'Çocuklarımız buna mahkum değil'

Yargıtay'ın 13 yaşında iken 26 erkek tarafından tecavüze uğrayan N.Ç. ile ilgili vermiş olduğu karar tartışılmaya devam ediyor. Avukat Yelda Koçak, kararın uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu belirtti ve ekledi: Çocuklarımız buna mahkum değil...

Yargıtay 14. Ceza Dairesi,Mardin’de 13 yaşındaki N.Ç’ye tecavüz edilmesi ile ilgili 32 sanıklı davada, yerel mahkemenin “N.Ç’nin sanıklarla rızasıyla birlikte olduğu” yönündeki kararını onadı. Yargıtay 14. Ceza Dairesi bu nedenle, yerel mahkemenin sanıklara en az 10 yıl ceza verilmesini öngören tecavüz suçundan değil, en az 5 yıl ceza öngören “15 yaşından küçük biriyle rızasıyla birlikte olmak” suçundan ceza verilmesini yeterli buldu.

Fatma Şahin kararı hükümetin bu konulardan sorumlu bir bakanı olarak değil, annelik vasfı ile yorumlayarak “Bu bakış açısı, bir erkek bakış açısıdır. Kendi vicdanımda da ben bir kadın, bir anne olarak kabul edemiyorum.” dedi.

Uluslararası sözleşmeye aykırı
Yargıtayın aldığı karar Türkiye’nin geçen ay imza attığı, Avrupa Konseyi’nin çocuk istismarını önlemek için hazırladığı sözleşmeye de aykırı olduğu ifade ediliyor. Sözleşmede çocuk fuhuşuna ilişkin suçlar başlığıyla yer alan bölümde, para vererek ya da vaatte bulunarak çocukla cinsel ilişki, “çocuğu fuhuşa zorlamak” olarak kabul ediliyor. Bu eyleme de “çocuğun cinsel istismarı” suçuna göre ceza verilmesi gerektiği belirtiliyor. Ayrıca, Adalet Bakanı Sadullah Ergin tarafından yapılan açıklamada ise, 2005 yılında yürürlüğe giren ceza yasasının hükümlerine göre böyle bir karar bir daha verilmeyeceği ifade edildi.

"Akılları tutulmuş"
İlgili yasa maddesinin neden uygulanmadığı konusunda görüşüne başvurduğumuz ve aynı zamanda İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi de olan Avukat Yelda Koçak kararı şu şekilde değerlendirdi:

“Hukukta kişinin lehine olan kanunun uygulanması durumu söz konusu oluyor. Tecavüz, 2005 ten önce olduğu için, eski kanun sanıkların lehine olduğundan eski kanun uygulanıyor.

“Ancak, 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu’nun bu davada uygulanıyor olması sanıkların daha az ceza almasını gerektirmez. 765 sayılı yasanın 414. Maddesi, ‘15 yaşını bitirmeyen bir küçüğün ırzına, cebir ve şiddet veya tehdit kullanılmak suretiyle veya akıl veya beden hastalığından veya failin fiilinden başka bir sebepten dolayı veya failin kullandığı hileli vasıtalarla fiile mukavemet edemeyecek bir halde bulunan bir küçüğe karşı işlenmiş olursa ağır hapis cezası on seneden aşağı olamaz.’ demektedir.

“13 yaşında iki kişi tarafından 26 erkeğe satılan bir çocuğun cebir, şiddet ve tehdit yaşamadığını düşünmek akıl tutulmasıdır. Bu akıl tutulması sadece Yargıtay'da değil N.Ç. hakkında "ruhsal olarak kendisine yapılanlara karşı koymaya muktedirdir" raporu veren Adli Tıp Kurumunda da var. Bir kez olsun kendi vicdanlarına ve kendi çocuklarının 13 yaşındaki hallerine bakabilselerdi 13 yaşında bir çocuğun fuhuş amacıyla satılmasına rızasının olduğunu tespit edecek cesareti bulamazlardı. Çocuklarımız buna mahkum değil.”

Yargıtay’dan açıklama
Yargıtay'dan alınan kararla ilgili bugün yapılan yazılı açıklamada ise şunlar söylendi:

“Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma sonunda 2002 ve 2003 yıllarında işlenen çeşitli suçlardan dolayı birden çok sanık hakkında, çeşitli tarihlerde düzenlenen toplam 6 adet iddianameyle kamu davası açılmıştır.

“Yapılan yargılama sonunda sanıkların üzerine atılı fiillerin suç tarihlerinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden önce olması sebebiyle her iki yasanın karşılaştırılması sonucunda 765 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümlerinin uygulanmasında kanuni bir zorunluluk olduğundan 765 sayılı kanun hükümleri uyarınca karar verilmiş ve bu kararla ilgili olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 14. Ceza Dairesince yerel mahkemece verilen kararların bir kısmının onanmasına, bir kısmının ise çeşitli hukukî sebeplerle bozulmasına karar verilmiştir.

“Yargılama safahatının bütün yönleriyle henüz tamamlanmamış olması ve basında çıkan haberlere yönelik kurumumuzca daha fazla yorum yapmanın adil yargılanma/adil yargılama ilkelerini zedeleyeceği değerlendirilmiştir.”

(soL – Haber Merkezi)