Documentarist'in ardından...

Bu sene ana teması "Kadına Yönelik Şiddet ve Onunla Mücadele Biçimleri" olan Documentarist İstanbul'da düzenlendi.

Erkek egemen ve sömürüye dayalı bir dünyada kadın olmak, çocuk olmak, gay, lezbiyen ya da travesti olmak kolay değil. Farklı ve diğeri olunca yaşam hakkı nerede başlar, nerede biter? Varlığını kabul ettirmek için gizlenmek, olmadığı biri olmak, namusunu korumaya çalışmak, masumluğunu kanıtlamak ya da haklarını savunmak zorunda olmak ne demektir?

Kendimizi korumanın tek yolunun güvenli limanlara sığınmak olduğu başımıza vura vura anlatılırken hala anlamıyorsak, insan olma onurunu yaşamak ve haklarımızı almak için bunca eşitsiz bir savaş veriyorsak yine de, hala umut var demektir.

“Documantarist İstanbul Belgesel Günleri”, 10 Aralık'ın İnsan Hakları Günü olması nedeniyle de, 8-11 Aralık tarihleri arasında İstanbul'da dört mekanda gerçekleşti. Geçen yıl ilki düzenlenen "Hangi İnsan Hakları?" etkinliğinin bu yılki ana teması "Kadına Yönelik Şiddet ve Onunla Mücadele Biçimleri" idi. Ancak, etkinlik programında çocuk hakları, gay, lezbiyen ve travestilerin sözlerini söyledikleri belgeseller de vardı. Çeşitli ülkelerden belgesellerin yanı sıra, Nihal Kuyumcu (İstanbul Üniversitesi), Habibe Yılmaz Kayar (KAHDEM - Kadınlara Hukuki Destek Merkez Derneği), Filiz Karahasanoğlu (Mor Çatı gönüllüsü), Esen Özdemir (Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu), Zeynep Özdal (KİHEP: Kadının İnsan Hakları–Yeni Çözümler Derneği), Eylem Çağdaş (Kadın Kapısı)' nın katılımcı olarak yer aldıkları "Erkek Egemen Sistemde Şiddetle Mücadele" konulu bir panel, Ozan Erözden ile "Sırp'ın Sırp'tan Başka Dostu Yok mu? Sırbistan'da Miloşeviç Sonrası Değişen Algılar ve Aşırı Milliyetçilik" konulu bir söyleşi, Nihal Kuyumcu yönetiminde bir forum tiyatro etkinliği olan “Gündelikçilerin Forum Tiyatrosu”, programda yerini aldı.

Etkinliğin ikinci gününde, gösterilen belgesellerden özellikle ikisi, gerek konuları gerekse güncellikleriyle konuşmaya değer. Birincisi Kanada-İran yapımı olan “Kefene Sarılı Kadınlar”.

Kefene Sarılı Kadınlar, tam da Sakine Aştiyani'nin özgürlük haberinin geldiği bugünlerde, İran'da recm cezasına çarptırılan kadınların kurtarılması ve recmin kaldırılması için mücadele eden bir sivil toplum kuruluşunun çalışmalarını anlatıyor. Özelde İran'da, ancak genel olarak dinci gerici iktidarlara sahip ülkelerde, kadınlar için en büyük tehdidin recm olduğu biliniyor. Belgesel, recmin yasaklanması için bir yandan nasıl bir çalışma yürütüldüğü, diğer yandan da recm cezası verilmiş kadınların mahkemede savunulma süreçlerini anlatıyor.

Sözünü edeceğimiz diğer belgesel ise Türkiye yapımı “Kadınlar Grevde”.

Novamed firmasında çalışan kadın işçilerin grevlerini anlatan belgesel, grev sonucu yapılan toplu sözleşmenin bu ayın sonunda bitmesi nedeniyle de güncel aslında. Hatırlamak gerekirse, ilk açılan serbest bölgelerden biri olan, Antalya Serbest Bölgesi'nde faaliyet gösteren ve Novamed’de çalışan 81 kadın işçi, Eylül 2006 - Aralık 2007 arasında bir grev gerçekleştirmişti Tuvalete gitmenin dakikalarının sayıldığı, iş dışındaki sosyal hayata müdahale edildiği, hamile kalmanın dahi sıraya bağlandığı zor çalışma koşullarına dayanmaya çalışan kadınlar, 448 gün süren bir grev gerçekleştirdiler. Novamed Grevi'nin en önemli özelliği, "kadınların grevi" olmasıydı. Bu grevle kadınların, ancak örgütlenerek direnebileceklerini, haklarını savunup alabileceklerini ve kadın dayanışmasının önemini kavradıkları anlatılıyor. Kadın işçiler grev sürecinden öğrendiklerini tek tek anlatırken, güçlerinin farkına vardıklarından, isteklerinin tamamını kabul ettiremeseler de, geleceğe dair umutlarından söz ediyor. Belgesel bu umutlarla bitiyor.

Belgeselde grevci işçi kadınlardan birine sorulan sorunun cevabı ise çarpıcıydı: “Ne olsa, örgütlenmek ve sendikanın işi kolay olurdu?”, “Biz grev yaparken çok şey öğrenmiştik. Sendikadan çok şey bekliyoruz. Örneğin, o zamanlarda yapılan eğitimler sürekli olabilse, eğitim verseler işimiz daha kolay olurdu!”.

Gösterim sonunda filmi yapan Güliz Sağlam ve Feryal Saygılıgil izleyicinin sorularını yanıtladılar. Konuşmanın başlangıcında Novamed sürecinde gelinen noktadan bahsedildi. Geçen üç yılda sendikada örgütlenen kadınların sayısında ciddi bir düşüş olduğu, şu anda 400 kişinin çalıştığı fabrikada sadece 70 kişinin sendikalı kaldığı belirtildi. Bu nedenle, Aralık sonunda sözleşmesi biten firmanın sözleşmeyi yenilemeyeceği, elde edilen az sayıdaki hakkın ve yapılan küçük de olsa iyileştirmelerin de firma tarafından eski düzeyine döndürüleceğini üzülerek bildirdiler.

Söyleşinin sonunda Güliz Sağlam ve Feryal Saygılıgil, önümüzdeki günlerde iPhone üreticisi Foxconn firmasının Antalya Serbest Bölgesi’nde faaliyete geçeceği bilgisini verdi. Foxconn bilindiği üzere, çalışanlarının zor çalışma şartlarına dayanamadıkları için intihar ettikleri bir firma. Öyle ki, bu intiharları önlemek için, maaşlara yüzde yetmiş zam yapmaktan, sözleşmelere intihar etmeme şartı koymaktan, bina çevresini koruyucu bir malzemeyle kaplamaya dek pek çok yola başvurmasına rağmen başarılı olamamıştı. Geçtiğimiz süreçte 11 işçi, zor ve yorucu çalışma temposuna dayanamadıkları için kendilerini firma binasının çatısından atmıştı.

(soL - Kadın)