversiteyi bitirip işsiz kalma olasılığının olduğunu. Bu durum kız çocuklar için tabii ki daha zor bir şey. Bazı öğrencilerimiz sınavda başarılı olmadıklarında ailesi tarafından köye gönderilip evlendirilmekle tehdit ediliyor. Aileye bir vadede anlatamıyorsunuz. İş yok, para yok, büyük şehirde kaldıkları her gün masraf onlar için.

Her halükarda kadına yönelik şiddetin arttığını, özellikle ülkemizde arttığını görmek için alim olmaya gerek yok. Her şey o kadar açık yapılıyor ki, biz de çocuklar da etkileniyoruz bundan. Geçen gün bir kadın öğretmen arkadaşım koridorda nöbetçiydi. Çocuklara zil çaldığı için içeri girmelerini söylüyor. Bir öğrenci karşı çıkıyor ve öğrenci öğretmen arkadaşımızın saçlarından çekiyor, aniden bir gerilim yaşanıyor. Emin olun okullarda bu tarz sorunlar, özellikle gericilerle yaşanan gerilimler o kadar arttı ki, kadın öğretmenlerimizin can güvenliği kalmadı.

27 Kasım'da TKP 90. yıldönümünü "Hiç boyun eğer mi insan" sloganıyla karşılıyor. Sizler boyun eğmeyen bireyler yetiştirmeye çalışıyorsunuz…
Eğitimcilerin toplumsal hayattaki etkisi günümüzde, mücadele eden, ilkesel davranan ve toplumun ilerlemesi için çaba harcayan bir profilden uzaklaştığı için insanlar daha kolay boyun eğiyor. Eğitimcilere özel bir önem atfetmekten öte toplumun genel gelişim seyrinden öğretmenlerin de bağımsız olmadığını vurgulamak adına bunu söylüyorum. Toplumsal ilerleme bir hedef olmaktan çıktığı oranda eğitimcilerin toplumsal yaşantıya etkileri giderek azaldı, değiştirme iradesine sahip olmayan bireylere dönüştürüldü. Bunları bilerek, bunlara rağmen insana dair inancı ve değiştirme iradesini göstermek, eğitimcilere toplumdaki rolünü hatırlatmak gerekiyor. Boyun eğenler olduğu gibi her toplumda mutlaka boyun eğmeyenler de var. Boyun eğmeyen bireyleri önemsemek ve güçlendirmek bizim için her zamankinden daha önemli.

(soL-Kadın)