Kıymetlimiz, kadın takımlarımız

Türkiye'nin mevcut ikliminde, kadın sporcuların uluslararası yarışmalarda, özellikle basketbol ve voleybol gibi takım oyunu ve disiplini, dolayısıyla sistemik bir altyapıyı şart kılan sporlarda bu başarıları elde ediyor oluşu şaşırtıcı gelebilir.

Nazım Sinan Odabaşı

Sporda Türkiye'nin yüzünü ağartan branşlara bakıldığında, kadın basketbol ve voleybol takımlarımızı görüyoruz.

Volkan Demirel, Emre Belözoğlu, Sabri Sarıoğlu ve diğerlerinden oluşan milli takımın maçını seyrederken, Naz Çavuşoğlu, Işıl Alben ve diğer sporcularımızın oluşturdukları takımları desteklediğimizdeki iç huzuru hissedemiyoruz.

Ya da, olimpiyat oyunları gibi çok branşlı organizasyonlarda, haltercileri ve güreşçileri izlerken, insanın aklında dürüst yarışma prensibine dair soru işaretleri kalıyor da, Londra 2012'de ve katıldıkları bütün şampiyonalarda podyumu zorlayan kadın basketbol ve voleybol takımlarının canla başla mücadele etmelerine tanıklık ederken, bu soru işaretleri belirmez oluyor.

Voleybolcularımız, Grand Prix üstüne gelen - FIVB'nin bir ay arayla Grand Prix ve Dünya Şampiyonası düzenlemsindeki anlamsızlığı da unutmayalım - Şampiyona'da biraz yorgun gözükmelerine rağmen, turnuvaya tutunmaya devam ediyorlar. Basketbolcularımız ise çok iyi bir turnuva geçirdiler ve bu akşam Bronz madalya maçına çıkacaklar Cumartesi akşamı İspanya'ya karşı kısa oyunculardan biraz daha skor katkısı alabilselerdi, 4 yıl önce erkeklerin gerçekleştirdiklerini başarıp ABD ile final oynamaları işten bile değildi.

Türkiye'nin mevcut ikliminde, kadın sporcuların uluslararası yarışmalarda, özellikle basketbol ve voleybol gibi takım oyunu ve disiplini, dolayısıyla sistemik bir altyapıyı şart kılan sporlarda bu başarıları elde ediyor oluşu şaşırtıcı gelebilir. Kadınların günlük hayatta özgür bireyler olarak var olmalarının, öncelikle toplum içerisinde ve giderek kamusal alana da yayılacak biçimde baskı altına alınıyor oluşundan da bahsetmiyorum sadece.

Yazının devamı için tıklayınız...