Anneleriyle birlikte mahkum olan çocuklar

Hüküm giyen anneleriyle birlikte hapiste büyüyen hatta bir kısmı hapiste doğan çocukların hayatı belgesel bir filmin konusu oldu. Koğuş dışındaki yaşama uyum sağlamakta zorlanan bu çocuklar için cezaevlerinde düzenlemeler yapılması gerekiyor.

Mahkum anneleriyle 6 yaşına kadar hapiste büyümek zorunda kalan çocuklar, dış dünyayla tanıştıklarında korkuyor, uyum sorunu yaşıyor birçoğu hapse geri dönmek istiyor, hatta bunun için suç işleyenler bile oluyor. Çözümü tartışan uzmanlar ise, bu çocukların koğuşun dışındaki hayata yabancı kalmamaları için cezaevlerinde gerekli koşulların sağlanmasının şart olduğu konusunda hemfikir.

Hüküm giyen anneleriyle birlikte hapiste büyüyen hatta bir kısmı hapiste doğan çocukların hayatı Funda Tan Arman’ın yönetmenliğinde belgesel film oldu. Akşam Gazetesi’nden Melis Apaydın’ın belgeseli konu edinen haberine göre, Türkiye'deki 120 bin mahkumdan 2 bin 500'ü kadın. Bu kadınların çoğu ya tecavüze uğramış, ya eşinden dayak yemiş ya da suça itilmiş. Mahkum kadınların hikayelerinde çoğunlukla bir erkeğin parmak izi var. Önemli oranda kadın hamileyken tutuklanıyor ve cezaevinde doğum yapıyor. Birçoğu ise ekonomik yetersizlik nedeniyle cezasını çocuğuyla çekiyor. Kasım 2010 verilerine göre bu durumda 479 çocuk var.

Cezaevinde doğan ya da 6 yaşına kadar anne yanında büyüyen çocuklar, süre dolunca parmaklıklar dışındaki hayattan korkuyor. Kimi cezaevinden gitmek istemiyor, kimi geri dönmek için suç işlemeyi bile göz alıyor. Belgeselde de bu çocukların durumu masaya yatırılıyor ve çözüm yolları uzman görüşleriyle tartışmaya açılıyor.

Koğuşun dışı yabancı ve korkutucu
Yönetmen Arman belgeselle ilgili, “Bakış açımızı bilimsel bir düzleme taşıdığı için ajitasyondan uzak, çözüm önerilerinde bulunan bir film yapabildik. Filmi ilk kez Denizli Bozkurt Kadın Kapalı Cezaevi'ndeki mahkumlarla beraber izledik” diyor. Denizli Bozkurt Kadın Kapalı Cezaevi, Ankara Sincan Kadın Kapalı Cezaevi, İstanbul Üsküdar Paşa Kapısı Kapalı Kadın Cezaevi örneklerinin incelendiği belgeselde cezaevi müdürleri, infaz koruma memurları, cezaevi psikologları, sosyologlar ve mahkum anneler “Bu çocuklar için toplum ne yapmalı” sorusuna yanıt arıyor.

Belgeselde uzmanlar, çocukların hapisten çıkıp da dış dünyayla tanıştıklarında yaşadıklarını anlatıyor. Dış dünyaya yabancılıklarını örneklerken çimenden, araçlardan, toptan, erkeklerden, hatta insanlardan ürktüklerini ilk kez gördüğü çimeni battaniye sananların, elektrik süpürgesi ve çamaşır makinesinden korkanların olduğunu söylüyorlar.

Ya anne ya özgürlük çıkmazı
Belgeselde tartışılan konulardan biri, verili koşullarda çocuklar için anneleri ya da özgürlük arasında tercih yapmak zorunda kalınması. Bazı cezaevlerinde 3-6 yaş arasındaki çocuklar için kreş imkanı olsa da 3 yaş altındakiler için gününü koğuşta geçirmekten başka seçenek yok. Emekleme çağında dar alanlarda olduklarından emeklemeyi öğrenemeyen, fiziksel gelişimini sağlıklı tamamlayamayan çocuklar, 3 yaşına geldiklerinde bile yürümekte zorlanıyorlar.

Cezaevindeki erkek çocuklar ise hemcinslerinden uzakta olduklarından cinselliğin keşfedildiği bu dönemde cinsel kimlik bunalımı yaşayabiliyorlar. Sürekli kadınların arasında yaşadıklarından kadınları taklit ettikleri görülen erkek çocuklar ağda, makyaj gibi eylemlere eğilim gösterebiliyor. Bu durum annelerini de endişelendiriyor.

Oyuncakların yasak olduğu koğuşlarda çoğu zaman lazımlıkla bile tanışamayan çocuklar için uzmanlar, çözümün annelerinden ayırmak olmadığını söylüyor.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı!
Çocukların haksız mahkumiyetinin Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin, 'her tür işlemde çocuğun üstün yararının gözetilmesi gerektiği' ilkesine ters düştüğü söylenirken çocukların cezaevlerinde mahkum gibi değil, diğer çocuklar gibi yaşaması için gerekli koşulların sağlanmasının zorunlu olduğu belirtiliyor.

(soL-Haber Merkezi)