Yeni Yatırım Kararı: İstanbul’da sermayenin önü iyice açılıyor

Geçen hafta açıklanan yatırımlara ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, altı sektörün İstanbul’da büyümesini kolaylaştırıyor. Sermayenin İstanbul’daki yoğunlaşmanın sağladığı olanaklardan vazgeçemediği, siyasi iktidarın bu doğrultuda elinden geleni yaptığı görülüyor. Daha çok gayrimenkul rantı üzerinden tartışılan Kanal İstanbul girişiminin bu perspektiften de değerlendirilmesi gerektiğine dikkat…

Haber Merkezi

21 Ağustos 2020 tarihli Resmi Gazete’de yer alan Yatırımlarda Devlet Yardımlarına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı12, İstanbul’da sermayenin önünü iyice açıyor. Söz konusu karar öncesinde Yatırım Teşvik Sistemi, İstanbul’daki sanayi yatırımlarını büyük ölçüde kapsam dışı bırakıyordu. Ar-Ge yatırımları, “yüksek teknolojili” yatırımlar, çok büyük ölçekli araba motoru vb. yatırımlar, sağlık, turizm, lojistik gibi sektörlerdeki yatırımlara yönelik destekler bulunuyordu.34 İstanbul’a ilişkin genel perspektif, mevcut sanayi tesislerinin büyük bölümünde modernizasyon amaçlı yatırımlar da dahil olmak üzere yeni yatırım yapılmaması, mevcut sanayi alanlarının ticari alana dönüşümü, sanayi tesislerinin de İstanbul dışında daha fazla teşvik edilen bölgelere kayması yönündeydi. Yeni Yatırım Kararı, sıfırdan yeni yatırım (komple yeni yatırım) olmamak koşuluyla, “orta yüksek teknolojili” sektörlerde mevcut tesislere yatırım yapılmasına izin veriyor. Kararda “İstanbul ilinde Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) veya Endüstri Bölgelerinde (EB), komple yeni yatırımlar hariç olmak üzere, bu fıkrada belirtilen konularda gerçekleştirilecek asgari 5 milyon TL tutarındaki yatırımlara 1. Bölge destekleri uygulanır” ifadesi yer alıyor.

İstanbul’da destek kapsamına dahil edilen altı sektörde, elektrikli teçhizat, otomotiv ve yan sanayi, makine, raylı sistemler, diğer ulaşım araçları ve kimya sektörlerinde faaliyet gösteren tüm tesisler bu düzenlemeden yararlanabilecek. Bu yatırımların Teşvik Sistemi kapsamında en sınırlı desteğe karşılık gelen 1. Bölge teşviklerinden yararlanması öngörülüyor. 1. Bölge teşvikleri kapsamında vergi indirimleri ve muafiyetleri, sigorta primi desteği gibi küçümsenemeyecek destekler söz konusu. Ancak yeni düzenlemenin esas olarak özellikle kapasite artışı ve modernizasyon yatırımı yapmak için taşınması ya da başka bir yerde yeni tesis kurması gereken sermaye gruplarını rahatlattığı, İstanbul’da büyümeye devam etmelerinin önünü açtığı görülüyor. 5 milyon lira asgari yatırım koşulu da düzenlemeden esas olarak orta ve büyük ölçekli sermaye gruplarının yararlandırılmasının gözetildiğine işaret ediyor.

Sermayenin vazgeçilmezi: Devasa ve çeşitli emekgücü havuzu

Kararın Avrupa yakasında Mercedes’ten Anadolu yakasında Arçelik’e bir dizi tesise mevcut yerinde büyümeye devam etme olanağı sunan kararın kriz döneminde yatırım yapmayı kolaylaştırmak gibi bir boyutu bulunuyor. Ancak kısa vadeli rahatlama sağlamanın ötesinde kararda sermayenin İstanbul’daki yoğunlaşmanın sunduğu olanaklardan vazgeçmek istememesi de fazlasıyla etkili. Hem her tür altyapı hem de devasa emekgücü havuzuyla İstanbul, on yıllar boyunca artan bir yoğunlaşmanın merkezi oldu. 2011 yılı verilerine göre Türkiye’nin toplam sanayi üretiminin ve gayri safi katma değerinin yüzde 27’si İstanbul’da gerçekleşiyor. Kocaeli aksı da eklendiğinde bu oranlar yüzde 35’e yaklaşıyor.56 İstanbul istihdamının yüzde 35’i sanayi sektörlerinde. İstanbul’un resmi nüfusunun Türkiye nüfusu içindeki payının yüzde 20’nin altında olduğu dikkate alındığında sanayi üretimindeki yerinin çok güçlü olduğu, tamamlayıcı hizmetlerle birlikte İstanbul’da sermaye yoğunlaşmasının düzeyi daha iyi anlaşılıyor.

Dış ticarete yönelik liman vb. lojistik altyapı, bir dizi sektörde ülkenin bütününe yönelik üretim ve dağıtım merkezi olma rolüne ek olarak hem çok geniş hem de çok çeşitli bir emekgücü havuzu sermayenin kolay vazgeçemediği olanaklar sunuyor. Türkiye’nin başka herhangi bir kentinde bulunması, kısa vadede yaratılması mümkün olmayan büyüklük ve çeşitlilikteki emekgücü havuzu aynı zamanda yine büyük ve çeşitli bir “yedek işgücü ordusu” anlamına geliyor. Sermayenin tercihleri sonucu ortaya çıkan İstanbul ölçeğinin patronlar açısından da bir dizi sıkışma ve ek maliyet oluşturması söz konusu. Ancak hem sanayide hem hizmetlerde geniş ve çeşitli yedek işgücü ordusu, özellikle vasıflı emekgücü maliyetlerinin düşürülmesi konusunda muazzam olanaklar sunuyor. İstanbul’da uzun yıllardır sermayenin tercihleri doğrultusundaki politikalarla yaratılan altyapıdan kültürel yaşama yapının emekçilerin yeniden üretim maliyetlerini göreli olarak düşük tutmaya, bir dizi ideolojik ek enstrüman geliştirmeye hizmet ettiği de açık.

Kanal İstanbul sadece bir gayrimenkul rantı projesi mi?

Kanal İstanbul’un sermayenin bütününün konsensüsünü aldığını öne sürmek iddialı olur. Ancak sermayeye gayrimenkul rantını aşan büyük bir vaadi taşıdığı da dikkatlerden kaçmamalı. İstanbul’un genişlemesine dayalı yeni bir büyüme dalgası sadece inşaat faaliyetlerinin getirisinden ibaret değil. Kanal İstanbul aynı zamanda kenti daha büyük bir üretim ve tüketim merkezi haline getirirken aynı zamanda emekgücü sömürüsü olanaklarını da genişletme vaadi taşıyor.