Yenidoğan çetesi soruşturması: 13 hastane ve 3 şirkete kayyım atandı

"Yenidoğan çetesi"ne yönelik başlatılan soruşturma kapsamında 13 hastane ve 3 şirkette TMSF kayyım atandı. Toplam tutuklu sayısı 29.

Haber Merkezi

İstanbul’da yeni doğan bebekleri anlaşmalı oldukları özel hastanelere yönlendirerek, Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan (SGK) para alan "yenidoğan çetesi"ne yönelik başlatılan soruşturma kapsamında 13 hastane ve 3 şirkette Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kayyım olarak görevlendirildi.

TMSF'den yapılan açıklamada, "güvenilir kamu sağlığı hizmetlerinde aksama olmaması için, Fon Kurulu'nun kararıyla ilgili hastanelerin yeni yöneticilerinin görevlendirildiği, atanan tecrübeli ekiplerin hastane ve şirketlerde gerekli çalışmalara ivedilikle başladığı" bildirildi.

Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliğinin kayyım atama kararının, Ticaret Sicil Gazetesi'nde yayımlandığı aktarılan açıklamada, "Kayyım olarak atandığımız 13 Hastane ile 3 Şirket Kurumumuzun resmi internet sitesindeki 'Kayyım Olunan Şirketler' listesine eklenmiştir" ifadelerine yer verildi.

Toplam 29 kişi tutuklu

Yenidoğan çetesi davasında 4 Aralık'ta verilen ara kararda 7 sanığın tutuklanmasına karar verildi. 7 ailenin davaya katılım talebi kabul edildi.

Tutuklananlardan TRG Hospitalist İdari Müdürü Murat Mantuş'un 1997-2003 yılları arasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin eski Koruma Müdürü olduğu anlaşılmıştı.

Ara kararla birlikte tutukluluğuna karar verilen kişi sayısı 29 oldu.

İddianame ne diyor?

İddianameye göre çete, 10 bebeğin ölümüne neden oldu. Yine iddianameye göre çete, bu yöntemle SGK’den yüksek ücret tahsil etti. 9 özel hastanenin ruhsatı iptal edildi.

Fırat Sarı ve İlker Gönen hakkında “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçlarından 10 kez, “resmi belgede sahtecilik” suçundan 11 kez olmak üzere toplam 177 yıldan 582’i yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

Gıyasattin Mert Özdemir hakkında ise “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçlarıyla “resmi belgede sahtecilik” suçundan 180 yıldan 589 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Ruhsatları iptal edilen hastaneler şöyle: Özel Avcılar Hospital, Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Özel Birinci Hastanesi, Özel Güney Hastanesi, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi, Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Şafak Hastanesi Bağcılar ve Özel Silivri Kolan Hospital.

İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.

Soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcıyı makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.

Piyasalaşan sağlık: Patron bakanlar, tasfiye edilen kamu hizmeti, beslenen şiddet

Sağlık sistemini uzun yıllar içerisinde bugün bulunduğu noktaya getiren sorumlular arasında AKP hükümetlerinin yanısıra bizzat AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi de başta geliyor.

AKP döneminde bilim dışı "geleneksel, tamamlayıcı ve fonksiyonel tıp uygulamaları"nın yasal hale getirilip yaygınlaştırılmasına tanık olduk. Burada Emine Erdoğan baş roldeydi.

Erdoğan iktidarları boyunca patronları aynı zamanda da özel hastane patronlarını korudu, kolladı. 

Artık sıradan hale gelen patron bakanlar arasında sağlık bakanları da yerini aldı.

"Yenidoğan Çetesi" soruşturması kapsamında hastanesi kapanan Mehmet Müezzinoğlu da bu isimlerden. Müezzinoğlu'nun önceki gün Sözcü'den Deniz Zeyrek'e yaptığı açıklamalar da Erdoğan'ın özel hastane patronlarına kol kanat germesini kanıtlar nitelikte:

"Bu hastaneyi 40 yıl önce açtık. Açılışa Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan da gelmişti. Orada da söyledim. Bizim için önemli olan para değil, mesleğin saygınlığı. Amacımız layıkıyla sağlık hizmeti vermek. Ekmeğimizi oradan kazandık ama şunu da hep bildik: Hekimlik para kazanma mesleği değil. 40 yıldır bu bakış açısıyla hizmet ediyoruz."

Erdoğan 40 yıl öncesinden bu sistemi yaymayı arzuluyordu. Hedeflerini tek tek uygulamaya koydu.

İktidara gelir gelmez sağlıkta piyasacı anlayışı yerleştirdi. Özel hastaneler daha çok kazansın diye adım atmaktan geri durmadı.

Bir önceki Sağlık Bakanı ve hastane patronu Fahrettin Koca'nın önü açıldı. 

Kendi cemaatine bürokraside yer açan, sağlıktaki öyküsü 90’lı yıllara dayanan Koca'nın hastanesi Medipol'e verilen taşınmazlar, araziler ve teşvikler, Erdoğan tarafından desteklendi.

Eski adıyla SSK hastaneleri 2005'te Sağlık Bakanlığı'na devredildi. Ardından birer birer kapatıldı. Kentlerin dışına AVM görünümlü şehir hastaneleri yapıldı. Bir yandan da neredeyse her mahalleye özel hastaneler, tıp merkezleri açıldı.

Yetersiz atamalar ve kaynaklarla, engellenmeyen hatta "Giderlerse gitsinler" anlayışıyla beslenen sağlıkta şiddetin büyümesi sonrası ülkeyi terk eden hekimlerle, kamuda muayenenin saniyelere sıkıştırılmasıyla yurttaş devlet hastanelerinde tedavi olamaz hale geldi. Özel hastanelere ittirildi.

"Yenidoğan Çetesi" bu tabloda meydana geldi ancak sorumlular yargılanmıyor. Çeteyle anılan özel hastanelerin patronlarına ve diğer şubelerine dokunulmuyor.