AKP'nin yasa önerisi kadına şiddeti niye önleyemez?

AKP'nin kadına şiddeti önlemeye yönelik yasa taslağı, yasal önlemleri artırması bakımından memnuniyetle karşılandı. Fakat şimdiye kadar yaşananlar, asıl sorunun yasal önlemlerde değil, bunların uygulanmasında olduğunu gösteriyor. Muhafazakar ideoloji güçlendikçe, kağıt üzerindeki önlemleri artırmanın başarı şansı yok.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, kadınların şiddetten korunmasına yönelik yasa taslağını önümüzdeki günlerde Meclis'in gündemine taşıyacak. Basında genel olarak olumlu karşılanan yasa taslağı kadına yönelik şiddeti engelleyebileceği konusunda tatmin edici değil. Lakin yasa taslağının sunduğu çözümler ile ilgili AKP iktidarı döneminde yaşanan olaylar ve takınılan tutumlar Bakan Şahin'in "samimiyetini" ve çözümlerin geçerliliğini sorgulatıyor.

Kadına kontrolcü önlemler
AKP’nin konuya biçimsel olarak yaklaşması ve kadına yönelik şiddeti önlemek için sadece ‘kontrolcü’ önlemler alması şiddeti engelleyecek gibi gözükmüyor. Çünkü Türkiye'de kadına şiddet ve cinsel taciz vakalarının birçoğunda saldırganların "kurtulmasını" sağlayan yasa eksikliğinden çok, şiddet uygulayan erkeklerden yana tavır alan polis, savcı, hakim, adli tıp doktoru vs gibi kesimlerin muhafazakar tavırları oluyor. Birçok durumda yasaya rağmen polis, kadını eşiyle barıştırıp evine gönderebiliyor ya da hâkim kadını “tecavüzü o da istedi” demekle suçlayabiliyor. Profesörler ve milletvekilleri aracılığıyla “dekolte giyen tecavüze uğrar” düşüncesi toplum nezdinde meşrulaştırılıyor. AKP'li Fatih ve Eyüp Belediyelerinin danışmanı ve yaşam koçu Sibel Üresin gibi "danışmanlar" çok eşliliği savunabiliyor ve bunun çarpık ilişkileri önleyeceğini iddia edebiliyor. Ayrıca dayak ve aldatmanın boşanma sebebi olarak görülemeyeceğini ve kadınların yüzde 80'inin "dili nedeniyle" dayak yediğini savunan Üresin, aslında Türkiye'de kadına bakışın nasıl olduğunu özetliyor. Ya da "3 çocuk yapın" diyen Tayyip Erdoğan'a ek olarak Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu kadınların haklarını Kuran kursları ile öğrenmesini salık veriyor.

Fatma Şahin, yeni yasa ile beraber şiddet mağduru kadınların çocukları için ücretsiz kreş desteği vereceğini söylüyor, ama kadınların çocuklarını kreşe bırakma olanakları ellerinden alınıyor ve ev işlerinin kadının "sorumluluğunda" olduğu yönünde fikir beyan ediliyor.

Kontrol deyince akıllarına "telefon dinlemek" geliyor
Yeni yasa önerisinde birtakım iyileştirmeler bulunuyor şüphesiz. Bunlar atılması gereken adımlardı ve destek buluyorlar. Fakat AKP bir yandan işin toplumsal temeline dair söz söylemeden kağıt üzerindeki önlemleri artırırken, öte yandan da kafasının hep "kontrolcü" yöntemlere çalıştığını gösteriyor.

Fatma Şahin'in önerisinde geçenlerden biri, eşine şiddet uygulayan erkeklerin telefonlarının dinlenmesi. Oysa pek kimse, telefonda dostlarına "eşini biraz dövüp geleceği için geç kalacağını" söylemez. Ancak asıl mesele, yine önlemlerde değil, uygulamada ortaya çıkıyor. Bu telefonu dinleyen polisin, kocanın tehditleri karşısında "Olur canım karı koca arasında böyle şeyler, biraz kavga eder barışırlar" demesinin büyük olasılık olduğu, şimdiye kadar yaşanan örneklerden biliniyor.

