İşte kadınların yanıtı: AKP iktidarında kadın olmak...

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, 8 Mart’ı ve AKP iktidarında kadın olmanın zorluklarını soL’a değerlendirdi.

AKP iktidarında gericilik ve emek sömürüsü altında en büyük baskıyı göğüslemek zorunda kalan ve bu baskılara rağmen AKP iktidarı karşısında boyun eğmeyen kadınlar hem 8 Mart’ı hem de AKP saldırılarını soL’a değerlendirdi. İşte kadınların 8 Mart değerlendirmeleri: 'Kadın işçi olmak iki kere zor' Ebru Baltakıran (Tekstil İşçisi): Türkiye’de kadın olmak zor, kadın işçi olmak iki kere zor. 25 senedir tekstil işçisi olarak çalışıyorum ve sadece 3 yılında sigortam yapıldı. Kadın emekçilerin yaşadığı sıkıntılar o kadar çok ki, şu an işsizim ve 2 ay sonra evleneceğim. İşsiz kaldığım için birçok ihtiyacımı henüz karşılayamadım. Erkek işçilerle aynı işi yapıyorsan sen kadın olduğun için daha çok çalışmak zorundasın buna karşın aldığın ücret çok düşük… Günün 14-15 saati çalışıyoruz, Başbakan Erdoğan bizden bu arada hamile kalmamızı, çok çocuk yapmamızı üstüne de 800 liraya geçinmemizi istiyor. AKP ve Başbakan'ın bizi nasıl gördüğünün en net kanıtıdır bunlar... Kadın işçi olarak yaşadığımız en büyük sıkıntılardan birisi iş yerlerinde uğradığımız tacizler. Birçok kadın işten kovulmamak için tacize uğradığında ses çıkaramıyor. İş yerinde bundan korunmak için erkekleşiyoruz, bu çok büyük bir kayıp bizim için, bunun dışında kadınlar bir arada kalmamız gerekiyor, erkeklerle konuşamıyorsun… Yaşadığımız bu sıkıntıların ve sorunların çözümü açık. Kadınların bu sorunlara karşı birleştikçe güçlenebilir. Baş kaldırmalıyız, çok ses çıkarmalıyız birleşmeliyiz. “Eşitlik ve özgürlük için saçımızı süpürge ederiz” Aysel Tekerek (Avukat): Bütün emekçi kadınların 8 Mart’ını kutluyor, sosyalizm mücadelesinde yitirdiğimiz tüm emekçi kadınları saygıyla anıyorum. Dün, 16 saat çalışmanın 10 saate indirilmesi mücadelesinde hayatını veren emekçi kadınlarımızın, seçme ve seçilme hakkı için mücadele etmiş, savaşlara karşı barış mücadelesinin sesi olmuş emekçi kadınlarımızın, başta Cumartesi Anaları olmak üzere her güne bir ana olabilen çilekeş kadınlarımızın sesi AKP’nin sesinden daha güçlüdür. Tayyibin anayasası anaların, kadınların yasalarının yanında solda sıfır kalır. Kadınlarımızın, emekçi halkımızın anayasasında, sömürü değil, gericilik değil, savaş değil, eşitlik ve özgürlük yazar. Biz de işte o anayasa için, o ülke için saçımızı süpürge ederiz. İşte o zaman kardeşler, 8 Mart’lar bizim için saçlarımızın, ellerimizin, hayatımızın, emeğimizin, düşlerimizin, geleceğimizin 8 Mart’ı olur. Olacaktır da. Üniversiteli kadınlar ne diyor? C.K.(Öğrenci): Kadın olmak bu düzende başlı başına çok zor ama AKP iktidarında çok daha fazla zor. Başbakan Erdoğan’dan başlayarak tüm AKP kadrolarına baktığınızda iktidarının kadına bakışını da net biçimde görebilirsiniz. AKP’nin kadına bakışını ve saldırılarını üniversiteli kadınlar da açık biçimde yaşıyor. Abdurrahman Dilipak Hüseyin Üzmez’i savunurken, AKP’li Bakan Binali Yıldırım, “Boğaziçi'nde gençler kızlı erkekli oturuyor, 'burada yoldan çıkarım' dedim” diyor. Bu sözler AKP’nin kadına bakışının çok net göstergesi. Yine AKP’nin atadığı bir Yurt-Kur müdürü “saat 21.00’dan sonra kızın sokakta ne işi var” diyor, Başbakan “kadın mıdır, kız mıdır” şeklinde konuşuyor. Suat Kılıç Gençlik Kamplarını harem-selamlık olarak düzenliyor. Tüm bunlara baktıktan sonra söylenebilecek tek şey, üniversiteli kadınların AKP’nin bu saldırganlığına karşı daha fazla mücadele etmesidir. 'Ciddi bir mücadele yürütmek gerekiyor' Zübeyde (Öğretmen): Türkiye’de artık kadın cinayetleri hemen her gün karşımıza çıkar hale geldi. Bunlara artık ufak tepkiler veriliyor ve sonra kanıksanır hale geliyor. Tecavüze uğruyor bir kadın ama burada suçlanan yine o kadın oluyor. Tüm bu olanlara karşı daha fazla mücadele etmek gerekiyor. AKP’nin eğitim alanında attığı adımlar da büyük gerginliklere neden oluyor, edebiyat alanında sansürlerle karşılaşıyoruz, müfredat buna göre şekillendiriliyor. Öğretmenler okullarda en değersiz kişi haline getiriliyor, performans dayatması ile karşılaşıyorsunuz. Yaşanan tüm bu gelişmelere karşı ciddi bir mücadele yürütmek gerekiyor. Bu iş örgütlü mücadeleyle aşılır bunu biliyoruz… Gülseren Ercan (Taşeron sağlık emekçisi): İşçiyim ve büyük bir sömürü altında çalışmak durumunda kalıyorum. Biliyorsunuz sağlık alanında çok yoğun bir sömürü var. Ben taşeron işçi temsilcisiyim. Taşeron işçiler olarak büyük bir sömürü altında çalışmak zorunda kalıyoruz. Güvencesiz ve örgütsüz çalıştırılmak isteniyoruz. Bu ortamda bir de kadın olarak büyük sorunlar yaşıyoruz. Başbakanın tam bir kadın düşmanı olduğunu düşünüyorum. Bu rejimin her alanda gerici uygulamaları olduğunu, piyasacı olduğunu belirtmek istiyorum. Her politikasıyla kadına düşman olan iktidar, “kürtaj cinayettir” sözleri ile kadının bedeni bize aittir vurgusu yapıyor. Şimdi de doğum yapan kadınların 90 gün iznini 6 aya çıkarmayı planlıyorlar. Bunun altında kadının yeri evidir, sadece çocuk doğurur bakışı vardır. Bu saldırılara karşı sınıf tavrı ile örgütlü bir mücadele vermemiz gerekiyor. Kadınların bu şekilde mücadele etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu düşüncelerle tüm emekçi kadınların 8 Mart’ını kutluyorum. (soL - Haber Merkezi)