#HomeSafeSelfie kadınlara ne vaat ediyor?

Londra’daki toplu taşıma işletmesi, genç kadınları evlerine sağ salim vardıklarını duyurmaya teşvik eden #HomeSafeSelfie kampanyası başlattı. Kampanya ne yazık ki sorunun özünü kavrayamıyor.

Londra'da tıpkı İstanbul'da olduğu gibi korsan taksiler endişe yaratıyor. Hangi şehirde yaşarsanız yaşayın, bindiğiniz taksiyi kontrol etme ve yalnızca kayıtlı taksilere binmenin güvenli olduğu yönünde bir eğilim mevcut.

Londralı toplu taşıma işletmesi, bu konuda Twitter'da bir kampanya başlattı ve bunun için “Korsan taksiye hayır” ya da “Taksini kontrol et” gibi başlıklar kullanmak yerine #HomeSafeSelfie (Evesağsalimvardım) etiketini tercih etti.

Bu etiketle genç kadınlar, evlerine geç döndüklerinde selfie çekip Twitter ya da Instagram gibi sosyal paylaşım sitelerinde paylaşmaya özendiriliyor.

Telegraph'da yayınlanan bir makalede* kampanyadan rahatsız olan bir kadın şöyle diyor:

#HomeSafeSelfie kampanyasının belki de nispeten daha masum amaçları vardı. Üstelik şimdiye dek Twitter’da paylaşılan birkaç fotoğrafta uzun bir geceden sonra mutlu mutlu kedilerine veya yorganlarına sarılan kadınları gördük. Bu kadınlar arkadaşlarını ve ailelerini evlerinde güvende olduklarından haberdar etmek istiyor. Ama bir yandan da potansiyel saldırganlara bir ipucu vermiş oluyorlar.

Oysa yakın bir arkadaşlarına telefonlarından veya internet üzerinden özel mesaj gönderseler fena mı olur? Böylece hem daha güvende olurlar (arkadaşınızın sabahın 4’ünde Twitter’a bakıp bakmayacağını bilemezsiniz ki!), hem de belki de bu suçlayıcı ifadelerin ve haksızca omuzlarımıza yüklenen sorumlulukların internette yayılması engellenebilir. Nihayetinde bu kadınların başlarına bir şey gelmeden evlerine varmış olmalarına sevinmeleri gerekmiyor, olması gereken bu zaten.

Esas kampanya mesajının farkındalıkla ilgisi yok, onun yerine bir ayıplama durumu söz konusu...

Kadınların her cumartesi gecesi (özellikle öğrenciler) evlerine varıp da #HomeSafeSelfie yazması, tecavüze uğramamış veya herhangi bir şekilde zarar görmemiş olmalarını kutlamaları gibi. Saldırıya ve cinsel tacize uğramamak veya gasp edilmemeyi bir başarıymış gibi mi göreceğiz, normalde bunlar zaten olmamalı. Güvende olmayı kutlamaya dönüştürmek, evimize sağ salim varmamızın bizim sorumluluğumuzda bir şeymiş gibi görünmesine sebep oluyor. Gerekli tüm tedbirleri elbette almalı ama suçlanması gereken, bindiği taksinin kayıtlı çalıştığını zanneden genç kadın değil, ona saldıran kişi olmalı.”

Tecavüzden korunma pazarı: Rıza kilodu, renk değiştiren ojeler
Bahsi geçen kampanyanın niteliği, kadınlara yönelik bir ürün olarak pazarlanan “tecavüz karşıtı oje”yi hatırlatıyor. Oje, içkinize sizi uyuşturacak bir ilaç atıldığı takdirde, renk değiştiriyor ve kendinizi korumaya alıyorsunuz! Nihayetinde cinsel saldırıyı engellemenin sorumluluğunu yine kadına yıkan bir ürünle karşı karşıyayız.

Geçtiğimiz yıl bir kitle fonlama sitesinde tanıtılan “tecavüze karşı iç çamaşırı” veya daha da yumuşak bir tabirle “rıza kilodu” da öyle. Bütün bu ürünlerle kadınların kendilerini korumak için daha fazla çaba sarf etmesi, daha fazla ürün satın alması ve tecavüzden sakınmanın tüm sorumluluğunu üstlenmesi gerektiği dile getirilmiş oluyor.

Telegraph'daki yazıda “Suç işlememe sorumluluğu, potansiyel suçluların omuzlarındadır, işte bu kadar. Bunun tersini iddia etmek, bizi tecavüzün kadının suçu sayıldığı çağlara veya kadınların “cinsel açıdan kışkırtıcı” olmaları sebebiyle recm edildiği ülkelere götürür” deniliyor ancak eksik bırakılan nokta meselenin bütününün görülmesi önünde yine bir engel.

Kadınların herhangi bir cinsel saldırıya maruz kalma ihtimalini bertaraf etmenin yolu ne yalnızca öz savunma yetileri ne de potansiyel suçluların tespit edilip cezalandırılması.

Gericilik çağında ahlak polislerinin bu konudaki tüm sorumluluğu kadınlara yıkarak, liberal akılların ise bir dizi kampanya organizasyonuyla sorunu çözebileceğini sanması, bununla beraber kadınların her gün biraz daha hedef haline gelişi ortadaki akıl yetmezliğini somut verilerle kanıtlamış oluyor.

İstatistiklere göre her 5 kadından 1'i hayatlarının bir noktasında tecavüz vaya tecavüze teşebbüsün kurbanı oluyor. Dünya kadın nüfusunun %10'u hayatlarının bir noktasında tecavüze maruz kalıyor. Her 4 kız çocuktan biri ve her erkek çocuktan biri 18 yaşına gelmeden cinsel istismar veya tecavüzle karşılaşıyor. Tecavüz kurbanlarının %70'i tecavüzcüyü tanıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ise, son 5 yıl içinde cinsel saldırıya uğrayan kadınların sayısı 5 kat arttı. 2005–2010 yılları arasında, 100 binin üzerinde kadın cinsel saldırıya maruz kaldı ancak kadınların yüzde 40’ı şikayetçi olmadı.

*Çeviri: Ezgi Acar