Kadın erkek eşitliğine inanmayan başbakandan eşitlik bildirgesi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Salı günü mecliste kadına karşı şiddetle mücadele temalı bildirgeyi imzaladı. Peki, kadına karşı şiddeti imam eğiterek, kadınlara kolye taktırarak "çözmeye" çalışan AKP zihniyeti gerçekten kadına karşı şiddeti önleyebilir mi?

Erdoğan'ın imzaladığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'nun hazırladığı "Biz de Varız!" bildirgesinin metni şöyle:

“Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü’nde biz erkekler olarak kadına yönelik her türlü şiddetin acı ve ızdırap veren, yaşam hakkını tehdit eden, temel bir insan hakkı ihlali olduğuna, toplumu derinden yaralayıp zayıflattığına, aile birliğini zedeleyip anne ve çocuk sağlığını bozan son derece önemli bir halk sağlığı sorunu olduğuna, kadına yönelik şiddetin katı töre, gelenek gibi hiçbir gerekçeyle asla meşrulaştırılamayacağına inanıyoruz. Hayat arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, annemiz, geleceğimizi emanet ettiğimiz evlatlarımız, kadınlar bu toplumun yarısını oluşturan erkeklerle aynı haklara sahip bireylerdir. Bu nedenle kadına yönelik şiddete ortak olmayacağız, seyirci kalmayacağız. Kadına yönelik şiddete son vermek için el ele verelim. Kadına karşı şiddetle mücadelede erkekler olarak üzerimize düşen görevi yapmak üzere kararlıyız, biz de varız.”

Başbakanın imzaladığı bildirgede en çok "hayat arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, annemiz, geleceğimizi emanet ettiğimiz evlatlarımız, kadınlar bu toplumun yarısını oluşturan erkeklerle aynı haklara sahip bireylerdir" cümlesi dikkat çekiyor. Çünkü "hayat arkadaşları, kardeşleri, anneleri" olduğu için erkeklerle aynı haklara sahip olmayı "hakeden" kadınlar daha 1 sene öncesine kadar başbakanın gözünde erkeklerle eşit değil, en fazla erkeklerin tamamlayıcısıydı. Kadınlarla erkekleri eşit görmeyen bir zihniyetin kadın haklarını savunmada "üzerlerine düşen görevi" yapıp yapmayacaklarını anlamak için çok da gerilere gitmeden kısa bir arşiv taraması yapmak yeterli olacaktır.

Bildirgede dikkat çeken bir diğer nokta ise kadının sadece aile içinde korunacağının vurgulanması. Başka bir ifadeyle metinde, kadın sadece aile içindeki konumlarıyla anlamlandırılmış. Örneğin kadın, sadece hayat arkadaşı, kardeş veya anne... AKP bir yandan kadınları "kutsal aile" kurumuna doğru iterken bir yandan da aile içinde kadını savunmasız bırakmakta. Ayrıca kadını aileye hapsetmek kadının ikincil konumunu pekiştiren ideolojik bir tercih.

AKP iktidarıyla birlikte kadına yönelik şiddet yüzde 1400 arttı. Öyle ki köşe yazarları "Kadına şiddetin dünkü seyir defteri" diye yazı yazabiliyor bu ülkede. Ne zaman kadın cinayetlerinin sayısı "normalin, tolere edilebilenin" üstüne çıksa AKP bakanlarından biri çıkıp sözde kadını koruyan, aslında kadına karşı şiddeti besleyen ideolojiyi güçlendiren biçimsel önerilerde bulunuyor.

AKP kadınları koruma konusunda samimi mi?
AKP'nin kadına yönelik taciz, tecavüz, şiddeti durdurma konusunda samimi olup olmadığını anlamak için AKP zihniyetinin kadına bakış açısına dair birkaç örneği hatırlamak yeterli aslında.

- Tayyip Erdoğan, Münevver Karabulut cinayetinden sonra aileyi suçlamış ve "kendi başına bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya" yorumunu yapmıştı.

- Ordu'nun Ünye ilçesinde, AKP Ünye İlçe Tanıtım ve Medya Başkanı Süleyman Demirci sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki sayfasına, başı açık kadınlar için "Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır" yazmıştı. AKP Ünye İlçe Başkanı Ahmet Çamyar ve Başkan Yardımcısı Adem Çalık'ın yaşanan olayla ilgili bilgisi olduğu fakat buna rağmen Demirci'yi sadece sözlü olarak uyarmakla yetindikleri öğrenildi.

- Başbakan Erdoğan Ankara'da Metin Lokumcu'nun katledilmesini protesto eden Dilşat Aktaş için "Bu sabah bakıyorum bir televizyon kanalında Ankara'da bir polis panzerine tırmanan bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem" demiş, AKP zihniyetinin kadına bakış açısını net olarak gözler önüne sermişti.

Örnekler çoğaltılabilir, fakat durumu en iyi anlatan örnek geçtiğimiz günlerde AKP'li Vekil Fatih Öztürk'ün söyledikleri: "İnsan olgusunun önüne geçmek zor. Siz istediğiniz kadar önlem alın, aradan birileri çıkacaktır." Öztürk'e göre devlet ne yaparsa yapsın insan şiddete meyilli ve bunu tamamen durdurmak imkansız. Böyle düşünen bir zihniyetin kadını korumak için çaba harcamayacağı ve yapılanların biçimsel önlemlerin ötesine geçmeyeceği apaçık ortada...

(soL - Haber Merkezi)