Dün Yeni Zelanda’da Hamilton kentinde, kente adını veren sömürge komutanının heykeli kaldırıldı. Yerel Maori hareketinden ırkçılık karşıtı protestocuların devirme tehtidinde bulunması üzerine John Fane Charles Hamilton'ın bronz heykeli yetkililer tarafından bir vinçle kasaba meydanından kaldırdı.
Hamilton Kent Konseyi, heykelin kaldırılmasının ırkçılık karşıtı protestoların tetiklediğini kabul etti. Hamilton, 19. yüzyılda İngiliz sömürge topraklarını genişletmek adına yerli Maorilerle savaşan bir komutandı. Heykel 2013 yılında Hamilton Kent Konseyi’ne bağışlanmıştı.
Heykeller ortalık sakinleşene kadar gözlerden uzak kalacak
Dün İngiltere’de Winston Churchill’e ait Londra’daki bir heykel eylemlerin odağı haline gelmesinin ardından plakalarla kapatılarak koruma altına alındı. Heykeli tepkiler üzerine sökmeyi reddeden İngiltere hükümeti, kırmızı çizgisini Churchill’i plakalarla kaplayarak çizmiş değil.
Irkçı mirası nasıl savunacaklarını bilemiyorlar
Churchill heykelinin hedef alınması konusunda kişisel sosyal medya hesabından açıklama yapan İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Churchill’in " o dönemde de bu dönemde de kabul edilemeyecek gibi gelen bazı görüşler dile getirmiş olabilir, ama o bir kahramandı ve bir anıtı hakediyor" dedi.
It is absurd and shameful that this national monument should today be at risk of attack by violent protestors. Yes, he sometimes expressed opinions that were and are unacceptable to us today, but he was a hero, and he fully deserves his memorial. 2/8
— Boris Johnson #StayAlert (@BorisJohnson) June 12, 2020
Son süreçte yıkılan ilk heykel olan köle taciri Edward Colston heykelini atıldığı yerden çıkartan İngiliz yetkililer, kentin “işleyen bir limanı” olmasını bahane göstererek heykeli bir müzede sergilenmek üzere “güvenli bir yerde” saklayacaklarını açıkladılar.
Edward Colston’un heykelini atıldığı yerden çıkartma operasyonuysa profesyonel dalgıçlarla gün ağarmadan sabaha karşı 05.00’te gerçekleşti. Yetkililer bu saati seçme sebepleriniyse “biri görürse ya da kalabalık olursa birileri zarar görmesin diye” şeklinde açıklamayı tercih ettiler.
Kongo’da soykırıma girişen II. Leopold, bakım görüp geri gelecek
Geçtiğimiz gün Anvers’te eylemcilerin hedefi olduktan sonra yetkililerce sessiz sedasız bir şekilde kaldırılan Belçika Kralı II. Leopold’un heykelinin daha sonra bakım görüp, temizlenip tekrar aynı noktaya yerleştirileceği ortaya çıktı.
Soylular akıllanmıyor, Prens’ten Leopold savunması: Hiç gitmedi ki Kongo’ya, nasıl zarar versin
Belçika Prensi Laurent, Kral II. Leopold’un Kongo halkına nasıl zarar verebileceğini anlayamadığını, çünkü II. Leopold'un onlarca yıl boyunca sahip olduğu Kongo'ya “asla gitmediğini” söyledi.
Belçika Kralı Philippe'in küçük kardeşi Laurent, Belçika menşeli Sudpresse’ye verdiği söyleşide dile getirdiği sözler, 1800'lerin sonunda kendisini Kongo Özgür Devleti'nin tek sahibi ilan eden sömürge kralını onurlandıran anıtların hedef alınmasının hemen ardından geldi.
Zorla çalıştırma ve sistemik vahşetin kapsamlı hesapları ve kayıtları, Belçika'nın Kongo işgalininin en ağır sonuçlarının günümüze kadar yansımış olmasına rağmen Prens, “Oradaki insanlara nasıl acı çektirebilirdi bilemiyorum” dedi ve “II. Leopold için çalışan birçok insan olduğunu bilmelisiniz ve onlar gerçekten zalim olabilir, ama bu II. Leopold’un kötü biri olduğu anlamına gelmiyor” yorumunda bulun du
“Sadece Kral II. Leopold’un Belçika için ne yaptığına bakın, durumu anlarsınız” diyen Prens, Leopold'un, kendisine “Kurucu Kral” ünvanını kazandıran kamusal işlerine dikkat çekti. Leopold'un Belçika’da yürüttüğü işlerin finansmanının büyük bir kısmı Kongo’dan sağlanıyordu.
15 milyon kişinin ölümünden sorumlu tutulan ve soykırımla suçlanan Leopold, saltanatı sırasında, diğerleri arasında, Parc du Cinquantenaire'deki Brüksel'in meşhur zafer takları ile Ostend'teki Hipodrom Wellington'un inşa edilmesini ve Tervuren'deki Afrika Müzesi'nin geniş bir sömürge eserler koleksiyonuyla doldurulmasını emretti.
Laeken Kraliyet Seraları ve çok sayıda büyük mülk de dahil olmak üzere inşa edilen ve edinilen kişisel mülkler, kraliyet ailesinin emrinde kalmaları şartıyla devlete ait Kraliyet Vakfı’na bağışlandı.
Söyleşide Prens Laurent ayrıca, Afrika'dan bir devlet başkanı ile her karşılaştığında “her zaman Avrupalıların genel olarak Afrikalılara yaptıklarına ilişkin özürlerini sunduğunu” söyledi.