47 sanığın yargılandığı Yenidoğan Çetesi davasının duruşması 4'üncü gününde devam etti. Yaklaşık 9 saat süren duruşma, sanık savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere sonraki güne ertelendi.
Haber Merkezi
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları belirtilen 47 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
Yaklaşık 9 saat süren duruşma, sanık savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.
'Böyle bir işletme olduğundan bilgim yoktu'
Pazartesi gününden bu yana 13 sanığın savunmasının alındığı duruşmada, Esenyurt Reyap Hastanesi'nin medikal muhasebe biriminde çalışan tutuklu sanık Funda Özen savunma yaptı.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Özen, şöyle konuştu:
“Doktor asistanı olarak çalıştım Reyap Hastanesi’nde 3 ay. Sonra 2024 yılının Mayıs ayına kadar medikal muhasebe uzmanı olarak çalışmaya başladım. Yenidoğan birimini fatura ettim. Dolandırıcılık ile suçlanıyorum. Ama hiçbir menfaatim, kazancım yok. Dosyadaki çoğu kişiyi tanımıyorum. 5-6 kişi tanıyorum bunlar da hastanede çalıştığım kişiler. Hiçbir şekilde ek bir gelirim yok. Medikal muhasebede SGK faturalandırma işlemi yapılır. SGK’da tıbbi evraklar ile oynama yapıldığı gerekçesi ile dolandırıcılık suçundan yargılanıyorum. Ama benim tıbbi bilgim yok. Tıbbi bir evrak ile oynama imkanım olamaz. Bu şekilde bir oynama yapmadım. Ben basamak değiştirmenin nasıl mümkün olduğunu bilmiyorum. Ben iddianameyi okuduğumda anladım böyle bir işletme olduğundan bilgim yoktu."
'Fırat Sarı'dan para almadım, para verdim'
Bebekleri, çetenin ilişkisi olan hastanelere sevk eden Renas Kılıç da duruşmada savunma yaptı.
Suçun işlendiği tarihte Esenyurt Belediye Başkanlığı Sağlık Hizmetlerinde çalışan Renas Kılıç, "Amacım, Esenyurt Belediye başkanı olmaktı" ifadesini kullandı. Kılıç, ayrıca "Fırat Sarı'dan para almadım, para verdim" dedi.
2017 yılında göreve başladığını aktaran Kılıç, "Reyap'ı korumak için işe başladım. Daha sonra Esenyurt Belediyesi'nde işe başladım. Hastanede de görev aldım. Ben bebeklere iğne yapıyordum. Siyasi ve makam olarak bir yere gelmek istiyordum. O hastaneye bir sevgim vardı. Ben vazifem gereği orada işimi yapıyordum" diye konuştu.
Mahkeme başkanı sanığa, "Bebek sevki sağlamak için maddi menfaat sağladığın iddiaları var. Bununla ilgili ne diyorsun?" diye sordu. Sanık, "112 bu kadar basit bir sistem değil, kabul etmiyorum" diye yanıtladı.
Fırat Sarı ile hastaların durumu dışında bir iletişiminin olmadığını aktaran Renas Kılıç, "Fırat Sarı'dan para almadım, Fırat Sarı'ya para verdim. Polis fezlekesinde de bana Fırat Sarı'dan para aldığım konusunda diretme yapıldı. Para alsam bu halde olmazdım. Kesinlikle kabul etmiyorum, bu imkansızdır. Fırat Sarı'ya hasta talebi olduğunda bana bunu söylememesi gerektiğini söyledim" diye konuştu
Savunmasına devam eden Kılıç, "Yabancı hastalar vardı. Mavi kod geldiği zaman o hasta ilk önce mutlaka kuvözde kalırdı, sonra sevki yapılırdı. Benim görevim, hastalar ilçe başkanlarına ya da belediyelere geldiklerinde, o an nereden hasta geliyorsa, oraya yakın eczane ile anlaşıp, hastaları o eczaneye yönlendiriyorduk" ifadelerini kullandı.
Mahkeme başkanı, sanığa Fehmi Alperen ile sanık arasında geçen "Sen gönderme dersen ben göndermem" konuşmasını sordu. Sanık buna cevap olarak "Burada hastadan bahsetmiyorduk. Bir takım kişilerin işten çıkarılmasından bahsediyorduk. Eşim Hasdal'da 112 de çalışıyor, devlet memuru" diye konuştu.
