Kamu yönetiminde kadının adı yok

Kadınların işgücüne katılımının yoğunlaşması ile kadına yönelik şiddette artış arasındaki bağlantı, çoğunlukla gözden kaçıyor. Oysa AKP döneminde, dinselleşme ile birlikte kadın emek gücünün sermaye için "yeni kaynak" haline gelmesi paralel gelişti.

(soL - Kadın) İstatistikler Türkiye'de kadına yönelik şiddette son 10 yılda 14 kat artış olduğunu ortaya koyuyor. AKP döneminin ideolojik-politik atmosferi, bağlantılı olmak üzere kamu otoritelerinin yaklaşımı bu artışta önemli rol oynadı. Ancak aynı dönemde özellikle kentlerde kadınların işgücüne katılımındaki ve eğitim düzeyindeki gelişim göz önüne alındığında bu artış yine de yadırgatıcı görünüyor. Kadınların toplumsal yaşama daha fazla dahil olmasının kadına yönelik şiddetin azalmasına yol açması makul beklenti. Oysa söz konusu dönemin özellikle emekçi yığınlar açısından ağır bir yoksullaşma dönemi olması, reel ücretlerin muazzam ölçüde gerilemesi yani bir sınıfsal durumun da tabloya eklenmesi zorunlu.

Sadece AKP eliyle erkek egemen bir yaklaşımın teşvik edilmesi değil, artan yoksullaşmayla birlikte geçim sıkıntılarının artması, işgücüne katılan eğitimli, eğitimsiz kadınların az ya da çok özgürlüklerine daha fazla sahip çıkmasının çatışmaları artırması, 10-15 yıl öncesine göre daha karmaşıklaşmış bir sınıfsal yapının ortaya çıkmasının daha titiz bir şekilde ele alınması gerektiği açık. Kadınların daha itaatkâr olması yönündeki beklentinin sadece bir "dinsel" mesele olmadığı, kent işgücüne kitlesel bir şekilde dahil olan bir "yeni" kaynak olarak sermaye sınıfı için de son derece kullanışlı olduğu da söylenebilir.

Kadına yönelik şiddeti detaylı bir sınıfsal arkaplana oturtmak, bunun ideolojik-siyasi boyutlarına, dinci gericiliğin buradaki özel rolüne, ağırlığına bakmak zorunlu. Ancak yine bütün bunlarla bağlantılı bir "altyapı" da söz konusu. Türkiye'de kamu yönetiminde kadının adı yok. Üst düzey kadın memur oranı yüzde 10'a ancak ulaşıyor. Müsteşar müsteşar yardımcısı, vali, başkanlık müşaviri, bağlı kurum başkanı, genel müdür, genel müdür yardımcısı, kurul başkanı, kurul üyeleri daire başkanı gibi görevlerde yer alan 5 bin 820 personelin sadece 610'u kadın. Ki bunların büyük bölümünün de keyfiyet ile değil mevzuata bağlı olarak liyakat gereği bu görevlere atandıkları düşünülebilir.

Üniversite öğretim üyelerinin yüzde 40'ı (tabii ki profesörler için oran yüzde 27'ye kadar iniyor) bulurken rektörler içinde oran sadece yüzde 6'larda 162 rektörün sadece 9'u kadın. Büyükelçilerin yüzde 11'i, cumhuriyet savcılarının yüzde 7'si kadın. Kadınların kamu yönetiminde yüzde 10 eşiğini aşabildiği tek meslek hakimlik hakimlerin yüzde 34'ü kadın. Merkez Bankası Meclisi'nde kadın sayısı 0. Milletvekilleri içinde kadın oranının yüzde 14, bakan sayısının yalnızca yüzde 1, belediye başkanlarında ise yüzde 1'e ancak ulaşıldığını da hatırlatalım.