Veliaht prensin iade-i ziyareti: AKP yeni rolüne hazırlanırken

'Bu ziyaret Türkiye - Suudi Arabistan ilişkileri açısından çok önemli olsa da asıl önemini anlamak için Ortadoğu’nun verili durumunu mercek altına almak gerekiyor.'

Sercan Yıldız

Türkiye ile Suudi Arabistan arasında Arap Baharı’ndan bu yana gerilimlerle süren ilişkiler, yeni bir yumuşama dönemine giriyor. Son olarak Ekim 2018’deki Kaşıkçı Cinayeti’nde, Türkiye tarafının cinayetin belgelerini ABD ile paylaşmasıyla gerilen ve Suudilerin gayrı-resmi bir ambargoyla karşılık verdiği iki ülke arasındaki ilişkiler, ABD’nin bölgesel planları ekseninde yeni bir döneme giriyor. Bu noktada AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 28 Nisan’daki ziyaretinin ardından Suudi Veliaht Prens Bin Selman’ın Türkiye’ye bugün iade-i ziyarette bulunması önemli bir adım olarak görünüyor. Bu ziyaret Türkiye - Suudi Arabistan ilişkileri açısından çok önemli olsa da asıl önemini anlamak için Ortadoğu’nun verili durumunu mercek altına almak gerekiyor.

Bir süredir dış politikadaki İhvancı pozisyonunu mecburi olarak askıya alan, kendi komşuları ile daha ılımlı ilişkiler kurmaya çalışan Türkiye için Rusya’nın Ukrayna müdahalesi oldukça önemli bir fırsat doğurmuş durumda. AB’nin Rus doğalgazına alternatif aradığı bu dönemde Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları önemini artırırken bölge ülkelerinin güvenliği ve Rusya’ya karşı konsolidasyonu başlıkları da kritik hal almış durumda. Zira, Doğu Akdeniz veya Türkiye üzerinden boru hatlarıyla taşınacak gazla, AB’nin sanayi çarklarını çevirme planı yapan Batı için Rusya’ya taviz vermeyen bir Arap dünyası (Suriye hariç) çok önemli. Ortadoğu’nun Avrupa’nın gaz tedarikini sağlaması şimdilik uzak bir ihtimal olsa da Batı’nın Rusya karşısındaki bu arayışı AKP iktidarı için önemli bir manevra alanı açmış durumda.

AKP için görüşmelerin böyle bir anlamı var fakat diplomasi trafiği Türkiye’nin bulunduğu bölge için çok daha derin anlamlar taşıyor. Zira Suudi Prensin ziyareti iki ülke ilişkileri dışında da önem taşıyor. ABD bölgede yeni bir yapılandırmaya giderken ‘’buz’’ kesen ilişkilerin yeniden ısınması ve eski dinamikliğine kavuşması ABD için es geçilemeyecek bir başlık. Dış politikada emperyalist merkezlerce sıkıştırılmış, içeride ekonomiyi yönetemeyen, Biden’ın seçim vaatlerine konu olmuş AKP iktidarı için bu trafik, “yelkenleri rüzgarla şişirmek” için önemli bir fırsat.

Erdoğan’ın Cidde’ye daveti

Beyaz Saray geçtiğimiz günlerde 13-16 Temmuz arasında Biden’ın Batı Şeria ve Cidde’ye üç günlük bir ziyaret düzenleyeceğini açıkladı. Ziyaretin birinci günü İsrail’i ziyaret edecek Biden’ın daha sonra “katil” dediği Veliaht Prens ile görüşmesi bekleniyor. Ziyaretin üçüncü günüyse Cidde’de Körfez Ülkeleri, Irak, Mısır ve Ürdün’ün katılımıyla bir toplantı düzenlenecek. İran’ı çevreleme, İsrail’i koruma ve doğalgaz gündemlerinin masaya yatırılmasınının beklendiği toplantıya Türkiye’nin de davet edilmesi olası gözüküyor. Zira Malatya’da konuşlanmış Kürecik Radar Üssü’nün, İsrail’i herhangi bir İran füzesine karşı erken uyarı amacıyla açıldığı herkesin bildiği bir sır.

İsrail’i İran’dan koruma ve Rusya’yı bölgede etkisiz hale getirme hedefleri için Türkiye’nin vazgeçilmez bir partner olarak toplantıya davet edilmesi bekleniyor. ABD toplantıya davet edilen ülkeleri bir yandan İran’a karşı konsolide etmeye öte yandan da İsrail’le bölgenin diğer ülkelerinin ilişkilerini normalleştirmeye çalışacak.

Son on yılda Suriye, Rusya’nın Ortadoğu’ya en etkili müdahale kanalı oldu. ABD’nin Rusya’yı bölgede sıkıştırma planının Suriye’yi dışarda tutması düşünülemez. Hem Türkiye’deki hem de Cidde’deki toplantıda Suriye’ye topyekûn bir müdahalenin yahut Türkiye’nin Suriye’yi işgali başlıklarının da masaya yatırılması bekleniyor.

İsrail’in güvenliğinin sağlanması

İsrail’in güvenliğinin sağlanması, genelde, Arap dünyasında kan dökülmesi, oyun oynayan çocukların katledilmesi yahut bu hafta olduğu gibi bir havalimanının bombalanması olaylarıyla eş anlama gelir. Özellikle Lübnan’ın hinterlandındaki bir bölgede gaz araması yapacağını açıklayan İsrail’in, Lübnan Hizbullah’ı tarafından “gaz platformlarının” bombalanacağı tehdidini alması ABD’nin bu başlığı da gündem etmesini zorunlu hale getirmiş gibi duruyor. Geçtiğimiz hafta, İran Milislerinin Şam Havaalanını kullandığını iddia ederek havaalanı pistlerini kullanılmaz hale getiren İsrail’in bu başlıktaki agresifliği ABD tarafından onay görmüyor olamaz. Daha önce Dışişleri Bakanı’nı, ardından da Savunma Bakanı’nı brifing için İsrail’e yollayan Türkiye’nin, İsrail’in güvenliğinin konuşulacağı bir masada bulunmaması düşük bir ihtimal olarak görünüyor.

Rusya ve İran’ın rolü

ABD’nin AB sanayisini Ortadoğu gazıyla besleme planları Kremlin’den “Bütün Ortadoğu’nun gazı, AB’deki hanelerin ısınmasına bile yetmez” açıklamasıyla karşılansa da Rusya’nın bölgede etkinliğini artırma çabaları göze çarpıyor. Rusya ile ticaret hacmini 2021 senesinde yüzde 80 oranında artırmış olan B.A.E, Rusya’ya karşı hazırlanan Ukrayna'nın işgalini kınayan BM Güvenlik Konseyi karar tasarısında çekimser oy kullanmıştı.

B.A.E.’nin ticaret gemilerinin İran üzerinden çok kısa bir sürede Mersin limanına ulaştığını ve İran’a karşı bölgede iplerin fazla gerilmesinin bölgedeki sıkışıklığının artmasının B.A.E’nin işine yaramayacağını hatırlamakta fayda var.

Katar’la da ilişkilerini geliştiren İran, 21 Şubat’ta Doha’da havacılık, denizcilik, vize iptali ve iki ülke arasında deniz altında yapılacak bir tünel bağlantısı dahil olmak üzere 14 mutabakat zaptı imzalamıştı. İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin döneminde 11 yıl sonra Katar’ı ziyaret eden İran heyetinin bu ilişkileri daha da geliştirmek istediği aşikar.