'112'nin algoritmasının bozulması imkansız'
Savunma yapan Okan Üniversitesi'nde müdür olarak çalışan ve sevk olması gereken bebek hastaları öğrenerek örgüt liderleri ile anlaşmalı olduğu hastaneye sevk edilmesini sağlayıp ücret aldığı iddia edilen tutuklu sanık Serdar Yüksel “Ben Fırat Bey ve Gıyasettin Mert Özdemir'den borç aldım. Keşke hiç almasaydım. Örgütle alakalı herhangi bir görüşmem yok. Beraat edeceğimden eminim. 7 aydır tutukluyum. 112'nin algoritmasının bozulması imkansız. Asla ben onlardan para aldım diye hasta göndereyim gibi bir durum olmadı” dedi.
Yüksel'e mahkeme başkanı tarafından diğer örgüt üyeleri arasında geçen “Serdar'a desem ki sana hasta başı 5 bin vereceğim, kendine hasta masta yatırmaz hepsinin bana yollar” şeklindeki konuşma soruldu.
Yüksel konu hakkında bilgisi olmadığını söyledi.
Örgüt üyeleri tarafından kendisinin hesabına gönderilen paralar ile ilgili “Benim böyle bir talebim olmadı” demesi üzerine mahkeme başkanı sanığa “Sana niye durduk yere para göndersinler” dedi. Kendisine diğer örgüt üyeleri tarafından teşekkür mahiyetinde gönderilen paralar sorulan sanık Yüksel “Hasta sağlığına kavuşunca teşekkür mahiyetinde” dedi.
Soruşturma aşamasında susma hakkını kullanmak istediğinde bunun nedeninin aldığı para olup olmadığı sorulduğunda ise sanık Yüksel “evet aldığım paraların bu utanç duygusuyla ilgisi var” dedi.
'Fırat Sarı'nın asistanıydım arada muhasebe işlerini yapıyordum'
Duruşmada tutuklu sanık hemşire Sümeyye Nur Taşçı'nın savunmasına geçildi. Taşçı savunmasında "Herhangi bir örgüt içinde olduğumu sanmıyorum. Bebek yoğun bakımda hemşire olarak çalıştım 2022 yılın 6. ayında girdim diye hatırlıyorum. Fırat Bey'in asistanı olarak çalıştım. Doktor beyin kaşesini kullanmadım. Doktor beni arıyor hasta geldiğini söylüyor ben de sekreteri arayıp hastanın alınmasını söyledim. Denetim tarihine gelindiğinde de herhangi biriyle ilişkim yok. Fırat Sarı'nın asistanıydım arada muhasebe işlerini yapıyordum. Ev satımı, araba alıp satımı için Fırat Sarı bana vekalet verdi. Tek tek herkesle uğraşamayacağım dediği için ve asistanı olduğum için yaptım. Vekalet ve ücret dışında birşey yapmadım. Medisense’den bana gelen paralar Doğu Hospital'de çalışırken başladı. Hemşirelik dediğimiz şey sadece hastalara girip çıktığımız şey değil" dedi.
Sanık Taşçı, "Normalde 3 hasta bakmamız gerekirken 5 hastaya bakılıyor. Dosyalarına bakıyoruz bir süre sonra bunlar ağır geliyor. Hemşire diplomanız var kimse az para almak istemiyor o yüzden kimse işten çıkmasın diye verilen para aslında motivasyon parası dediğimiz şey onu da Fırat Sarı veriyordu. Fırat Sarı aldığı parayı tam vermezdi. Shift dediğimiz şey tecrübeli hemşire olarak geçiyor. Yenidoğanda hemşire olmak için en az 1 sene çalışmak gerekiyor. GMZ şirkette şu şekilde, muhasebe olarak anlaşmadım, asistanı olarak anlaştım. Epikriz yazmadım kesinlikle bir para verildiyse benim haberim yok. Oksijen alacak bir bebeğin tedaviyi reddedeceğini söylüyor aile. Çağla Durmuş ile 'Senin dosyalar hiç açılmadı, Suriyelilere başladım onların patoloji süreci uzun sürüyor' konuşmamız da dosyaların epikrizi hakkında ve onlar uzun sürüyor. Hastaların kullandığı ilaçlar, kiloları gün gün yazılıyor. O tapelerde 'Benim hoca nerede hocaya ulaşılamıyor' şeklinde konuşmalarım görülüyor. Başka bir hastanede ölen bebeğin OBS (ölüm bildirim sistemi) işlemi Reyap Hastanesi'nde yapılıyordu. Bu benimle ilgili değil Fırat Sarı'nın sistemiyle alakalıydı" dedi.
