Evli kadına ‘kızlık soyadı’ hakkına AYM’den ret!

Anayasa Mahkemesi kadınların evlendikten sonra 'kızlık soyadlarını' kullanabilmeleri için açılan davaları, "ailenin kutsallığı"nı gerekçe göstererek reddetti.

Anayasa Mahkemesinin, bazı aile mahkemelerinde kadının sadece önceki soyadını kullanması istemiyle açılan davalarda, Türk Medeni Kanunu'nun 187. maddesinin anayasanın eşitlik ilkesine, maddi ve manevi varlığın geliştirilmesi hakkına aykırı olduğu iddiasıyla yapılan başvuruları reddine ilişkin gerekçeli kararı Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlandı. Başvurularda, AİHM’in, Ayten Ünal Tekeli’nin açtığı davada, kadınlara sadece kendi soyadlarını kullanma hakkı vermediği için Türkiye’yi mahkûm ettiği belirtilerek Medeni Kanun hükmünün iptali talep edilmişti.

''Kamu yararı ve düzeni gereği''
"Soyadın, belli bir ailenin bireylerini diğer ailenin bireylerinden ayırmaya yarayan ve kuşaktan kuşağa geçen ad olduğu" belirtilen kararda, "bir kimsenin kimliğinin belirlenmesinde en önemli unsur olan soyadın, vazgeçilemez, devredilemez, kişiye sıkı surette bağlı bir kişilik hakkı olduğu" kaydedildi. Soyadı Kanunu uyarınca, soyadı kullanmanın kişilere yüklenmiş bir yükümlülük olduğuna değinilen kararda, şöyle devam edildi:

''Türk hukukunda aile ismi ile eş anlamda kullanılan soyadının, kişinin kimliğini belirleme işlevi yanında, ailesini ve soyunu belirleme, kişiyi başka ailelerin bireylerinden ayırt etme işlevleri de bulunmaktadır. Bu işlevleri nedeniyle yasa koyucu, nüfus kayıtlarının düzenli tutulması, resmi belgelerde karışıklığın önlenmesi, soyun belirlenmesi, ailenin korunması gibi sebeplerle soyadı kullanımını yasal düzenlemelerle kural altına almaktadır. İtiraz konusu 'Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır' kuralının da aile birliğinin korunması ve aile bağlarının güçlendirilmesi başta olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzenli tutulması, resmi belgelerde karışıklığın önlenmesi ve soyun belirlenmesi gibi kamu yararı ve kamu düzeni gerekleri nedeniyle kabul edildiği anlaşılmaktadır.

Milletlerin ayırıcı vasıflarının, değer yargılarının, inanç ve düşünce kalıplarının aktarılması ve kuşaklar arası bağın sürdürülmesini sağlayan aile, üstlendiği rol ve işlevleri ile geçmişten günümüze hemen her toplumun özelliklerini yansıtmaktadır. Bu bakımdan ailenin toplumdaki etkinliği ve algılanışı da toplumdan topluma değişmektedir. Toplumun temel ögesi olan aile, sevgi, saygı, hoşgörü ve benzeri insani ve ahlaki değerlerin, gelenek, görenek, dil, din ve diğer özelliklerin yaşandığı ve gelecek nesillere aktarıldığı kutsal bir kurumdur.

Aileyi Türk toplumunun temeli olarak tanımlayan anayasanın 41. maddesinde ailenin birey ve toplum hayatındaki önemine işaret edilmiş, devlete ailenin korunması için gerekli düzenlemeleri yapması ve teşkilatı kurması konusunda ödevler yüklenmiştir. Uluslararası hukukun temel belgelerinden olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 16. ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin 10. maddelerinde de ailenin toplumun doğal ve temel unsuru olduğu ve devlet tarafından korunması gerektiği belirtilmiş Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesinde herkesin aile hayatına saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu kabul edilmiştir.

İtiraz konusu kural ile aile ismi olarak kullanılan soyadının kuşaktan kuşağa geçmesiyle, Türk toplumunun temeli olan aile birliği ve bütünlüğünün devamı sağlanmış olmaktadır. Soyadının kişilik haklarından olması, ona hiçbir müdahalede bulunulamayacağı anlamına gelmez. Yasa koyucunun soyadı kullanımına kamu yararı ve kamu düzeni gerekleri uyarınca anayasaya uygun olmak koşuluyla müdahalede takdir hakkının bulunduğu açıktır.''

''Cinsiyet ayrımına dayalı farklılaşma savı yerinde değil''
AYM'nnin gerekçeli kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de soyadı kullanımıyla ilgili başvuruları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesinde yer alan ''özel hayatın ve aile hayatının korunması'' ilkesi kapsamında incelediği ve kararlarında, nüfusun eksiksiz ve doğru olarak kaydedilmesi, aile adlarının istikrarına verilen önem, kişisel kimlik saptaması veya belli bir ismi taşıyanların belli bir aile ile bağlantılarının kurulabilmesi gibi kamu yararının gerekleri uyarınca, soyadı değiştirme imkanına yasal sınırlamalar getirilebileceğini ulusal yasa koyucunun bu sınırlamaları da kendi devletiyle ilgili tarihi ve siyasal yapısına bağlı kalarak seçmesinde takdir hakkının bulunduğunu belirttiğine yer verildi.

Kararda, ''Bu kapsamda, yasa koyucunun aile soyadı konusundaki takdir hakkını, aile birliği ve bütünlüğünün korunması ve aile bağlarının güçlendirilmesi başta olmak üzere, kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği kimi zorunluluklar nedeniyle, eşlerden birisine öncelik tanıyacak biçimde kullanmasının hukuk devletine aykırı bir yönü bulunmamaktadır. Kaldı ki itiraz konusu kuralda kadının başvurusu durumunda önceki soyadını kocasının soyadının önüne ekleyerek kullanabileceği belirtilerek, kişilik hakkı ile kamu yararı arasında adil bir dengenin kurulması da sağlanmıştır'' denildi.

Kadının evlenmekle kocasının soyadını almasının cinsiyet ayırımına dayanan bir farklılaşma yarattığı savının da yerinde olmadığı belirtilen kararda, ''Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir. Belirtilen gerekçelerle yasa koyucunun takdir yetkisi kapsamında aile soyadı olarak kocanın soyadına öncelik vermesi eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmamaktadır'' ifadesine yer verildi.

Haşim Kılıç ret oyu verdi

AYM, 8’e karşı 9 oyla iptal talebini reddetti. Başkanvekilleri Osman Paksüt ve Serruh Kaleli ile üyeler Fulya Kantarcıoğlu, Fettah Oto, Serdar Özgüldür, Zehra Ayla Perktaş, Recep Kömürcü ile Engin Yıldırım, kadınların soyadı hakkı lehine oy kullandı. Ancak Başkan Haşim Kılıç ile üyeler Ahmet Akyalçın, Mehmet Erten, Alparslan Altan, Burhan Üstün, Nuri Necipoğlu, Hicabi Dursan, Celal Mümtaz Akıncı ve Erdal Tercan iptal isteminin reddi yönünde oy kullandı.

AYM üyesi Yıldırım'dan karşı oy yazısı
Karşı oy yazısı yazan Engin Yıldırım ise, “Neden kadının kocasının soyadını alması aile birliğinin teminatı olarak görülüyor da, bunun tersi, yani erkeğin karısının soyadını alması aile birliğinin göstergesi olarak görülmüyor?” diye sordu.

(soL - Haber Merkezi)