Demokrasi tramvayının rengarenk bayrağı

Bir tutam aklı evvel YÖK başkanı, bir kepçe cemaat beslemesi rektör ve bir silme çay kaşığı devşirme, aydın kırıntısı liberalin sırayla emir erliği-adanmışlık ve alkışlarıyla türbanın üniversitelerdeki çalımlı salınışına tanık olduk geçtiğimiz haftalarda.

Tarifini verdiğimiz karışımın içindekiler elbette saydıklarımızdan ibaret değil, zaman zaman iktidarsız bir sosyal demokrat ya da sıcak ve empatik sosyolojik analizler yapan, “esasında solcuyumdur ben” diyen akademisyenler de, karışıma renk ve ahenk katıyor hatta konjonktüre göre karışımın “püf noktası” bile olabiliyorlar.

Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzünü batıya dönen pek modern zamanlarına varmadan, yani “büyük değişiminden” önceki zamanlarda ara ara ettiği sözlerden biri de “Demokrasi bir tramvaydır, istediğimiz durağa geldiğimizde ineriz” veciz ifadesidir.

Pek muhtemel ki, bahsi geçen tramvay yukarıdaki karışımın unsurları tarafından alkışlar ve Emine’nin döktüğü gözyaşları eşliğinde yolculuğuna uğurlanmıştır. Arkasından su elbette dökülmüştür, çünkü tez gidilmesi ve durdukları modernizm düşmanı, zengin sevici yere geri dönülmesi temenni edilmiştir. Bu yerde kadın şeytani planlarına kurban gidilecek, mümkünse 13’ünde evlendirilecek bir garip canlıdır evlendirilmediyse bir kentin muhtarı, öğretmeni, subayı, esnafı olarak topluca ırzına geçilecek ve kendi rızasını aldık savunmasıyla beraat edilecektir.(bkz. Mardin’de yaşanan N.Ç davası) .

Tramvay şaşırtıcı bir hızla yol alır, her durakta bir tombul gazeteci, kahvaltı molalarında edebiyatçı, sanatçı, minik serçe vs. şeklinde “yolun yolcusu” edinmektedir, seyahat tüm hızıyla devam ederken memleketin kadınlarının “başına” gelenlere bakmak isteriz.

Vatman RTE’ye göre kadın ve erkek eşit değildir, kadın tamamlayıcı bir yedek parçadır.

Bakınız Emine Hanımefendiye, kendisi başarılı çocuklar yetiştirmiştir. Tıpkı Hayrünnisa Gül gibi. Hayrünnisa Hanım’ın nur topu ve zeka küpü oğlu Harvard’a çok zor sınavlardan muvaffak olarak girmiş, lakin ne hikmetse Türkiye’de yapılan SBS’de pek bir başarısız olmuştur (üstüne varmayınız, çocuk kaydırma yapmıştır).

Aynı saatlerde Fethiye’de 17’lik bir delikanlı Soner, annesinin 200 TL’lik dershane borcunu ödeyememesinden dolayı hapse girmesini kaldıramaz. Sisteme öfkelenen Soner intihar etmiştir. Soner ölünce annesini serbest bırakırlar. Bir oğlun ölümü ve özgürlük…

Vatman yaverlerine göre işsizlik abartıldığı kadar yoktur, kadın kısmı fazla çalışır olmuştur ve kadınların istihdamı yüzünden işsizlik artmış gibi görünmektedir.

Aynı saatlerde televizyonda bir sosyolojik analizci “kız çocuklarının okuma hakkı türban yüzünden ellerinden alınıyor, ekonomik özgürlüklerine kavuşamayan türbanlı kızcağızlar kocalarının ellerine bakıyorlar” diye ağlamaklı serzenişlerdedir.

AKP’li milletvekilli eşlerinin önemli bir kısmı üniversite mezunu, türbanlı ve çalışmamaktadır. Elleri kolları pırlantalıdır, Avrupa semalarına bayılırlar.
Oysa bu memleketin yoksul kız çocukları, başları açık ya da kapalı, üniversitenin hayalini bile kuramamakta, baba ocağında da, koca elinde de yokluk, aşağılanma ve şiddete maruz kalmaktadır.

Tramvayın genç kanı, Şehir Üniversitesi stand-up’çısı, özgüven abidesi Cenk, youtube yasağı kalksın diye RTE ve Abdullah Gül’e şakayla karışık “takılmaktadır”. Gül, Cenk’in özgüvenine hayran olmuş ve “işte diyalog, işte özgür üniversite” demiştir.

Aynı saatlerde paralı eğitimi protesto eden genç kızlar, açık olan saçlarından tutularak polis minibüsüne sürüklenmekte ve cemaatin polisi tarafından türlü küfür ve aşağılanmalara maruz kalmaktadır.

Tramvay yol alırken
- Çocuk yaşta kızlar dini bütün, zengin kocalara satılmaktadır.
- Oruç tutmayan öğrenciler büyük kentlerdeki üniversitelerde dahi şiddet görmektedir.
- Liseli kız öğrencilere etek giymek yasaklanmakta, pantolon zorunlu hale getirilmektedir.
- Devlet dairelerinde dahil Cuma namazı saatleri “resmi tatil”den sayılmaktadır.
Sorun elbette türbandan ibaret değil. Ancak, türban gericilerin elinde her niyete kullanılmaktadır. Tramvaylarında, gaza basmak istedikleri her virajda, türbanı öne çıkartmaktalar...

Evrim Gökçe