Taşçı, "Ben muhasebeci değilim, fatura da kesmedim. Faturayla ilgili Fırat Bey bana ne kadar kaç lira fatura kesilmesi gerektiğini söylediğinde faturacıya söylüyordum. Benim epikriz yazdığımı düşünüyorlar ama ben yazmıyorum. Çok fazla hastanede çalışmadığım için işletme mevzusunu sonradan anladım. Bu durumu Fırat Sarı'ya sorduğumda bana, 'Kaşeli, imzaları var' dedi ben de dosyaları kendi gözümle gördüm. Doktorun imzasını atmadım. İletişim halinde olmamın sebebi Fırat Sarı'ya ilettiğimden dolayı. Ben tamamıyla Fırat Sarı ile çalışıyorum. Ben daha önce hiç asistanlık yapmadım. Hemşire olarak çalışıyordum. Fırat Sarı bana ne derse onu yapmaya çalıştım çünkü öyle olduğunu düşünüyordum. Ben kendi yeğenlerimi bebekleri her zaman kendime emanet bildim. Özel hastanelerdeki çalışma şartlarını kimse bilmiyor. Biz gerçekten fedakarlık yaparak çalıştık. Fırat Bey’in de böyle birşey yaptığını görmedim. Kendi yeğenlerimi bile ona emanet ettim. Adli kontrolle serbest kaldığımda evlendim. Düğünüme bebeklerini baktığım aileler gelip takı taktılar" şeklinde konuştu.
Hiç bir çıkarı olmadığını iddia etti
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü lideri Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 36 sanık ile avukatları katıldı. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile duruşmaya bağlandı.
"Yenidoğan çetesi" soruşturmasını yürüten savcı Yavuz Engin'in makamında ölümle tehdit edilmesine ilişkin tutuklanan Mustafa Kemal Zengin'in ifadesinde tahliyesi için savcıya gittiğini öne sürdüğü tutuklu sanık hemşire Tuğçe Toptemel'in savunması alındı.
Sanık Hakan Doğukan Taşçı ile aralarında 4 kez para transferi olduğunu ifade eden Toptemel, bunların tamamen şirket parası olması sebebiyle hiçbir çıkarı bulunmadığını savundu.
Toptemel, hastanede gece çocuk doktoru olmadığını, Taşçı'nın gece kendisini doktor olarak tanıttığını, gündüz çalışan doktor sanık Şeyhmus Çelik'in de bunu bildiğini belirtti.
'İhmalim olduğunu düşünmüyorum'
6 aylık Michelle Nwandı Opara'nın yenidoğan yoğun bakımında ölümüyle ilgili konuşan Toptemel, "Mesaim geceydi. Monitör ötmeye başlayınca Hakan Doğukan Taşçı'yı aradım, monitörün yanlış olduğunu, ilaçları kapattığımı, kalbini hissedemediğini söyledim. Benden bebeğin videosunu istedi. 'Bir şey yapılacak mı?' diye sordum. Kan şekerine bakılmasını söyledi" ifadesini kullandı.
Toptemel, bebeğin kan şekerine bakıp hemen müdahaleye başladığını iddia ederek, "15 dakika boyunca kalp masajına devam ettim. Bebeğin nabzını kontrol ettim, tekrar kan gazı almaya başladım. Alma sebebim, kötü olduğuna dair elimde bir şey olması" dedi.
Nöbetten çıkarken Taşçı'yı yeniden aradığını ve "Bebeğin nabzını hissediyorum, bir şey yapılacak mı?" diye sorduğunu belirten Toptemel, Taşçı'nın kendisine "Hayır" cevabını verdiğini söyledi.
Bu esnada Taşçı'nın sesinin uykulu gelmesi ve kendisini çok ciddiye almaması sebebiyle diğer hemşirelerin de duyması için telefonu hoparlöre aldığını anlatan Toptemel, "6 aylık bebeğin yenidoğan yoğun bakımında olmaması gerektiğini sorguladım. Hemşireler, bebeği Fırat Sarı ve Hakan Doğukan Taşçı'nın kabul ettiğini söylediler. Ben Hakan Doğukan Taşçı'yı dinlemeden bebeğe müdahale ettim. Yine olsa yine yapardım, pişman değilim. İhmalim olduğunu düşünmüyorum" diye konuştu.