Bir örnek: Ayşe Paşalı
Ayşe Paşalı kocası tarafından ruhsatsız silahı ile öldürülmüştü. Ardından ruhsatsız silah bulundurmaktan yargılanan eski koca hakkında mahkeme, ‘bir daha suç işlemeyeceği’ hükmüne varmıştı. Ayrıca Ayşe Paşalı'ya boşandığı gerekçesiyle koruma tahsis edilmemiş ve sonuçta Ayşe Paşalı kocası tarafından öldürülmüştü. Paşalı defalarca polise gitmesine rağmen sonuç alamamıştı. Ayşe Paşalı'nın ölümü, kağıt üstündeki önlemlerde yapılan düzenlemelerin kadına şiddeti önlemeye yetmeyeceğini açıkça gösteriyor. Fatma Şahin'in sunduğu taslak yasalaşmış olsaydı da Paşalı'nın ölümü önlenemeyecekti.

"Yargıyı oylama"
Türkiye'de birçok kadın tecavüzcüsüyle evlenmek zorunda kalıyor ve bu durum HSYK tarafından onaylanıyor, çünkü kadın tecavüzcüsüyle evlenmeli ki yargı "başka işlere" vakit ayırabilsin.

Yedi yılda 4 bin 190 kadın cinayetinin gerçekleştiği ülkemizde, kadınların boşanmak istemesi, çocuğun velayetini istemesi, cinsel ilişkiyi reddetmesi, beyaz tayt giymesi, cilveli bir şekilde saati sorması, alışveriş yapması, telefonda uzun konuşması, eve geç gelmesi gibi fiiller "haksız tahrik" kapsamında değerlendirildi. Burada inisiyatif mahkemelerde...

Son günlerde basına yansıyan kadın cinayetlerinin neredeyse hepsi "namus" adı altında işlenmiş. Örneğin, İzmir'de çantasında doğum kontrol hapı bulunca kendisini aldattığını düşündüğü 36 yaşındaki karısı Alev Er'i iple boğup öldüren ve daha sonra buzdolabına koyarak kaçan Şakir Er'e 20 yıl hapis cezası verildi. Sanık kocaya önce ömür boyu hapis cezası veren mahkeme heyeti, “ölen kadının çantasında bulunan doğum kontrol haplarını” tahrik sebebi sayıp, cezayı 20 yıla indirdi.

Milli Eğitim Bakanlığı, hazırladığı yeni Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nde, kadın öğretmenlerin, tacize uğraması veya özel yaşamının tehlikede olması durumunda yer değişikliği isteme hakkını ortadan kaldırılıyor. Yani yeni yasa taslağında belirtildiği gibi kadının bırakın yurtdışına gönderilmesi, başka şehre gitmesi bile mümkün olamıyor.

15 ay sonraya randevu
Yeni yasada cumhuriyet başsavcılarının 48 saatte iddianame hazırlayabileceği belirtiliyorken, Adli Tıp Kurumu, öğretmeni tarafından tecavüz edilen öğrenciye "ruh sağlığının" bozulup bozulmadığına ilişkin rapor vermek için 15 ay sonraya randevu verebiliyor.

Sığınma evlerinde koruma altına alınan kadınların yanına ise "hayat kadınları" yerleşemiyor. Bakanın söylediğine göre, hayat kadınları sığınmak için gelen kadınları "yoldan çıkarıyormuş".

Kadın erkek eşitliğini safsata olarak gören ve bunu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde dile getiren Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Genel Başkanı Nurettin Özgenç aslında Türkiye'nin küçük bir yansıması. Yeni yasa ile alınacak önlemler şiddeti engellemeye yetmeyecek. Aynı ahlak polislerinin Azeri bir kadını kaçırıp, tecavüz etmesi örneğinde olduğu gibi...

4 bin 190 kadın cinayeti ve bir o kadar da gerçekleşen tecavüz vakaları yasalarla engellenemeyecek. Kadına yönelik şiddetin özendirildiği ve sorunun çözülmesi yönünde akıllıca adımlar atılmadığı görünüyor.

Münevver Karabulut cinayeti için "kızını dövmeyen dizini döver" diyen ve Fatma Şahin'i kadını değil de aileyi korumak için görevlendiren Erdoğan sorunun çözümü doğrultusunda inandırıcı gelmiyor.

8 çocuğun 2-3 yaşlarında kız çocuklarına tecavüz edip birini öldürdükleri Pervari'nin Belediye Başkanı'nın olayı "çocuk oyunu" olarak nitelendirdiği bir ortamda birileri de çıkıp kadını dayak yemeği hak etmekle suçlayabilir. Bu zihniyet toplumda egemen olduğu sürece, kağıt üzerindeki düzenlemeler başarısızlığa mahkûm. AKP'nin asıl çelişkisi, tam da bunların kökeninde yatan muhafazakâr ideolojiyi güçlendiriyor olmasında yatıyor.

(soL - Haber Merkezi)