Vesikalı çürümüşlük: Futbol düzeninden fotoğraflar 

Futbolun iyi bir fotoğraf vermediği açık. Ancak açık olan bir diğer şey, bu fotoğrafın yırtılıp atılması gerekliliğinin yaptığı basıncın artışıdır.

İsmail Sarp Aykurt

Bu defa yazı tek bir konuyu içermiyor. Çünkü futbolun genel bir fotoğrafını çekmek ve gelinen evrede nelerle baş etmemiz gerektiğini yeni baştan öğrenmemiz ve bir durum tespiti yapmamız gerekecek.
 
Durumu tespit etmekte, kabullenmekte aksayan, gerçeklikleri görmezden gelmeye zorlanan bir topluma dönüşşek de doğru saptama yapmak, çözümü bize daha yakın kılıyor olacak. Değişmeyen gerçekliklerden bir tanesi bu, “problemi saptamak” gerekiyor.

Ayrıca konular arasında seçim yapmak da öyle kolay değil. Her yerimizden çürümüşlük akıyor. Aralarında temiz kalan şeyleri bulmaya, ayıklamaya ya da cımbızlamaya uğraşmıyoruz. Bulup da tedavi edecek durumda değiliz; zaten her yerimizde yara bandı derebeylikleri hüküm sürüyor.

Yeni baştan yaratacağımıza, yara bandı tedavisi geliştirdiğimizden beri böyledir hâlimiz...

Futbolcumuz yok ama futbolcu vekilimiz var!

Futbolda bir süredir artış gösteren kimi eğilimler var. Bunlar, olumlu ya da olumsuz olarak kategorize edilme gereği duyulmadan, doğrudan olumsuz içerikler olarak öne çıkıyor. Kategorilerin bulanıklaştığı, günbegün tekleştiği bir evrenin içindeyiz.

Ekonomik tablonun kötüye doğru gitmesi ortaya işçi sınıfının örgütlenmesi için yepyeni olanaklar çıkarırken ve bu zaruri bir hal almışken, bunu yapmadığımız her an bıraktığımız boşlukların başka bir siyasetle doldurulduğuna ve bu sağ siyasetin alan kapattığına tanıklık ediyoruz. 

Futbol da bundan azade değil; o kadar şey varken “futbolun canı cehenneme” demenin de bir sınırı var. Futbol, toplumdan, toplumsal olandan bağımsızca icra edilmiyor; biz bu hale getiriyoruz.

Yaptıklarımızla, yapamadıklarımızla...

Hem siyaset dışı da değil ki, futbolcunun kimisi amatör, kadın ya da erkek emekçi maaş alamazken, işinden olmuşken; kimileri de “eski futbolcu” sıfatıyla vekil kovalıyor, mecliste örneğin...

Altyapılarımızdan futbolcu çıkmıyor belki de ama vekil çıkıyor!

Metin Oktay, “Benim sahada yaptığım ayak oyunlarının ne değeri olur, ne sözü olur, mecliste sizlerin arasında?” diyeli ise çok oluyor...

Daha ne kadar çürüsek?

Liverpool çalıştırıcısı Jürgen Klopp’un deyişiyle “Futbol, en önemsiz şeylerin en önemlisi”olsa da toplumsal iklimin çok önemli bir göstergesi olarak anlam kazanıyor. “Futbol batıyor, çıkıyor, bitiyor” tespitleri yapmaya ise gerek yok, bu kez notlandırma yapmadan bir fotoğraf çekmek ve bunun analizini yapmak lazım.

Sağcı ve gerici unsurlar iktidarda kaldıkça futbolun zararı da dayanılmaz hâle gelecek. “Daha az izlenecek” demiyorum, artık futbola dair “izleyecek bir şey bulamıyor olmaktan” sınırsızca şikâyet etmekten bahsediyorum. 

Covid-19 pandemisi ile sürdürülebilir olmaktan çıkan kapitalizmin futbol sahnesinde tırmanışa geçen ırkçılık ve milliyetçiliğin her türü, stadyum olan her yerde açığa çıkıyor. Uzun senelerdir Shaktar Donetsk’i çalıştıran, yakından tanıdığımız Lucescu, Dinamo Kiev’in başındayken ciddi bir ırkçı-milliyetçi saldırıya uğruyor şu sıralar. “Çingeneleri istemiyoruz”, “Evine dön” pankartları açan neo-Nazi grup, bunu “bilinçsizce” yapmıyor. 

Öte yandan Bundesliga ekiplerinden Borussia Dortmund’un İngiliz oyuncusu Jude Bellingham ise sosyal medyadan ırkçı saldırıya uğradığını açıklıyor. Glasgow Rangers-Slavia Prag UEFA Avrupa Ligi maçında ise Praglı futbolcu Kudela’nın Rangerslı Kamara’ya ırkçı ifadeler kullandığı ortaya çıkıyor. 

Futbolcu W. Zaha ise Premier Lig’de törensel bir rutine dönüşen “diz çökme” eylemini sorguluyor. “Diz çökmek maç önü rutinine dönüştü. Bazılarımız hâlâ ırkçı tacizlere maruz kalıyor ve bu durum bunu değiştirmiyor” diyor Zaha... Haklıdır, böyle böyle anlamı unutturuluyor kimi şeylerin ve bu sebeple kapitalist düzen, anlamlı olan şeylerin de içini boşaltıyor; ama “görüntü veriyor”...

Sağ siyaset ve çürüme artıyor, orantılı olarak ırkçılık da... Olduğumuz yerde “ideolojisiz” kaldıkça biteceği de yok ve liberal “No to Racism” zırvası “benden buraya kadar” diye bas bas bağırıyor.

Katmerlenen sportif sömürü örnekleri

Ülkede ise emek sömürüsü had safhada. Amatör sporun kadın, erkek, futbolcu, hakem, saha görevlisi vb. ne kadar emekçisi varsa belirsiz bir geleceğe ve ciddi yaşam kaygılarına terk edilmiş durumda. Koskoca bir jenerasyon yitirilirken, amatör spor ile uğraşan gençler futbol oynama hayallerini “lebalep AKP kongrelerinin” düzenlendiği spor salonlarında bırakıyor.

Halkın siyaset yapma hakkına konulan ipotek, spor yapma hakkına da sirayet ediyor. Kapitalist düzende futbol, hayal satarken, “işsizlik” vadediyor.

Bir yandan Samsunspor'u deplasmanda 2-0 yenen Giresunspor'un futbolcularını taşıyan otobüs, Samsun'un Çarşamba ilçesinde taşlı saldırıya uğrarken, Bursaspor futbolcuları ve diğer çalışanları aylardır maaşlarını alamadıklarını açıklıyor. Elektrik kesiliyor stadyumlarda ama ne önemi var, dur durak demeden ülkenin her yeri bilfiil stadyum inşaatları ile işgal ediliyor.

Ama biliyoruz, sonrasında “boş kalacak” stadyum inşaatları sporcular ya da spor kulüpleri için değil; müteahhitler ve zenginleştirilmek istenen klikler için yapılıyor.

Sermayenin ve gericiliğin işgali sürerken bir tarafımız hakem ve maç tartışıyor; ayyuka çıkan problemlerin üzerinden atlamayı sürdürüyor.

Örgütlü yanımız ise gerçeği kovalamaya, birikmeye ve çıkışı arayışa devam ediyor. Aman dikkat, “AKP’ye yarar” demeden...