'Talimatlara uymazsak işten çıkartırlar'
Toptemel, kimseyi suçlamak için konuşmadığını belirterek, "Nöbetten çıktıktan sonra kim ne yaptı bilmiyorum. Ben mesai saatimden fazla duruyorsam, mesai saatinde insanların hastanede olması gerekiyor diye düşünüyorum. Öncesinde bebeğin iki kez kalbi durmuş. Bize asla bu bilgi verilmedi. Bize verilen epikriz de bebeğin beslenmesi ve ilaçları alması gerektiği yönündeydi" dedi.
Kendisi gece nöbetine geldiğinde bebeğin entübe edilmiş ve makineye bağlı olduğunu söyleyen Toptemel, ilaçların etkisinde olan bebeği, elleri de kısıtlanmış şekilde teslim aldıklarını belirtti.
Toptemel, çapraz sorgusunda, "6 aylık bebek kuvöze alınıyor mu?" sorusu üzerine, "Hayır, ben bunun yasal olmadığını söylüyorum. 6 aylık, 6,5 kiloya yakın bir bebekten bahsediyoruz. Bu yasal değil, bu hastayı kim kabul etti diye sorguladığımda Hakan ve Fırat Sarı'nın kabul ettiğini söylediler. Doktor kabul ettiği için karşı çıkamadım" diye konuştu.
Gece doktoru olmadığı için nöbetlerde Hakan Doğukan Taşçı ile iletişime geçtiklerini söyleyen Toptemel, Taşçı'nın kendisinden talimat alınmasını istediğini belirtti.
Toptemel, bebek ölümünün geç fark edildiğine yönelik beyanların yalan olduğunu ve buna katılmadığını söyleyerek, "Vicdanım bu konuda gerçekten rahat. Benim 08.00'de alanı teslim etmem lazım ama sorumlu hemşire 10.00'da işe geliyor. Sorumlular gelene kadar bebeğin başında bekledim. Bebeğe müdahale ettiğim için buradayım ama etmeseydim de burada olacaktım" dedi.
Duruşma savcısının, "Hakan Doğukan'ı bebeğin annesine doktor olarak tanıştırıyorsun, bu ciddi bir durum, neden bunu yapıyorsun?" sorusunu Toptemel, "Biz talimatlara uyuyoruz. Talimatlara uymazsak işten çıkartırlar. Bana bu şekilde talimat verdi." diye yanıtladı.
'Çocuğu öldür dese öldürecek misin?'
Toptemel, savcının "Talimatın sınırı vardır, çocuğu öldür dese öldürecek misin?" demesi üzerine, "Her talimata uymadığımı açıklamadım. Bu talimatta aileler bizi sıkıştırdığı için mahcup duruma düşüyoruz. O da bu anlardan bir tanesi. Talimata zorunlu kaldığım anlardan bir tanesi" diye konuştu.
Kaya bebeğin ailesinin avukatı İsmail Kılıç, sanığa "Vicdanınızın rahat olduğunu söylüyorsunuz. Peki bebeğin öldüğünü duyduktan sonra şikayette bulunmayı düşünmediniz mi? Hastanede doktor yok, ekipman yok, hemşire yok. Hastanenin üst birimine ya da savcılığa şikayette bulunmayı düşünmediniz mi?" sorusunu yöneltti.
Sanık Toptemel de "Şikayette bulunmadım. Bizde çocuk doktoru yoktu, bunu hep söylüyorum. Ölümler tabii ki oluyordu. Opara bebeğin ölümü beklenmeyen bir ölümdü. Susmak zorunda kaldım. 10 yıldır yenidoğan hemşiresiyim, bugüne kadar yoğun bakıma doktorun gelip bebeğe müdahale ettiğini görmedim" yanıtını verdi.
Toptemel'e çapraz sorgu yapıldığı sırada bir kısım sanık avukatları, tutuksuz sanık Şeyhmus Çelik'in, avukatının yanına gelerek sorulmasını istediği soruları söylediğini, avukatının da Toptemel'e bu soruları yönelttiğini belirtti.
Avukatlar, bu şekilde sanık Çelik'in direkt olarak sanık Toptemel'e soru sorduğunu dile getirerek, duruma itiraz etti. Çelik, durumun ortaya çıkması üzerine avukatının yanından kalkarak, tutuksuz sanıkların bulunduğu sıraya geçti
Yaklaşık 9 saat süren ve 5 sanığın dinlenildiği duruşma, sanık savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.